Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından düzenlenen ‘29. Kalite Kongresi ve 2020 Türkiye Mükemmellik Ödülleri’, Otokoç Otomotiv ve Tırsan’ın ana sponsorluğunda, dergimiz KobiEfor’un hizmet sponsorluğunda bu yıl ‘Yeni Yönler Yeni Ufuklar’ ana temasıyla, pandemi kapsamında alınan önlemler çerçevesinde ilk kez online gerçekleştirildi.
Mükemmellik kültürünü yaşam biçimine dönüştürerek Türkiye’nin rekabet gücünü ve refah düzeyini yükseltmek adına çalışmalar yürüten KalDer’in bu yıl 29.’sunu düzenlediği Kalite Kongresi, bilim, akademi, medya ve iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin katılımıyla başladı. Kongrede; tüm dünyayı etkileyen değişimin ardından ortaya çıkan küresel fırsatlar, günlük hayattan çalışma süreçlerine kadar birçok alanda oluşan farklı paradigmaların dayattığı yeni şartlar ve bunların Türkiye’ye getirdiği jeo-ekonomik avantajlar tartışıldı. Biz de pandemi dönemi ve sonrasına ışık tutan bu etkinliği Kapak dosyamıza taşıdık.
Kongreye 80 konuşmacı katıldı: Avrupa’nın en büyük paylaşım platformlarından olan kongrede düzenlenen üç özel ve 18 paralel oturuma; yurtiçinden ve yurtdışından 80 konuşmacı katıldı. Oturumlarla birlikte, uydu etkinlikler, online network organizasyonlar, dijital “Kurumsal Mükemmellik ve Yönetim Sistemleri Sergisi” düzenlendi. Kongre’nin bu yılki en dikkat çekici konuğu ise Massachusetts Institute of Technology (MIT) Öğretim Üyesi Prof.Dr. Daron Acem- oğlu oldu. Pandemi Sonrasında Dünya ve Türkiye için Yeni Ufuklar başlıklı açılış konuşmalarını; KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Görgün Özdemir ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski yaptı.
“Yeni Yönlere, Yeni Ufuklara ihtiyaç var”
“Pandemide 15 bini aşkın paydaşımıza katkı sağladık”: KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Görgün Özdemir, “Yeni EFQM yönetim modeli ve etkin iletişim ağı ile; yenilikçi yaklaşımlar ve veriye dayalı bilgiyle elde edilen iç görüyle, bireylerin ve kuruluşların gelişimlerini destekliyoruz. Bireyler, kuruluşlar ve topluluklarla daha iyi bir gelecek inşa etme tutkumuzu paylaşıyoruz” dedi.
Koronavirüsün birçok paradigmanın sorgulanmasına neden olduğunu, olmaya devam ettiğini belirten Özdemir, “Geçmişte olduğu, bugün yaşadığımız ve bundan sonra karşılaşacağımız felaketlerin, insanlığı istenmeyen durumlara savurmaması için, dünya için ve tabii ki ülkemiz için Yeni Yönlere, Yeni Ufuklara ihtiyaç var” dedi.
Farklı stratejiler geliştirmenin tam zamanı!: Görgün Özdemir, “İnsanlık; her felaketten sonra; akıl, işbirliği ve bilimin ışığında, medeniyeti, yaşamı, yeniden inşa etti. Benzer şekilde, dünyayı saran salgını dünya ve insanlığın fırsata çevirme şansı olarak görüyorum. Değişen paradigmaların dayattığı yeni şartlarda bireysel, kurumsal, ulusal ve küresel boyutlarda tüm paydaşların hiçbir şeyi tek başına yapmanın imkansız olduğu bilinciyle, işbirliği içinde dünyaya yeni yönler vermenin, yeni ufuklara yelken açmanın, farklı stratejiler geliştirmenin, yeni vizyon çizmenin tam zamanı. Ancak bu sayede dünyadaki her bir canlı eşit, sağlıklı, temiz, refah ve yaşanabilir bir geleceğe sahip olabilir” açıklamasını yaptı.
“Krizler en iyi şirketleri daha da güçlendirir"
“Eski usuller içine sığmanın mümkün olamayacağını görebiliyoruz”: TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, önümüzdeki yüzyılı belirleyecek değişimlerin yaşandığını, çalışma ortamlarının sağlıklı ve güvenilir olmasının iş dünyası için öncelikli olmaya devam ettiğini, yeni normalin eskisi ile aynı olmayacağını da öngörebildiklerini söyledi: “Daha önce dijital dönüşümün çalışma ortamını, çalışma mevzuatını, şirket içi iletişim ve paydaş ilişkilerini bu kadar etkilediği bir dönem yaşanmadı. Salgın sonrası yeni normalde dijitalleşmenin getirdiği kolaylıklar ve çalışma biçimlerinden vazgeçip eski usuller ve kalıplar içine sığmanın mümkün olmayacağını görebiliyoruz. İnsanların beyin gücünü fiziksel sınırlar olmadan işe katabildiği yenilikçi çalışma modelleri, çalışma kültürümüzü dönüştürmemiz gereken bir alan olacak.”
“Krizler kötü şirketleri yok eder, en iyileri ise daha da güçlendirir”: Kaslowski, “Bizleri önümüzdeki dönemde bekleyen tüm krizlere karşı direncimizi artırabilmek, insani ve ekonomik kayıpları en az seviyeye indirebilmek için işbirliği yapmalı ve afetlerin gerçekleşmesini beklemeden bugünden adımlar atmalıyız. Unutmayalım ki, ‘krizler kötü şirketleri yok eder, iyi şirketler hayatta kalır, en iyileri ise daha da güçlendirir’ dedi.
“İşletmelerin krizle baş edebilme kapasiteleri az da olsa iyileşti”: Kaslowski, “TÜRKONFED ve UNDP ile birlikte kurucusu oldukları Hedefler İçin İş Dünyası Platformu’nun doğal afet ve acil durumlara karşı işletmeleri güçlendirmek için faaliyetler yürüttüğünü kaydetti: “Platform, salgından bu yana KOBİ’ler ağırlıklı olmak üzere şirketlerin risk algısını, hazırlık durumlarını ve beklentilerini ölçüyor. Anket çalışmalarında gördük ki pandemiden en fazla mikro ve küçük ölçekli firmalar etkileniyor. Pandeminin ilk günlerine kıyasla işletmelerin adaptasyonlarının, krizle baş edebilme kapasitelerinin az da olsa iyileştiği bir tablo gördük. Kalite kavramı kurumların güvenilirliğini ve öngörülebilirliğini sağlayan bir yaklaşım. Kurumlarda kalite anlayışının yerleşmesi, verimliliğin artmasını, büyümeyi destekler.”
“Daha iyi bir dünya için birleşelim”
“Pandemi Sonrasında Dünya: Yeni Dayanışma” başlıklı özel oturumun konuğu olan Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi CEO’su Sandra Ojiambo ise pandemi döneminde BM yaklaşımı olarak uluslararası dayanışma ve kimseyi arkada bırakmamak politikasını anlattı. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin gerçekleşmesi için çalışmaların devam ettiğini, pandemiyle eşitsizliğin çoğaldığını, uluslararası kuruluşlara güvenin azaldığını aktaran Ojiambo, Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin önemini bir kez daha gösterdiğini söyledi. Türkiye’de bu sözleşmeye imza atan 200 binden fazla işletme bulunduğunu kaydeden Ojiambo, şirketleri bu sözleşmeye katılmaya davet etti, “Daha iyi bir dünya için birleşelim” çağrısı yaptı.
“Covid yeni problemler üretmedi, olan problemleri derinleştirdi”
“Pandemi Sonrasında Dünya: Ekonomi” başlıklı özel oturumun konuğu İstanbul doğumlu, dünyaca ünlü Ekonomist, Massachusetts Institute of Technology Öğretim Üyesi (MIT Ekonomi Profesörü) Prof.Dr. Daron Acemoğlu, Covid’in yeni problemler üretmediğini, mevcut problemleri derinleştirdiğini söyledi:
“Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu ‘Moody’s çok yakın zamanda Türkiye’ye ilişkin 3 noktayı vurguladı: 1) Cari açık problemi krize dönüşebilir. 2) Ülkenin kurumları çalışmıyor 3) Merkez Bankası ve kurumların kaynakları çok azaldı.” Acemoğlu, Covid dışında son nedenlerle ‘Moody’s’in Türkiye’nin skorunu azalttığını, hala büyük bir cari açık yaşayan ülkenin yapısal kaynaklarının azaldığını kaydetti.
Araştırmalara göre ülkelerin demokrasiye geçtikten 20 yıl sonra yüzde 20 daha fazla zenginleştiğini aktaran Acemoğlu, ekonominin geleceğinin, demokrasinin ve kurumların geleceği ile çok bağlantılı olduğunu anlattı: “Büyümek, özellikle yüksek kaliteli büyümek istiyorsak demokratik kurumları kuvvetlendirmemiz lazım. Bu kolay bir süreç değil. Hiçbir ülkede kolay olmadı, Türkiye’de de kolay olmayacak. Covid pandemisi bu zorlukları artıracak. İnsanların karnı açken başka problemler önemini kaybediyor. Ama daha parlak bir geleceğe gitmek için KalDer’in de vurguladığı şekilde kaliteli büyümeye çok önem vermemiz lazım. Ve kaliteli büyümek için de kaliteli ekonomik kurumlar, kaliteli ekonomik kurumlar için de kaliteli siyasal kurumlara ihtiyacımız var. Bunun için de demokrasinin tabanını kuvvetlendirmemiz şart. Kaliteli ekonomik kurumlar için kaliteli demokratik kurumlar şart. Sivil toplumun, medyanın gücünün artması lazım.”
Acemoğlu, Türkiye’nin yüksek teknoloji ve orta yüksek teknoloji ürün ihracatını artırmasının önemine işaret etti: ‘Türkiye hiçbir zaman yüksek teknolojili ürün ihracatçısı bir ülke olmadı. Ama orta yüksek ve orta düşük teknoloji ürünleri ihracatı çok önemli. Güney Asya ekonomilerinin birçoğu bu iki kategorideki eşyaları ihraç ederek büyüdüler. Gelişmekte olan ülkelerin hepsi ya Türkiye ile aynı GSYH’ya sahip ya da Türkiye’den daha da fakir. Ama bu ülkelerin hepsi teknolojik olarak Türkiye’den daha ilerideler. Brezilya, Meksika, Malezya, Çin... Bizim de verimliliği artırmamız teknolojik ürün ihracatını artırmamız ile çok ilgili.”
Türkiye-AB İlişkileri
“Türkiye-AB İlişkileri” oturumunun moderatörlüğünü yürüten İKV Genel Sekreteri Doç.Dr. Çiğdem Nas, kriz döneminde AB’nin öneminin daha da ortaya çıktığını, krizin fırsatları da beraberinde getirdiğini söyledi. T.C. Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı ve Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Türkiye ve AB ekonomisinin birbirine bağlı olduğunu, bazı isimlerin Gümrük Birliği’ni askıya almaktan bahsettiğini, Yunanistan ve Rum Kesimi’nin dar bakış açısını bırakması gerektiğini, AB’nin bazen objektif olamadığını, ülke olarak bir açılıma ihtiyacımız bulunduğunu söyledi. AB Türkiye Delegasyonu Başkanı, Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, bir üyenin görüşünün tüm ortakların görüşünü yüzde 100 yansıtmadığını, belirli konularda çalışmak için zamana ihtiyaç duyulduğunu, kendisinin iyimser olduğunu anlattı. 21 yıldır Türkiye’de yaşadığını belirten Alman Türk-Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dr. Markus C. Slevogt, “İş dünyası aslında birbirine entegredir. Bu bağları kolay kolay atamayız. Türkiye AB ilişkilerinde ciddi bir reform istiyorlar. Türkiye ile AB arasında daha fazla diyaloga ihtiyaç var” dedi.
Türkiye BRI İlişkileri
Türkiye BRI İlişkileri oturumunun moderatörlüğünü yürüten Atlı Global Kurucu Direktörü ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, “İlişkinin finansal kısmını ne kadar değiştirirsek yatırımlar da o kadar gelecektir” dedi. Türkiye İş Bankası Shangai Temsilcisi Doruk Keser, İş Bankası olarak Çin’de 14 yıl önce temsilcilik açtıklarını, Çin’in Eximbank’ı, Çin Kalkınma Bankası ve Çin’deki sigorta girişimiyle yakın ticaret girişimi içinde olduklarını ifade etti. Keser, Çin’de yatırım denildiğinde Türkiye’nin payının küçük olduğunu da kaydetti. ÇİNSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Zhou Yan Quan, Çinli yatırımcıların İstanbul’da konut aldığını, Türkiye’de ve Çin’de güzel fırsatlar bulunduğunu söyledi. China Road and Bridge Corporation Turkey Managing Director Li Juguang, bu yıl çok büyük felaketler, pandemi nedeniyle sosyal ve ekonomik sorunlar olduğunu belirterek, altyapı projelerinin ekonomik yansımaya olumlu yansıdığını gördüklerini ifade etti.
Standartlar ve Kriz Anlarında Dayanıklılık
“Standartlar ve Kriz Anlarında Dayanıklılık” oturumunun moderatörlüğünü yürüten Arden Koçluk Genel Müdürü Özlem Ünsal, ilk jenerasyon standartların ürünlere, ikinci jenerasyon standartların sisteme, yeni jenerasyon standartların ise insanların davranışlarıyla yöntemlerine odaklandığını söyledi.
ISO Başkan Yardımcısı Scott Steedman, daha iyi daha dayanıklı kurumlar olmak için standartların uygulandığını ancak günümüzde yeni jenerasyon standartlarla sadece işe değil kişiye odaklanan bir anlayışa ulaşıldığını belirterek, teknolojinin gelişimiyle artık akıllı standartların uygulamaya başlanacağını, dönüşümün önümüzdeki dönem daha hızlanarak süreceğini öngördü.
TSE Başkanı Prof.Dr. Adem Şahin, yürüttükleri çalışmalara ilişkin bilgiler vererek, ‘Şirketler standartları engel olarak mı görüyor?’ sorusunu yanıtladı: “Amacımız rekabet ise amacımız dünyada ortak dil kullanmaksa standartları engel olarak göremeyiz.”
Panasonic Life Solutions Türkiye Başkanı Tatsuya Kumazawa, yeni jenerasyon standartların insanlara odaklandığını ve yaşama dokunduğunu kaydetti: “Şirket olarak bugüne kadar sadece ürün odaklı bir şirket olmadık. Tüm hizmetlerimizde topluma katkıda bulunan bir şirket olmayı hedefliyoruz.”
Türkiye-İngiltere İlişkileri
“Türkiye-İngiltere arasında özel anlaşmalar yapılabilir”: “Türkiye-İngiltere İlişkileri” oturumunun moderatörlüğünü yürüten DEİK Türkiye-İngiltere İş Konseyi Başkanı ve Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Okyay, İngiltere’nin AB’den ayrılmasını öngören ‘Brexit’ sürecine dikkat çekerek Türkiye-İngiltere arasında özel bir çalışma yapılması, anlaşma sağlanması gerektiğini, aksi halde birçok kırılgan firmanın olumsuz etkilenebileceğini söyledi. Chairman Turkish British Chamber of Commerce and Industry Alderman Emma Edhem, Türkiye’den İngiltere’ye 10 milyar pound, İngiltere’den Türkiye’ye 8 milyar pound tutarında ihracat yapıldığını hatırlattı: “Türkiye ve İngiltere ilişkileri çok güçlüdür. Türkiye’yi çok önemli bir ülke olarak addediyoruz. Brexit süreci nedeniyle iki ülke arasında özel anlaşmalar yapılabilir.”
Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, Brexit sonrasında İngiltere ile serbest ticaret anlaşması yapan ülkelerin büyük avantaj sahibi olacağını, Türkiye-İngiltere arasında bazı özel anlaşmalar sağlanması gerektiğini belirtti ve uyardı: “Aksi halde Türkiye ile İngiltere arasındaki ticarette ekstra vergiler devreye girecek ve bu da ürünlerin fiyatlarına yansıyacaktır.” Gürmen Group-Ramsey Yönetim Kurulu Üyesi Yasemin Gür Solmaz, “Karantina sürecine rağmen tekstil sektörü olarak ihracatta yüzde 20 artış sağladık. Ancak Brexit sonrası için belirsizlik var. Gümrük tarifeleri olmadan ihracatın gerçekleşmesi için bir çalışma yapılması gerekiyor” dedi.
Türkiye Afrika İlişkileri
Türkiye Afrika İlişkileri Oturumu’nun moderatörlüğünü yürüten DEİK Nijerya İş Konseyi Başkan Yardımcısı ve Toyo Matbaa Mürekkepleri CEO’su Yakup Benli, Afrika’da her şirket, her fabrikanın aslında mini bir elçilik gibi çalıştığını söyledi.
Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu, 1.3 milyarlık nüfusa sahip Afrika’nın 2050’de 2.5 milyar nüfusu barındıracağını, son yıllarda ekonomik hayatın büyük değişim geçirdiğini, 10 yılda Afrika’da nüfusun yüzde 80’inin şehirlerde yaşayacağının öngörüldüğünü aktardı: “İmalat sektörü, son derece zayıf, belli eksiklikleri ve fırsatları getiriyor. Yeni inisiyatiflere gebe bir kıta. Afrika herkesin gündeminde olan bir coğrafya. Avrupa özel önem atfediyor, Güney Afrika ve Sahra Altı ülkelerde özel ilişkiler geliştirme çabasında. Türkiye’nin de Afrika’ya yatırımları var. Global trendler Afrika’ya yatırım yapın diye uyarıyor, o kıtaya özgü, onun ihtiyaçlarına bağlı üretim yapan bir anlayış lazım.” Ebiçlioğlu, Afrika’da onların ihtiyaçlarına yönelik güneş santrali kurduklarını, mekanik ventilatör geliştirdiklerini, bu çalışmayla İngiltere Kraliyet Akademisi’nden ödül aldıklarını, yaptıkları çalışmanın topluma bir nefes olduğunu anlattı.
Tosyalı Holding Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı, Afrika’da 2.5 trilyon dolarlık ticaret hacmi ve 130-170 milyar dolar altyapı yatırımı ihtiyacı nedeniyle ciddi fırsatlar bulunduğunu, Türkiye’nin kalite ve fiyat dengesinin ihracatta avantaj olduğunu söyledi. Kıta içinde 2.5 milyar doları aşan yatırımları bulunan şirketin Senegal’de çelik yatırımı, Angolo’da kendi madenine sahip, sıvı çelik üretecek yatırım, Cezayir’de dünyanın en büyük demir-çelik yatırımı bulunduğunu, Cezayir’de 1000’den fazla üretim yapan Türk şirketi oluştuğunu, Senegal’de de Tosyalı özel bölgesini (Tosyalı Ekonomi Bölgesi-Tosyalı Economic Zone) kurduklarını, bölge etrafına Türk firmaları aldıklarını açıklayan Tosyalı, Türkiye iş insanları olarak Afrika’da kümelenerek çoğalmaları gerektiğini dile getirdi: “Afrika, bizim arka bahçemiz, oyun alanımız olmalıdır.” Tosyalı, Afrika Birliği kurulduğu, kıta içerisinde ticaretin serbest olacağı, dışarıdan gelecek ürünlere tek bir vergi uygulanacağı bilgisini aktardı.
T.C. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Serdar Çam, küresel rekabette büyük oyunların içine sıkışmadan yeni atılımlar sağlayabilecek atılımlara ihtiyaç bulunduğunu, yepyeni bir dönem başladığını kaydetti: “Zor dönemler yaşayacağız ama tıkanıklıklar olacak, ama yeni fırsatlara da zemin hazırlayacak.”
Türkiye ve Sürdürülebilirlik
Türkiye ve Sürdürülebilirlik oturumunun moderatörlüğünü yürüten Gt Alliance Kurucusu Ali Gizer, Türkiye’de sürdürülebilirlik konusunda iyi adımlar atıldığını, Pandemi döneminde Birleşmiş Milletler’in tüm örgütlerinin; iş dünyası, özel sektör ve bireyleri, hem içinde bulunduğumuz krizden kurtulmaya yönelik hem de 2030 ve 2050’ye yönelik hedeflerin yakalanmasında bir dayanışmaya çağırdığını söyledi.
SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin, “sürdürülebilirlik” kavramını, “ekonomik parametrelerin yanında en az ekonomik parametreler kadar sosyal ve çevresel etkileri de hesaba katarak hareket etmek” diye tanımladı. Şirketlerin ekonomik sürdürülebilirliğini sağlaması için sosyal ve çevresel konularda doğru adımların atılabilmesinin o şirketlerin ilerleyen dönemlerde de sürdürülebilir olmasını sağladığını, iklim değişikliğine yönelik iş dünyasının çok ciddi ve hızlı adımlar atması gerektiğini söyleyen Edin’e göre; finans sektörünün attığı adımlar önümüzdeki dönemin şekillenmesinde çok önemli katkı sağlayacak, 2030’a kadar sürdürülebilir kalkınma amaçlarının tamamına ulaşmak için dünya genelinde gelişmekte olan ülkelerde yıllık 2.5-3 trilyon dolar finansman açığı oluşacak, bu açığın 3’te 2’sini aşağı yukarı bankalar karşılayacak. Bankacılık sektöründe bankacılığın nasıl sürdürülebilir olacağına ilişkin kurallar setinin BM tarafından yayınlandığını, Türkiye’de de bu prensipleri imzalayan 6 banka bulunduğunu paylaşan Edin, Türkiye’nin sürdürülebilir finans ürünleri alanında büyümesi ve dünyadaki bu pastadan faydalanmak için maksimum faaliyetlerini artırmasına ihtiyaç duyulduğunu, atık kavramını ortadan kaldıran döngüsel ekonomi kavramının ülkemiz için dışarı bağımlılığı azaltan önemli bir fırsat olduğunu ifade etti.
B4G Türkiye Başkan Yardımcısı ve Ekoten Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ünlütürk, Türkiye’deki üretilen katmadeğerin yüzde 85’ini temsil eden hem KOBİ’lerin hem büyük sanayinin içinde bulunduğu TÜSİAD ve TÜRKONFED’i, BM ile biraraya getirdiklerini ve sürdürülebilir kalkınma amaçlarını hayata geçirmek için Hedefler İçin İş Dünyası Platformu’nu kurduklarını anlattı. İşimi Yönetebiliyorum projesi ve döngüsel ekonomi konusunda da çalışmalarından söz eden Ünlütürk, kapsayıcı büyüme ve kimseyi geride bırakmama anlayışıyla projeler ürettiklerini paylaştı.
Anadolu Grubu Kurumsal İlişkiler ve İletişim Koordinatörü Kaan Ünver, raporlama ve farkındalığın önemine değinerek, Anadolu Grubu’nun sürdürülebilirlik faaliyetlerini tam olarak görebilmek ve gelecek odaklı strateji geliştirebilmek için Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı kendilerine hedef olarak belirlediklerini ve bu doğrultuda yürüttükleri çalışmaları anlattı.
Türkiye-ABD İlişkileri
“Türkiye-ABD İlişkileri” oturumunun moderatörlüğünü Amerikan Şirketleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Procter&Gamble Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu yürüttü. Cargill Ortadoğu, Türkiye ve Afrika Yönetim Kurulu Başkanı Murat Tarakçıoğlu, ülkelerde üretilen gıdanın yüzde 21’nin sınır ötesine geçtiğini belirterek gıda güvenliği konusuna değindi. Tarakçıoğlu, dünya genelinde yürüttükleri bir programla 10 milyon çiftçiye dokunduklarını, Türkiye’de ise 1000 çiftçiye dijital teknolojiler konusunda çalışmalar yaparak verim artışı sağladıklarını kaydetti.
Mercury Şirket Partneri ve eski Louisiana Senatörü David Vitter, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için iş dünyasına büyük sorumluluk düştüğünü, Türkiye’den birçok ismin yurtdışında şirketleri başarılı şekilde yönettiğini belirtti. ABD’deki Türk camiasının tüm siyasi süreçlerde rol almasını isteyen Vitter, ABD ile Çin arasında ilişkilerin iyi gitmediğini, bunun da Türkiye gibi ülkelere boşluğu dolduracak fırsatlar sağladığını söyledi: “Türkiye’nin pozisyonunu olumlu, avantajlı ve pozitif görüyorum.”
Sabancı Holding Yapı Malzemeleri Grubu Başkanı Tamer Saka, “Türk savunma sanayi geçen yıl 164 ülkeye ihracat yaptı. Bu ihracatta 1 numaralı ülke ABD idi. Dijitalleşme ile ekonomiyi daha da ileriye götürme şansımız var. Türkiye ile ABD arasında dijital alanda çok fazla işbirliği var. Türkiye’deki ABD şirketlerinin varlığı ekonomik büyümenin önemli bir katkı sağlayıcısıdır. Türk özel sektörünün rekabetçiliğini artırmaktadır” dedi.
Çok Taraflılık ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Çok Taraflılık ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları oturumunun moderatörlüğünü yürüten Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü (Tedviren) Alvaro Rodriguez, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde çevrenin her başlıkta geçen önemli ve ortak bir konu olduğunu vurguladı. UNWOMEN Türkiye Ülke Direktörü Asya Varbanova, hiçbir ülkede toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam olarak bulunmadığını, kadınların ilerlemesinin sekteye uğrayabileceğini, Covid ile birlikte kadınlar için yeni zorlukların ve fırsatların da geldiğini kaydetti. Kadınların gelir kaybına uğradığını, işlerini kaybettiğini, aile içi şiddetin arttığını anlattı. Varbanova, bu etkileri ölçene kadar birkaç adım geriye gidileceğini, kadınlar için çok acil çözümlere ve eylemlere ihtiyaç bulunduğunu, şirketlerin aile dostu politikalar yürütmesi gerektiğini, şiddeti önlemek için çeşitli önlemler alabileceğini kaydetti.
UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Claudio Tomasi, pandeminin sistemik bir şok olarak karşımıza çıktığını, dünyada her ülkeye yönelik insani kalkınma endeksi çalışması yaptıklarını, endekste 2020’de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde inanılmaz keskin bir düşüş yaşandığını, Covid-19’un dünyanın her yerinde eşitsizlikleri alevlendirdiğini, eğitimde ve sağlıkta yaşanan sıkıntıların insani kalkınma anlamında ciddi sonuçları olacağını belirtti. Sosyal korumayı sağlamak ve yönetişimin önemine değinen Tomasi, iklim konusu, yeşil sözleşme, yeşil yeniden toparlanma içinde yeniden istihdam yaratılması gerektiğini söyledi.
UNIDO Türkiye Temsilcisi Süleyman Yılmaz, gelecekteki şoklara yönelik direnç ve dayanışmanın önemini vurgulayarak, krizden endüstrinin çok ciddi etkilendiğini, hayatta kalabilmek için ölçüm, değerlendirme ve analizin önemli olduğunu, ayağa kalkma planının uzlaşı temelinde, yerel, bölgesel ve ulusal olması gerektiğini dile getirdi.
ILO Türkiye Kıdemli Program Yöneticisi Özge Berber Ağtaş, toplum üzerinde Covid-19’un öngörülemez ve emsalsiz bir etki yarattığını, pandeminin başlangıcından beri çalışma saatlerinde yüzde 17’lik azalma olduğunu, ciddi bir iş kaybı yaşandığını, en savunmasız katmanların genç, kadın çalışanlar, mülteci, göçmenler ve gayri resmi çalışanlar olduğunu, işletmelerin de ciddi sıkıntılar yaşadığını anlattı. Pandemiyi herkes için bir uyanış çağrısı diye niteleyen Ağtaş, pandeminin istihdama, sosyal korumaya ve uluslararası dayanışmaya çok daha fazla yatırım yapılması gerektiğini gösterdiğini söyledi. Ağtaş, ILO’nun Türkiye’de Covid-19 ile ilgili önceliklerini yeniden belirlediklerini, küçük işletmeleri en iyi şekilde desteklemeye çalıştıklarını, genç ve kadınların istihdamları konusunda çalışmalar yaptıklarını, kadınların yönettiği koperatifleri desteklediklerini ve UNDP ile işbirliğinde bulunduklarını anlattı.
EFQM Modeli
“EFQM Modeli” oturumunun moderatörlüğünü yürüten EFQM Model 2020 Development Advisor Geoff Carter, yeni modelden söz edeceklerini, bu modeli en son geliştiren ekibin başında olduğunu söyledi. EFQM CEO’su Russell Longmuir, modeli tamamen farklı hale getirdiklerini, yenilediklerini, model etrafında müşteri deneyimini geliştirmeleri gerekliliğiyle hareket ettiklerini ve sahada yaptıkları çalışmaları aktardı. KalDer Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yılmaz Bayraktar, Türkiye’nin küresel değişimlerden nasibini aldığını, işletmelerin dönüşüme hazır, Atatürk’ün yeni ve modern Türk toplumu düşüncesi öncülüğünde Türk insanının değişime açık ve dünyaya adapte olabildiğini söyledi. Bayraktar, Türkiye’deki kuruluşların başarılı bir şekilde modeli uygulayabildiğini, stratejik planlama ve yeni liderlik anlayışıyla başarılı işler yapılabildiğini anlattı.
Geriatric Centre of Graz. Kalite ve Proje Yöneticisi Martin Orehovec, kendilerinin Avusturya’da Graz şehrinde bir kamu kuruluşu olduklarını, huzurevleri, hastaneler, araştırma enstütüleri gibi kuruluşlara hizmet verdiklerini, 2013’ten beri EFQM’i kullandıklarını, modelle birlikte bir denetim mekanizması da eklediklerini, modeli biraz daha Avusturyalı hale getirmek, sürdürülebilirlik, inovasyon anlamında modeli geliştirmek ve değiştirmek için çalıştıklarını dile getirdi.
Pandemi ve Kriz Zamanlarında Sorumlu Liderlik
“Pandemi ve Kriz Zamanlarında Sorumlu Liderlik” oturumunun moderatörlüğünü yürüten Akkök Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Kurulu Başkanı Ahmet Cemal Dördüncü, dünyanın gittikçe eşitsizleştiğini, sorunların derinleştiğini, liderliğin artık farklı gereklilikler getirdiğini söyledi. TSKB Genel Müdürü ve CEO’su Ece Börü, pandeminin bazı sektörleri ekonomik anlamda çok fazla zora sokarken şirket liderlerini önemli bir sınavla karşı karşıya getirdiğini kaydetti. Akut döneme hızlı ve pratik çözümler üretebilmenin, çeviklik, güven ortamını test edebilmenin, insan odaklılık ve empatinin önemine değinen Börü, çevikliği bir yönetim yaklaşımı gördüklerini, ekibin moral-motivasyonunu, işgücünü koruyan liderlerin öne çıktığını dile getirdi. Liderlerin odaklarına sürdürülebilirliği almaları gerekeceğini söyleyen Börü, sürdürülebilirlik ve kalkınmanın hayatımızın bir parçası olduğunu vurguladı.
Anadolu Efes CEO’su ve Bira Grubu Başkanı Can Çaka, şirketlerin çevikliği ve sürdürülebilirliğinin sorgulandığı bir dönemden geçildiğini, “amaç odaklı liderlik” anlayışının önem kazandığını söyledi. Çalışanların güvenliği ve sağlığının önce geldiğini, çalışanlar ve iş ortaklarıyla birlikte ekosistemlerinin ayakta kalmasını önemsediklerini belirten Çaka, bu dönemde sadece bugüne değil, geleceğe de odaklanmak gerektiğini, krizin dünyayı yeniden değerlendirmek için bir fırsat olduğunu söyledi. Allianz Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Kurulu Başkanı Tolga Gürkan, risklerin mümkün olduğunca azaltılması, operasyonel risklerin de unutulmaması gerektiğini aktardı. Her yıl bir risk barometresi çalışması yaptıklarını, bu yıl en çok siber risklerin öne çıktığını; iş kesintisi, mevzuat değişiklikleri ve doğal afetlerin de öne çıkan diğer riskler olduğunu paylaşan Gürkan, sigorta sektörünün bu dönemden başarıyla çıktığını belirtti ve iş dünyasına seslendi: “Sigorta yaptırmayı unutmayın.”
Türkiye’de Yeşil Ekonominin Gelişimi
“Türkiye’de Yeşil Ekonominin Gelişimi” oturumunun moderatörlüğünü yürüten Zay Strateji Kurucu Başkanı Zafer Ali Yavan, AB’nin yeşil mutabakat metnini hatırlattı. Limak Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, daha çevreci ve yeşil enerji alanında yatırımlar gerçekleştirdiklerini, yatırımlarında özellikle enerji verimliliği ve kullanıcı tarafından rahat edilecek çalışmalara ağırlık verdiklerini söyledi. Özdemir, yeşil enerji için devlet, kamu ve özel sektörün ortak politikalar belirleyerek ilerlemesinin daha doğru olacağını aktardı.
Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili İdil Yiğitbaşı, Yaşar Topluluğu olarak 1973’ten bu yana sürdürülebilir tarım başta olmak üzere sürdürülebilirlik konusunda çalışmalar yürüttüklerini, üreticileri desteklediklerini, karbon ayak izlerini ölçtüklerini, 2007’de imzaladıkları küresel ilkeler doğrultusunda sürdürülebilirlik raporlarını yayınladıklarını anlattı: “Karbon ayak izinde 2020 için yüzde 6 iyileşme sağladık. Sürdürebilirlik Raporu’nda 10 şirketimiz yer alıyor.”Organik Kimya CEO’su Stefano Kaslowski, kimya sektöründe Hollanda’nın Rotterdam modelini Türkiye’de canlandırmak istediklerini anlattı: “Denize yakın bir konumlamayla kimya sektörü ekosistemi yaratılabilir. Doğu Akdeniz’de kimya kümelenmesi yok. Kimya sektörünü kümelersek yeşil ekonomiye uyumu daha doğru olur.”
Kriz Zamanlarında Bilimsel Temelli Üretim ve Verimlilik
Kriz Zamanlarında Bilimsel Temelli Üretim ve Verimlilik oturumunun moderatörlüğünü TPM Uzmanı-Eğitmen ve Danışman Türker Bozunoğulları, sert rekabet şartlarında karlılığı ve büyümeyi sürdürebilmek için üretim verimliliğini artırmak ve ürün maliyetlerini düşürmek gerektiğine değindi. Tat Gıda, Üretim ve Satınalma Genel Müdür Yardımcısı Hakan Turan, sürdürülebilir bir rekabet avantajı elde etmek amacıyla TPM çalışmalarına başladıklarını, yönetim tarafından TPM’nin vazgeçilmez olduğunun vurgulandığını kaydetti.
Girişimci ve Stratejik Danışman Oğuzhan Gürsoy, TPM’yi kurumiçi ve kurumdışı rekabette başarı için çalışmalara başladıklarını, organizasyonun en tepesinden başlayarak, sahanın her yerinde işin peşini kovalayarak kültürün sahiplenmeyle değişeceğini ve kazan kazan oluşacağını söyledi.
Penti Çorap COO’su Mehmet Karacalı, maliyetleri düşürmek, verimliliğin artırmak, kaliteyi yükseltmek gibi amaçlarla TPM kullanmaya başladıklarını, geldikleri noktada kayıplardan ciddi kazanımlar, kazançlar sağladıklarını, çok ciddi iyileşmeler bulunduğunu anlattı. Ajinomoto Türkiye, Üretim, Planlama ve Lojistikten Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Berna Portakal, Ajinomoto satın alınmasının ardından yönetimin ilk 100 gün ajandasında TPM çalışmalarına başlamak olduğunu, bir kültür değişimi yaratarak verimliliği artırmayı ve tasarrufu hedeflediklerini, üst yönetimlerinin desteğiyle de çok büyük başarılar elde ettiklerini paylaştı.
Türkiye’de Bilgi Ekonomisinin Gelişimi
“Türkiye’de Bilgi Ekonomisinin Gelişimi” oturumunun moderatörlüğünü yürüten Wtech Teknolojide Kadın Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Öney, bilgi ekonomisinin, insana ve altyapıya yatırımın çok önemli olduğunu söyledi: “Altın yakalılar dediğimiz insan kaynağına ciddi ihtiyaç var. Değerli ürünler üretmek için çok daha değerli bilgilere sahip olmalıyız.” Cisco Türkiye Genel Müdürü Didem Duru, Network Akademi ile geleceğin işgücünü oluşturmayı amaçladıklarını, verdikleri eğitimler sonucunda katılımcıların uluslararası sertifikalar almasını sağladıklarını, verdikleri eğitimlerin bu dönemde yüzde 150 arttığını anlattı.
SRP Legal Kurucusu Av.Dr. Çiğdem Ayözger Öngün, 20. yüzyılda Türkiye’de bilgi ekonomisine geçişin tamamlanması için sanayide emek yoğun yerine teknoloji yoğun üretim tarzına geçilmesinin beklendiğini söyledi. Dijital verilerin korunması, veri temelli ekonomiye geçilmesi gerektiğine işaret eden Öngün, KOBİ’ler ve büyük ölçekli şirketler arasındaki rekabetin, ticaretteki sınırların ortadan kalkmasını sağlayan bu dönemde verinin en değerli para birimi olarak konuşulduğunu ifade etti.
Deloitte Digital Ortağı Özlem Yanmaz, “veri yeni petroldür” dendiğini anımsatarak, paradigmanın değiştiğini, geleneksel iş modellerinin yerini dijital platformların almaya başladığını, salgının dijital teknolojileri takdir seviyesini artırdığını, tüketicilerin yüzde 80’inin dijital deneyimlerinin en az birini ilk kez pandemi döneminde yaşadığını bildirdi.
Türkiye’de Enerji Sektöründe Gelişmeler
“Türkiye’de Enerji Sektöründe Gelişmeler” oturumunun moderatörlüğünü KalDer Yönetim Kurulu Üyesi ve Limak Uludağ Elektrik Genel Müdürü Ali Erman Aytac yürüttü. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar, Karadeniz’deki doğalgaz keşfinin Türkiye’nin uzun vadeli enerji vizyonuna etkilerini anlattı: “Şu anda güvenli koşullarda daha rekabetçi daha esnek koşullarda gaza ihtiyacımız var. Önümüzde 5-6 yıllık süreç var. 2021’de 16 milyar metreküplük doğalgaz kontratı sona eriyor. 2025-26 yıllarında 25-26 metreküplük gaz kontratımız sona eriyor. Denklemin içine Karadeniz gazımızı kullanacağımız bir portföy yönetimine giriyoruz.” Gazın üretilmesi için planlama içinde olduklarını dile getiren Bayraktar, 2023’te gazın Türkiye’ye bağlanması, plato üretimi için de 2025 ve 2026’yı hedeflediklerini açıkladı.
Akkök Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Kurulu Başkanı Ahmet Cemal Dördüncü, global enerji sektöründe Çin’in özel bir rol oynayacağını, enerji sektöründe dengelerin değişeceğini savundu. Dördüncü, pandemi süreci nedeniyle Haziran’da talebin ciddi düştüğünü daha sonra ise yukarı yönlü ivmenin başladığını ve yılın bu şekilde devam etmesini beklediklerini kaydetti.
SOCAR Türkiye Strateji Başkanı Kanan Mirzayev, Türkiye’nin en büyük dışarıdan yatırımcısı olduklarını, bugüne kadar yapılan yatırım tutarının 16.5 milyar doları bulduğunu, tamamlandığında 19.5 milyar dolara çıkacağını paylaştı. Yatırımların önemli bölümünün İzmir Aliağa’da gerçekleştiğini hatırlatan Mirzayev, Petkim’e yapılan yatırımların 1 milyar dolara ulaştığını, 55 milyon euroluk 51 megavatlık PETKİM RES’in yatırımını gerçekleştirdiklerini, 6.3 milyon dolarlık yatırımla STAR Rafinerisi’ni hayata geçirdiklerini, yatırımlar tamamlandığında toplam yatırımın 7 milyar doları bulacağını anlattı.
Doğan Enerji CEO’su Burak Kuyan, finans ve enerji sektörlerinin birbirinin ayrılamaz parçası olduğunu kaydetti: “2002’den bu yana 30 bin megavatlık enerji üretim kapasitesi 94 bin megatavatlık güce ulaştı. Özelleştirmeler, yeni yatırımlar ve bankacılık sektörünün etkisiyle yaklaşık 60 milyar dolarlık kaynak sisteme girmiş oldu. Bunun 45 milyar doları yerli bankalar tarafından sağlanırken 15 milyar doları ise yurtdışı bankalardan karşılandı. 2005’ten sonra özellikle yaşanan dalgalanmayla garantili fiyattan elektrik satmayan üreticilerin finansal yapısı bozulmaya başlandı. Bugün enerji sektöründe ciddi finansal sıkıntı yaşanmaktadır.”
Pandemi Döneminde İnovasyon ve Endüstri 4.0
“Pandemi Döneminde İnovasyon ve Endüstri 4.0” oturumunun moderatörlüğünü Girişimci Kurumlar Platformu Kurucusu İhsan Elgin yürüttü. GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy, dijital yetilere sahip şirketlerin kaldıraç etkisi yarattığına ve süreci yönetebildiğine; esnek ve çevik şirketlerin sürekli değişen dinamiklere ayak uydurarak başarılı kararları hızlı şekilde alabildiğine dikkat çekti. Pandemi nedeniyle 5 yılı bulabilecek dijital dönüşüm sürecinin 2 aya sığdığını kaydeden Özsoy, salgında KOBİ’lerin kapandığını, özellikle kötü veya yetersiz dijital satış kanalları olan işletmelerin çok etkilendiğini söyledi. Özsoy, üretimdeki tüm yeniliklere rağmen ekosistemin yenilenmesi gerektiğini savundu.
World Economic Forum Head Advanced Manifacturing and Production Francisco Betti, talep ve tedarik zincirinde sorun yaşanmaması için rehber ilkeler oluşturmaya destek olduklarını böylece imalatçı topluluğun süreci öğrenmesine aracı olmaya çalıştıklarını söyledi. Pandemide endüstride dijital teknolojinin daha yoğun kullanılmaya başlandığını belirten Betti, dijital dönüşümün ön ayağında şirketlerin bulunduğunu, Endüstri 4.0 sürecinin çözümü içinde olan bir ekosistem yarattığını paylaştı.
MESS-TİSK Yönetim Kurulu Başkanı ve Koç Holding İnsan Kaynakları Direktörü Özgür Burak Akkol, dijital dönüşüm sürecinin ülkenin gelişimine katkı sağlayacağını, MESS olarak da bu dönüşümde liderliği hedeflediklerini açıkladı. Dijital dönüşümde insan kaynaklarının kilit önemde olduğunu dile getiren Akkol, MESS Teknoloji Merkezi’ni kurduklarını, merkezin fabrikalarda üretim hatlarının geliştirilmesini sağladığını ve dijital dönüşüm danışmanlığı yaptıklarını anlattı: “Dijital dönüşüm süreklilik arz ediyor. Bunun için sağlam bir ekosistem oluşturmaya gayret ediyoruz. Çünkü önümüzdeki dönem farklı talepler ve farklı çözümler olacak.” Akkol, şirketlere çağrıda bulundu: “Dijital dönüşümü başlatın, ne kadar erken başlatırsanız o kadar iyi. MESS olarak elimizden gelen desteği vermek için hazırız."
Tekno-Gelecek ve Türkiye
“Tekno-Gelecek ve Türkiye” oturumunun moderatörlüğünü Müzayede.com Yönetim Kurulu Başkanı Alphan Manas yürüttü. İyzico Kurucu ve CEO’su Barbaros Özbuğutu, ülkenin özellikle tekno girişimciler için Silikon Vadisi olmasa da farklı bir ekosistem yaratabileceğini aktardı. Özbuğutu, birçok fonun risk algısı nedeniyle yatırım yapmaktan vazgeçebildiğini, gelişen piyasalara yatırım yapmak isteyen fonlarınsa Ortadoğu yerine Türkiye’yi tercih edebildiğini aktardı: “Türkiye’de çok para var. Yatırımcıların yavaş yavaş gayrimenkul gibi yatırımlardan ziyade startup şirketlerindeki potansiyeli görmesi gerekiyor.”
Opsgenie ve ScaleX Ventures Kurucusu Berkay Mollamustafaoğlu, tekno girişimciliğin artması için yatırımcı sayısının artması gerektiğine dikkat çekti: “Silikon Vadisi’ne rakip değil ama tamamlayan ekosistemi kurmak lazım. Örneğin; şu anda ürün geliştirmeyi Silikon Vadisi’nde yapmak mümkün değil. Türkiye’de teknoloji pazarı dünya pazarının yüzde 1’i. Tekno girişimciler global düşünmek zorunda. Pastanın büyümesi için ekosistemin güçlenmesi lazım. Şirket olarak Türk yatırımcılardan yatırım alamadık, sonra ABD’den yatırım aldık.”
Pandemi Döneminde Türkiye Sağlık Sektörü
“Pandemi Döneminde Türkiye Sağlık Sektörü” oturumunun moderatörlüğünü Sağlıkta Kalite İyileştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Kuş yürüttü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Başhekimi Prof.Dr. Zekayi Kutlubay, pandeminin ne zaman biteceğinin bilinmediğini söyledi: “Aşının ne zamana kadar koruyacağını bilmiyoruz. Sürekli aşılanmak zorunda kalabiliriz. Toplumun yüzde 75’ten fazlası bağışıklık geliştirecek ki toplumsal bağışıklık olsun. Ama şurası net; 2021 yılı Haziran ayında aşıların sonucunun ortaya çıkacağı zamana kadar virüsün geleceğini konuşabileceğiz. O zamana kadar Covid-19 ile yaşayacağız. Kurallara uyacağız, sağlık çalışanlarımızı koruyacağız. Online hizmetler gelişecek ve uzaktan hasta bakımı artacak, tele sağlık önem kazanacak.”
Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Msc.Dr. Ömer Güzel, “2021 yılı için tele sağlık için öngörülen ciro 250 milyar dolar. Sektörde yapay zeka kullanımı artıyor. Hatta biz genetik taramalarda veri aktarımında blockchain kullanıyoruz. Kişisel tıp önem kazanıyor” dedi.
Europ Assistance Türkiye CEO’su Dr. Uğur Keskin, sağlık personeli açısından iş sağlığı ve güvenliğinin öneminin vurgulandığı bir dönemden geçtiklerini, uzaktan tıp hizmetinin yaygınlaşması için sigorta kapsamına alınması gerektiğini dile getirdi.
EFQM Modelinin Uygulanması
“EFQM Modelinin Uygulanması” oturumun moderatörlüğünü KalDer Genel Sekreteri Sabri Bülbül yürüttü. Kalder Yönetim Kurulu Üyesi ve Doruk Otomasyon Yönetim Kurulu Üyesi Aylin Tülay Özden, Doruk olarak büyümek, ürün ve hizmetlerde dünya standartlarında olmak için EFQM Modeli’ni benimsediklerini, standart iş yapış tarzlarını, inovasyona yönelik bir iş yapış tarzına dönüştürmek için çalıştıklarını, iş sonuçlarını daha iyi yapan bir akışa kavuştuklarını, her yıl stratejik hedefleri belirleme toplantıları yaptıklarını anlattı. Kalekim Genel Müdürü Timur Karaoğlu, eksikliklerini iyileştirmeyi amaçladıkları modelle anlayışlarının içeriğini zenginleştirip derinleştirdiklerini, operasyon odaklılıktan stratejik odaklı, fonksiyon odaklılıktan süreç odaklı bakmaya geçtiklerini, iyi uygulama kültürü geliştirdiklerini dile getirdi: “Bu modelle 4 ödül aldık. Temel kural; ölçmeden iyileştiremezsiniz.” Kurucuları İbrahim Bey’in “Zora talip olun” sözünü anımsatan Karaoğlu, zorluğu hep fırsat olarak gördüklerini, Avrupa’da 2023’te büyük ödüle başvurmak üzere karar aldıklarını açıkladı. Gürallar Lav Genel Müdürü Tuğrul Baran, şirketin kurucusunun; “Zor sizden korksun” lafını anımsatarak, zorun gelişim fırsatı sağladığını bildirdi. Baran, modelin şirkete en büyük katkısının karlılık olduğunu, ayrıca şirketlere büyük bir bakış açısı ve mutluluk sağladığını anlattı.
2020 Türkiye Mükemmellik Ödülleri
29. Kalite Kongresi, “2020 Türkiye Mükemmellik Ödülleri” ile sona erdi. KalDer’in 28 yıldan bu yana EFQM Modeli’ni uygulayan kuruluşlara verdiği ve iş dünyasının en prestijli organizasyonları arasında yer alan Türkiye Mükemmellik Ödülleri’nin bu yılki sahipleri; Toyota Boshoku Türkiye ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti oldu. Böylece Türkiye Mükemmellik Ödülü kazanan kuruluş sayısı 63’e yükseldi.
Mükemmellik aşamalarında belge almaya hak kazanan kuruluşlara “Yetkinlik Belgeleri”nin takdimiyle başlayan törende, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi “Mükemmellikte Yetkinlik 5 Yıldız”, Doruk Otomasyon ve Yazılım, Eltemtek-Elektrik Sistemleri ve Mühendislik Hizmetleri A.Ş., Hereke Asım Kocabıyık Meslek Yüksek Okulu ve Sarıçam Belediyesi; “Mükemmellikte Yetkinlik 4 Yıldız” belgelerini aldı.
Bugüne kadar; 33 kuruluş “Büyük Ödül”, 63 kuruluş “Ödül” ve 8 kuruluş da “Mükemmellikte Süreklilik Ödülü” aldı, Avrupa’da da başarılarını sürdürerek, EFQM’de Türkiye’den katılan kuruluşlar 8 “Büyük”, 19 “Başarı Ödülü” olmak üzere toplam 27 Ödül kazandı.