Çağdaş kalite felsefesinin izini süren Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından, TÜSİAD işbirliğiyle, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin evsahipliğinde, Kocaeli Sanayi Odası’nın (KSO) katkılarıyla, dergimiz KobiEfor’un medya sponsorluğunda ‘Riskin Ötesi: Bilim, Sektör ve Toplumda Adalet’ temasıyla Kocaeli Kongre Merkezi’nde düzenlenen 31. Kalite Kongresi ve Türkiye Mükemmellik Ödülleri Töreni’nde; bilim, akademi ve iş dünyasının önde gelen temsilcileri buluştu. Türkiye Kalite Derneği’nin (KalDer) gelenekselleşen Kalite Kongresi, TÜSİAD işbirliğiyle 31’inci kez kapılarını bilim ve iş dünyasına açtı. BAŞSİAD, Türkiye İMSAD, Risk Yönetim Derneği, Sektörel Dernekler Federasyonu ve Sağlıkta Kalite İyileştirme Derneği’nin de desteklediği ve açış konuşmalarını; KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Bayraktar, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ın gerçekleştirdiği Kongre’nin Ana Konuşmacısı Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Prof.Dr. Özgür Demirtaş oldu. KobiEfor Genel Koordinatörü Dr. Nurdan Sönmez’in de katıldığı, Avrupa’nın en prestijli ve en çok izlenen organizasyonlarının başında gelen ve 2 binin üzerinde katılımcıyı buluşturan Kongre’de iki gün boyunca 10 farklı oturumda uzman isimler, gıdadan enerji krizine, savaşın yarattığı ekonomik dalgalanmalardan göç problemlerine, teknolojik gelişmelerden istihdama kadar gündemde olan ve Dünya’nın kaderini etkileyecek riskleri ve fırsatları ele aldı. Kapanış konuşmasını ise Türkiye’nin FIFA Kokartlı İlk Kadın Hakemi Prof.Dr. Lale Orta yaptı.
KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Bayraktar konuşmasında; kongrede sadece kapımızdaki riskleri değil bu risklerin ötesini de ortaya koyarak çözüm önerileri sunmak istediklerini söyledi. Bayraktar, bu temayı seçmelerindeki temel belirleyici unsurları; ‘Dünya Ekonomik Forumu çıktıları ve artan küresel risklerle içinde bulunduğumuz karmaşa ve belirsizlikler’ olarak aktardı: “Baktığımızda yaşam şeklimiz ve iş anlayışımız değişimin de ötesinde hızlı bir dönüşüm içinde ilerliyor. Küresel hedeflerin baskısı; çevresel, sosyal ve ekonomik alandaki başarı ölçütlerimizi değiştiriyor, bizler de karşı karşıya kaldığımız riskler için doğru çözümler bulmak zorunda kalıyoruz. Riskleri aşmamızın temel koşulunun ise insanlık olarak hep birlikte bu dönüşüm çabasına destek vermemizden geçtiğine inanıyoruz. Herkesin katılabileceği sürdürülebilir bir dünya çabasında başarıya ulaşmamız, bilimde, sektörlerde ve toplumda özgür olmamıza ve bu özgürlüğü sağlayacak bir adalet zemini oluşturmamıza bağlı. İşte bu yüzden, adaletin ışığında risklerin karanlık tarafını aydınlık birer fırsata dönüştürecek cesareti gösterebilecek olanlarla bugün buradayız.”
EFQM Forumu, 2024’te İstanbul’da: Bayraktar, konuşmasında iki önemli gelişmenin de müjdesini de verdi: “Üyesi olduğumuz EFQM ile ilgili bizi heyecanlandıran önemli bir haberimiz var. Dünyanın takip ettiği EFQM Forumu’nu, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı anısına 2024 yılının Nisan’ında, EFQM Ülke Temsilcisi Türkiye Kalite Derneği ve EFQM yerel paydaş kuruluşlarımız işbirliğiyle evsahipliğini üstlenerek İstanbul’da düzenleyeceğiz. Ayrıca gelecek yıl planlarımızda olan iki büyük ödül töreni mevcut. Bunlardan birincisi Türkiye Sürdürülebilir Gelecek Ödülleri, ikincisiyse Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına uygun yayınları özendirmek için ilk kez vereceğimiz Medya Mükemmellik Ödülleri olacak. Her iki ödülü de daha iyi bir gelecek için çabalayan kuruluşları onurlandırmak ve özendirmek amacıyla düzenliyoruz.”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan; tüm Dünya’nın ekonomik ve politik açıdan bir türbülanstan geçtiğine işaret etti: “Böyle dönemlerde eğilimlere yön vermek, değişen koşulların getirdiği fırsatları yakalamak ve derinleşen eşitsizliklere çözüm bulmak şüphesiz ki hiç kolay değil. Çok yakın geçmişte seyrek olarak karşımıza çıkan sorunlar artık küresel risklerin bir parçası haline geldi. Risklerin çıkış anahtarı riskin ötesini görmekte… Dünya’da yaşanan birçok farklı ekonomik kriz, mevcut tabloda fırsatları görmeye engel olmamalı. Rekabet, istihdam, yatırım gücü, ekonomik istikrar ve refah boyutunda ilerleme elbette ki mümkün. Bugünün ekonomisi yüksek katmadeğer üzerine kurulu. Yüksek katmadeğer yaratmak içinse sürdürülebilir olmak çok önemli. Sürdürülebilirliğin yolu ise yeşil ve dijital bir dönüşümden geçiyor. Günümüzde iklime dayalı ekonomi modeli giderek önem kazanıyor. Yeşil ve dijital dönüşüm yani ikiz dönüşümlü süreç, yaratılan katmadeğerin artırılması için çok değerli. Biz de TÜSİAD olarak ikiz dönüşüm konusunda çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.” Turan, yeşil ve dijital dönüşüm için önemli olanın nitelikli insan kaynağı olduğuna inandıklarını, bununsa kaliteli eğitim ve fırsat eşitliğiyle başlayacağını düşündüklerini paylaştı: “Bu noktada nitelikli işgücü, nitelikli istihdam ve dengeli politikaların büyük önemi var. Çünkü insanlar, bilim ve kurumlar yeni düzenin aktörlerini oluşturuyor. Önceliğimiz insanların yetkinliklerini geliştirmek, bilim ve teknolojik gelişmeyi esas almak, ekonomiden hukuka kadar her alanda kapsayıcı ve güvenilir kurumlar oluşturmak. 100. yılımıza girerken hedefimiz; akıl, bilim, hukuk ve özgürlük üzerine inşa edilmiş cumhuriyet değerleri ışığında saygın, adil ve çevreci bir Türkiye görmek.”
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç.Dr. Tahir Büyükakın, şunları kaydetti: “Kocaeli’de böyle büyük bir etkinliğin gerçekleşmesi şehrimiz adına çok kıymetli. Kongrenin ana temasını oluşturan riskin ötesine geçmek konusunda uzun yıllar boyunca akademik çalışmalar gerçekleştirdik. Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan raporlarda gelecek 10 yıldaki riskler sıralanmış durumda. Buradaki risklerin ilk üç sırasında iklim, ekstrem hava olayları ve biyoçeşitlilik kayıpları yer alıyordu. Pandemi’yle birlikte bu sıralama tamamen değişti ve sosyal uyum birinci sıraya yerleşti. İnsanların ekonomik ihtiyaçları ikinci sıraya düştü. Bilime karşı duruş, dijital tepki gibi konular da sıralamaya girdi. Bu noktada tek bir gerçeklik ve tek bir bakış açısı olmadığını anlamalıyız. Topyekûn bir kalite anlayışı hâkim olmalı. Tek başına üretime dair standartlar belirlemek yeterli olmaz, aynı zamanda sosyal ve toplumsal standartlar da belirlenmeli. Risklerin ötesini tartışırken riskin ötesindeki değerler de konuşulmalı. Adaleti etikten ayrı tartışmak mümkün müdür? Bizim artık, daha çok felsefeye ve bilgeliğe ihtiyacımız var. İnsanı merkeze koyan bir anlayışla her şeyin insan için olduğunu unutmadığımızda konuya farklı bir noktadan bakabiliriz. Böylece üretime, tüketime, teknolojiye, Ar-Ge’ye ve modern insanın açmazlarına bakışınız da değişir.”
Kongrenin Ana Konuşmacısı Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Prof.Dr. Özgür Demirtaş, ‘Bilim ve Akılcılık ile Riskleri Görebilmek’ başlıklı konuşmasında, tüm Dünya’yı etkisi alan ekonomik riskleri değerlendirdi: “Mikro işinizi yönetir, 10 yılın 8’inde mikroda başarılı olursanız başarılı olursunuz. Ancak 2 yılda makro gelir ve bütün dizginleri ele alır. Kontrolün bizden gittiği o 10 yılın 2’sindeyiz.” Makro ekonomiden ABD, Rusya, Avrupa, Çin ve Türkiye’nin ekonomilerine kadar birçok konuya değinen Demirtaş; ‘kanser’ olarak nitelediği enflasyonun yapışkanlık özelliğini, para basma ve enflasyon ilişkisini detaylarıyla aktardı, 2023 yılı için Türkiye ekonomisiyle ilgili öngörülerini de paylaştı.
Dünyanın son 50 yılda yaşadığı en sert enerji krizinin ele alındığı ‘Enerji: Dönüşüm Nasıl Olacak?’ başlıklı Kongre’nin ilk oturumunun moderatörlüğünü KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Bayraktar yürüttü. Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, gezegene hiçbir şey olmayacağını, insanlık uygarlığını kurtarma bahsiyle karşı karşıya kaldığımızı, daha yeşil, daha dijital, daha sosyal içerikle güncellenebilen ekonomi ve enerji politikasının Türkiye’nin çıkış yolu olacağını, o zaman kalitenin bunun içinden doğacağını, yapay zekaya rağmen hala en önemli kaynağımızın kendi zekamız olmaya devam ettiğini söyledi.
Enerjinin en yakın tanımıyla iş yapabilme yeteneği olduğunu kaydeden İTÜ Enerji Enstitüsü Nükleer Araştırma Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Asiye Beril Tuğrul, eğer herhangi bir sistemde değişiklik yapılmak isteniyorsa ya enerji verilmesi veya enerji alınması gerektiğine işaret etti. Enerjiyle şekillenen tarih içindeki siyasal döngüyü aktaran Tuğrul, bugün çok kutuplu dünyaya doğru gidildiğini, iklim değişikliğinin Dünya’nın gerçekliği olduğunu, Türkiye’nin Yusufeli, Keban ve Dicle Barajı başta olmak üzere hidroelektrik santrallerindeki kurulu gücüne sahip, Orta Anadolu’da güneşte Dünya’nın en büyük santralini kurmakta olduğunu aktardı: “Türkiye son dönemde resmi enerji merkez ülkesi olma yolunda. Doğayla savaşırken denge ve uyumun sağlanması gerek, hiçbir medeniyet doğayla savaşı kazanamamıştır.”
TÜRKONFED Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Şükrü Ünlütürk, TÜRKONFED, TÜSİAD ve UNDP’nin hayata geçirdiği Hedefler İçin İş Dünyası Platformu’nun çalışmalarına değinerek, nüfus ve refah artışı nedeniyle mevcut kullanılan enerjinin 3 katı kadar enerji ihtiyacının artacağını, bunun cevabının hidroelektrik, güneş, rüzgar ve jeotermalin yanı sıra itibarının geri geleceği nükleerin olduğunu söyledi.
Gıda sisteminin iklim başta olmak üzere karşıya karşıya olduğu riskler ve bu riskleri aşmanın yollarının ele alındığı ‘Gıda: 2030’a Doğru Gıda Güvenliği’ oturumunun moderatörlüğünü yapan EWA Kurumsal Danışmanlık Kurucu Ortağı Dilek Emil, bireyler olarak tüketim kalıplarını değiştirmek zorunda olduğumuza dikkat çekti.
Hacettepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Vural Gökmen, bugün aslında gıdayı fazla, yani 10 milyar insana yetecek kadar ürettiğimizi, mahsulü koruma teknikleri geliştirmemiz gerektiğini söyledi. Ucuz ve sağlıklı gıdaya erişim talebi bulunduğunu, Dünya’da 1 milyar gıdaya erişemeyen insan, 1 milyar da fazla beslenen aşırı tüketen insan bulunduğunu aktaran Gökmen, gelecekte bilişim teknolojilerinin tarımda vazgeçilmez olacağını kaydetti.
Gıda Kurtarma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Berat İnci, artık riskin ötesine geçen iklim değişikliğinin yüzde 10’unun sebebinin gıda israfı olduğuna dikkat çekti: “Gıda israfıyla Türkiye’de 4 kişilik bir aile her yıl ortalama 2 asgari ücreti çöpe atıyor.”
EBRD Türkiye Başkan Yardımcısı Mehmet Uvez, özel sektör ve kamuya 170 milyar Avroluk fon sağladıklarını, EBRD’nin iş modelinin temelinde proje finansmanı üzerine çalıştığını paylaştı ve yeni bir tarım teknolojileri stratejisi oluşturduklarını aktardı. Türkiye’nin Dünya’daki en büyük 7. tarım ülkesi olduğunu belirten Uvez, temel hedeflerinin yeşil dönüşüme hizmet eden projeleri finanse etmek olduğunu ve Paris Anlaşması ile uyumlu olmayan hiçbir yatırımı finanse etmeyeceklerini açıkladı.
Kaynak yönetiminin, talep ve değer zincirinin önemine dikkat çekilen, kapsayıcı bir ekonominin yollarının arandığı ‘Kaynaklar: Zincir Ne Kadar Güçlü?’ oturumunun moderatörlüğünü üstlenen UND Başkan Yardımcısı Fatih Şener, krizin içerisinde fırsatları çıkarmak gerektiğini, Türkiye’nin geçen yıl 23 milyar dolar lojistik hizmet geliri elde ettiğini, Dünya’nın tedarik zincirinin merkezi açıdan güvenliği için global bir yönetim merkezine ihtiyacı bulunduğunu anlattı. KeyLine Lojistik Kurucusu Dr. Kayıhan Turan, tedarik zinciri yöneticileri açısından yakın, optimize, yeşil, etkin yerine dayanıklı, sağlık ve riski yönetebilmek olarak değer yargılarının değiştiğini paylaştı.
Ekol Lojistik EYS ve Sürdürülebilirlik Stratejileri Kıdemli Lideri Korhan İşçil, taşıyan kadar taşıtanların da sorumlulukları bulunduğunu, taşınan yükün karbon ayak izi bulunduğunu da aktardı. Türk Ekonomi Bankası Tedarik Direktörü Arda Polat, çevreci olmayan ürünleri reddettiklerini, enerjiyi ve suyu daha tasarruflu kullandıklarını, iklim okuryazarlığı başlattıklarını anlattı.
Kapsayıcı ve daha dirençli bir ekonominin yollarının arandığı ilk günün son oturumu; ‘Ötesi: Kapsayıcılık: Daha Dirençli Bir Ekonomi’nin moderatörlüğünü İKV Genel Sekreteri Dr. Çiğdem Nas yaptı. Kocaeli Sanayi Odası (KSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, KOBİ’lerin sürece hazırlıklı olmasını önemsediklerini, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın çok ciddi bir maliyeti bulunduğunu, önümüzdeki dönemde sanayiciler ve üreticiler olarak Yeşil Mutabakat’a uyum çalışmaları yapmaları, AB fonlarını kullanmaları gerektiğini vurguladı.
Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan, yeşil ve dijital dönüşümün maliyetlerini karşılamada AB fonlarının bir fırsat olduğunu ve önümüzdeki yıl Odaların iklimle ilgili projelerine hibe destek sağlanacağını, özel sektörün iklim, dijital, yeşil dönüşüm üzerinden yatırım yapacağı hibelerle kredilerin birleştirileceği yeni bir hibe programı oluşturacaklarını, girişimciliğin ve OSB’lerin birbiriyle olan diyaloglarını besleyen projelerin de desteklendiğini paylaştı. Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü, Dünya’da emisyon ticareti ve karbon fiyatlamasını uygulayan ülke sayısının 68’e ulaştığını, bu süreçte Türkiye’nin AB standartlarında üretim yapmasının çok kıymetli olduğunu, sektörlerde düşük karbonlu üretimin teşviki için Türkiye’nin de bir döngüsel eylemi planı, TÜBİTAK’ın da bir teknoloji yol haritası hazırlamasının sözkonusu olduğunu anlattı.
Kongrenin ikinci gününde teknoloji, göç, istihdam ve etik değerler tartışıldı: Kongrenin ikinci gününün ilk oturumu olan Teknoloji: Gelecek İçin Sorumlu Teknoloji’nin moderatörlüğünü üstlenen KalDer İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Senem Kılıç, verinin farkındalığının güçlendiği bir yapıya ihtiyacımız bulunduğuna dikkat çekti. Equinix Türkiye Genel Müdürü Aslıhan Güreşçier, veriyi toplamanız, anlam katmanız ve veriyi işlevli kullanmanız gerektiğini ve veri merkezlerinin tüm bu işin kalbinde olduğunu söyledi.
‘Göç: Küresel İnsan Hareketliliği’ oturumunda, Bahçeşehir Üniversitesi Sağlık, Toplum ve Önleme Çalışmaları Merkezi (CHSPS) Kurucu Direktörü Prof.Dr. Nilüfer Narlı ve Konda Araştırma Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Ağırdır, küresel ölçekte değişen toplumun resmini çizdi. Türkiye’de risk ve göç dendiğinde akla Suriyeliler’in geldiğini ancak en önemli riskin sosyal uyumlarının gerçekleştirilmesindeki eksiklikler ve evsahibinin dışında gettoların oluşması olduğunu kaydeden Narlı, Global Risk Raporu 2022’nin Dünya’nın yarılmasına işaret ettiğini, ülkelere göç baskısı yaşanacağını; ekonomik toparlanma uçurumu, eğitim ve beceri uçurumları risklerine değindi: “Türkiye’de beceri uçurumu çok açılıyor. Temassızlık halinin devamı sosyal uyum riski üretiyor.”
Göçü; ‘insan hayatını daha iyi yerde yaşama arzusu’ diye niteleyen Ağırdır, Türkiye’de köy nüfusunun bugün yüzde 7 olduğunu, yakın zamanda 90 milyonun neredeyse 65 milyonunun 15 metropole toplanmış olacağını, göçün riskler kadar fırsatlar da sunduğunu söyledi.
‘İstihdam: Beş Milyarın İstihdamı’ oturumunun moderatörlüğünü Borusan Grubu İnsan, İletişim ve Sürdürülebilirlik Grup Başkanı Nursel Ölmez Ateş üstlendi. ILO Türkiye Ofisi Direktörü Numan Özcan, Dünya’da 3.4 milyar insanın istihdamda, bunların 2 milyarının kayıtdışı çalıştığını, çoğunluğu çok zor ve ağır işlerde çalışan 160 milyon çocuk işçi bulunduğunu, çalışanların 5’te 1’inin 1 doların altında çalışan yoksullar olduğunu paylaştı. Özcan, siyasi, ekonomik ve küresel riskler bulunduğunu, iklim değişikliğiyle mücadelenin sekteye uğradığını, hepsinin sonucunun sosyal riskler olduğunu kaydetti: “Eşitsizliklerin artması diğer önemli bir risk alanı. Eğitimli insanlar düşük nitelikli işlere girince niteliksizler işsiz kalacak.”
Ford Otosan Genel Müdür Yardımcısı, İnsan Kaynakları ve Dönüşüm Direktörü Başak Çalıkoğlu Akyol, tüm işe alımları dijitalleştirdiklerini, işe alımlarda aradıkları temel yetkinliklerin teknik yeterlilik ve kültürel uyum olduğunu, Yetenek Dönüşümü Projesi’ni başlattıklarını, elektrikli araçlara hazırlık için İTÜ ile bir eğitim programı geliştirdiklerini, otonom araçlar içinde yılın ilk çeyreğinde devreye alacakları bir program geliştirdiklerini anlattı. Türkiye işgücü piyasasını; ‘Aşk-ı Memnu Sendromu’ olarak niteleyen Deloitte Türkiye İnsan Yönetimi Hizmetleri Lideri Cem Sezgin, “Liderler, yöneticiler, aradıkları insanlar kadar yetkin mi? Aylarca boş pozisyon kalıyor. Daha hızlı bulun, daha geniş bakın. Daha geri plandaki üniversitelerin creme de la creme’sını (kaymağın kaymağını) işe alın.”
‘Ötesi: Yönetim: Kalite Riski Yönetmektir’ oturumunun moderatörlüğünü KalDer Bursa Şube Yönetim Kurulu Başkanı Emin Direkçi üstlendi. TOYOTA BOSHOKU Başkan Yardımcısı & Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Konak, öğrenen organizasyondan iletişim kültürüne geçiş yaptıklarını belirterek, bütün hedeflerini, orta vadeli stratejilerini tüm çalışanlarla paylaştıklarını böylece hedefin sadece yöneticinin değil, takımın olduğunu, hedeflerin kendiliğinden gerçekleştiğini gördüklerini anlattı.
Türkiye’nin FIFA Kokartlı İlk Kadın Hakemi Prof.Dr. Lale Orta, ‘Yaşam Biçimi Olarak Kalite’ başlıklı konuşmasında; Victor Hugo’nun ‘İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır’ sözünü anımsattı: “Futbolun adaletinde; hangi yaş, cinsiyet, ırk, kültür ya da mesleğe sahip olursanız olun müsabakalar herkes için eğlenceli ve birleştirici olmalıdır. Buradaki temel kriter futbolun adil olması gerektiğidir ve futbolda kaliteden ancak bu şekilde bahsedilebilir. Bir hakem adil olmak zorundadır. Kalite; alın teri, eğitim, emek, sabır, fedakârlık, sürekli çalışmak, en ileriye gidebilmek ve orada kalabilmek. Bir futbol hakemi olarak kalite anlayışım bana FIFA hakemi olarak en üst düzey maçlarda yer alabilme, elit kategori hakemi olma, önemli çalışmalarda bulunma gibi pek çok fırsatı sundu. Ben hayatım boyunca sevdiğim işleri kaliteli bir biçimde yaptığım için bu başarılara ulaştım. Özetle; başarı asla tesadüf değildir, kalitenin eseridir.”
Kongre bitiminde düzenlenen Türkiye Mükemmellik Ödülleri Töreni’nde, KalDer’in 31 yıldan bu yana EFQM Modeli’ni uygulayan kuruluşlara verdiği Türkiye Mükemmellik Ödülleri’nin sonuçları açıklandı. Bu yıl ödüllere 14 kuruluş başvurdu. Gürmen Group Üstün Performansta İlerleme aşamasında ödül alırken; Boğaziçi Yönetim A.Ş., Üstün Performansta Yetkinlik Aşamasında 3 Yıldız Belgesi, Aygersan A.Ş. ve KADEM Üstün Performansta 4 Yıldız Belgesi, Farba, Sarıçam Belediyesi, Uludağ Elektrik, Yedaş Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş. ve TB Sewtech Turkey ise EFQM Üstün Performansta 5 Yıldız Belgesi aldı. Metro İstanbul A.Ş. ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Çeşitlilik ve Kapsayıcılık’ iyi uygulamasıyla, Toyota Boshoku Türkiye ‘Touch Up’ iyi uygulamasıyla ve Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. ‘Entegre Stratejik Planlama’ iyi uygulaması ile Türkiye Mükemmellik Ödülü’nün sahipleri oldu.
Topyekûn kurtuluş; topyekûn eşitliğe ve adalete ulaşmaya bağlıdır
KalDer, bu yıl bir ilke imza atarak oturumu yapılan konulardan elde edilen çıktılar sonucunda KalDer Kongre Bildirgesi yayınladı. Risklere karşı çözüm önerilerinin yer aldığı bildirgeyi, KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Bayraktar ve KalDer Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Filiz Öztürk kamuoyuyla paylaştı. Yaşam şekli ve iş anlayışındaki dönüşümün bir değişimden ibaret olmadığına dikkat çeken Bildirge, küresel hedeflerin çevresel, sosyal ve ekonomik alandaki başarı ölçütlerini de değiştirdiğini ortaya koyuyor. Karşı karşıya olunan riskleri aşmanın temel koşulunun, insanlık olarak hep birlikte bu dönüşüm çabasına destek vermekten geçtiği vurgulanan Bildirge’de, herkesin katılabileceği sürdürülebilir dünya çabasında başarıya ulaşmanın bilimde, sektörlerde ve toplumda özgür olmamıza ve bu özgürlüğü sağlayacak bir adalet zemini oluşturmamıza bağlı olduğu savunuldu. Bildirge’nin temel düşünce ve söylemi; ‘topyekûn kurtuluş; topyekûn eşitliğe ve adalete ulaşmaya bağlıdır’ oldu.
KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Bayraktar; bildirgede riskler karşısında sürdürülebilir bir dünya yaratmak için gereken eşitlik, etik değerler ve bunların tümünü tek bir çatı altında toplayan adalet kavramının öneminin vurgulandığını, Kongre çıktılarının yaşamın içinde karşılık bulması, hayatı düzenleyen politikalarda yol gösterici olması ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için ilham vermesinin en önemli temennileri olduğunu kaydetti.
Bildirge’den satırbaşları şöyle: Risklere karşı ortak akıl, insanlığa yaşanabilir bir gelecek sunacak. Enerji, gıda, kaynak ve tedarik sorununun anahtarı sürdürülebilir politikalar. İnsanlığın temel meselesi; temiz enerji çözümlerini küresel ölçekte yaygınlaştırmak ve ortak geleceğimizde herkes için erişilebilir kılmak. Gıda sisteminin gözden geçirilmesi gerekli, doğru üretim ve dağıtımla eşitlikçi tüketim önemli. Eşit teknoloji, herkes için ulaşılabilir imkanlar, eşitlikçi büyüme anlayışı. 2050’ye ulaştığımızda iklim değişikliği kaynaklı nedenlerden dolayı 200 milyon insan yaşadığı coğrafyadan ayrılmak zorunda olacak. Olası senaryonun gerçekleşmesi halinde doğayı ve insan yaşamını korumak için ülkeler arası çatışmaların ve antidemokratik uygulamaların topluca önlenmesi adına herkesin samimi çaba göstermesi gerek. 2050’de 10 milyar kişiye ulaşması beklenen insan nüfusunun istihdamı sorununda herkesin çalışma olanağına ve eşit ücret hakkına sahip olduğu bir iş dünyası için akılcı ve eşitlikçi bir büyüme anlayışının yaygınlaşması ve yeteneklerin desteklenmesi gerek. Gezegenle uyumluluğu merkeze alan, paydaşlarının varlığını önemseyen, iklim değişikliğine karşı dirençli, kaynakları verimli kullanan, doğru planlama yapabilen, akılcı hedeflere tutkuyla bağlı bir ekonomi oluşturulmalı. Sekiz milyarlık nüfusa sahip dünyamızın riskleri aşabilmesi yine bu sekiz milyarın ortak çaba göstermesine, bu çabayı gösterebilmek içinse eşit koşullara, haklara ve güce sahip olmasına bağlı.
31. Kalite Kongresi ve Türkiye Mükemmellik Ödülleri, Risk’in Ötesi: Bilim, Sektör ve Toplumda Adalet
31. Kalite Kongresi ve Türkiye Mükemmellik Ödülleri, Risk’in Ötesi: Bilim, Sektör ve Toplumda Adalet
Türkiye Kalite Derneği’nin (KalDer), TÜSİAD işbirliğiyle, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin evsahipliğinde, Kocaeli Sanayi Odası’nın (KSO) katkılarıyla, dergimiz KobiEfor’un medya sponsorluğunda düzenlenen 31. Kalite Kongresi ve Türkiye Mükemmellik Ödülleri Töreni, ‘Riskin Ötesi: Bilim, Sektör ve Toplumda Adalet’ temasıyla, Kocaeli Kongre Merkezi’nde, bilim, akademi ve iş dünyasının önde gelen temsilcilerini biraraya getirdi. Etkinlikte Türkiye Mükemmellik Ödülleri’ni; Metro İstanbul A.Ş., Toyota Boshoku Türkiye ve Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. aldı. Bu yıl bir ilke imza atan KalDer, etkinlik sonunda KalDer Kongre Bildirisi yayınladı.