KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi

21. Avrasya Ekonomi Zirvesi: TEKNOLOJİ İLERLİYOR SİYASET GERİLİYOR

KAPAK

41 ÜLKENİN TEMSİL EDİLDİĞİ 21. AVRASYA EKONOMİ ZİRVESİ, BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM’IN, 11. CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL’ÜN VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK, EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ, İSTANBUL VALİSİ VASİP ŞAHİN VE İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI MEVLÜT UYSAL’IN KATILIMIYLA AÇILDI

41 ülkeden cumhurbaşkanları, devlet ve hükümet üst düzey temsilcileri ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarını Türkiye’de buluşturan 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi dünyanın ekonomik ve siyasi çehresini analiz ederek insanlığın geleceğini ‘büyük felaket’ten sakınmanın yollarını tartıştı. Zirve diplomasi ve barış siyasetine vurgu yaparak söz ve karar sahibi toplumsal kuvvetleri savaştan kaçınmaya çağırdı. Marmara Grubu Vakfı tarafından düzenlenen, Dergimiz KobiEfor’un çözüm ortağı olduğu 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi, 11-12 Nisan 2018 tarihlerinde, İstanbul’da gerçekleştirildi.
Türkiye 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bosna Hersek Federasyonu Başkanı Marinko Cavara, Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Mladen Ivanic, Makedonya Cumhurbaşkanı
Gjorge Ivanov, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ın şeref konuğu olduğu Zirve’de; 7’si önceki cumhurbaşkanı ve başbakan olmak üzere katılımcılar dünyanın ve Avrupa’nın geleceğini ele aldı.
Marmara Grubu Vakfı tarafından düzenlenen, Dergimiz KobiEfor’un çözüm ortağı olduğu, İstanbul’da, 11-12 Nisan 2018 tarihlerinde, geniş ve yetkin bir uluslararası katılım sağlayarak toplanan 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi, ‘Teknolojik Devrim’ temelinde yaşadığımız dijital dönüşüm çağının yarattığı dilemmayı (ikilem) tanımlayarak sorunlara dikkat çekti ve çözümlerini tartıştı. Teknolojideki başdöndürücü gelişmenin gerisinde kalan politikaların yol açtığı savaş ve göç sorunlarına yoğunlaşan Zirve, gelir uçurumunun dünyayı felakete sürükleme ihtimaline parmak basarak barış için tek tanrılı dinlerin önderlerine de kürsü sunarak sözlerini dinledi.
Sanayi Devrimi dini, siyasi ve kültürel-felsefi-ahlaki kurumları geride bırakarak ilerlemişti; bundan dünyayı sarsan buhranlar doğmuştu. Günümüzün Bilişim Devrimi de gençliği yanına alarak başını alıp geleceğe gidiyor, geleneksel tüm politik, bürokratik ve kültürel yapıları etkisizleştiriyor. 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde bu ilerleme-gerileme çelişkisine “akıllı” ve “uyumlu” bir gelişme stratejisi (sürdürülebilir) yaratarak çare bulunabileceği görüşü ağırlık kazandı.

Türkiye 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bosna Hersek Federasyonu Başkanı Marinko Cavara, Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Mladen Ivanic, Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ın  şeref konuğu olduğu 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde, 41 ülkeden 7’si önceki cumhurbaşkanı ve başbakan olmak üzere katılımcılar dünyanın ve Avrupa’nın geleceğini ele aldı.

Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver ve beraberindeki Vakıf Üyeleri tarafından konuk cumhurbaşkanları ve devletlerin üst düzey temsilcileri Zirve’nin 1. Günü öncesindeki akşam, Boğaz turu ve özel bir yemekle ağırlandı.
İstanbul’da, WOW Hotel Kongre Merkezi’nde açılış seremonisi ile başlayan Zirve’nin 1. Günü’nde açılış konuşmasını Başbakan Binali Yıldırım yaptı. On Yılını İdrak Eden Üyelere Onur Madalyası Töreni sonrası ise Marmara Grubu Vakfı ile Özbekistan Stratejik ve Bölgesel Araştırmalar Enstitüsü (ISRS) arasında “Sivil Toplum İşbirliği Protokolü” Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver ile ISRS Başkanı Dr. Vladimir Norov tarafından imzalandı. ABD (E) Büyükelçi Victor Jackovich’in Şeref Konuğu olduğu 2. Oturum; Çağımız’ın İkilemi; Teknoloji / Politika-Enerji, Ekonomi” Çalıştayı’nın ardından Zirve’nin ilk günü; kokteyl sonrası İHKİB tarafından düzenlenen Gala Yemeği’nin açılışı Dilek Hanif Defilesi ile yapıldı.
Zirve’de her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye Jokey Kulübü tarafından düzenlenen Avrasya Ekonomi Zirveleri Kupası Koşusu yapıldı. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde açılışta ve oturumlarda serdedilen görüş ve düşünceleri mümkün mertebe özetleyerek okurlarımızın dikkatine sunuyoruz.
Türkiye büyümede
1 numara
Başbakan Binali Yıldırım, dünyanın hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşadığını belirterek,  “Bölgemizde bu sıkıntılar yaşanırken Türkiye ne yapıyor?” diye sordu, şöyle yanıt verdi: “Bir yandan terörle mücadele ederek, hem Avrasya bölgesinin hem de Avrupa’nın güvenliğini sağlıyor. Çok büyük bir mülteci sorununu tek başına göğüsleyerek, bölgemizde ve dünyada mülteci sorununun daha da kötüleşmesinin önüne geçiyor.

Orta Doğu’da zaten yeterince sorunumuz var. Başka bölgelere de bu sorunun yayılmasının önüne mutlaka geçmemiz gerekiyor. İşte bunun için Türkiye, Balkanlar’da bu anlayışla hareket ediyor. Türkiye’nin emperyal hedefleri hiç olmadı, bundan sonra da olmaz. Biz Balkanlar gelişsin, Türkiye gelişsin diyoruz. Balkanlar’da kalıcı, sürdürülebilir istikrarın sağlanması, hem Türkiye’nin geleceği hem Avrupa’nın geleceği hem de küresel huzur ve barış için lazım. Balkanlar’da da her an istikrarın bozulmasına yönelik riskler bulunuyor.”
Türkiye güçlü ekonomidir: Konuşmasında Türkiye ekonomisine geniş yer ayıran Başbakan Binali Yıldırım, şu noktalara değindi: “3 tane konumuz var. Birisi enflasyon, birisi faiz, bir diğeri de kurlardaki dalgalanma. Bunlarla ilgili bilimsel temeli olmayan değerlendirmeler var. 2017’de olduğu gibi 2018’de de büyümeyi sürdürülebilir şekilde devam ettireceğiz. Soğutma falan yok. Aşırı ısıtma da yok. Kararında büyüme devam edecek.
Enflasyon yatırımcının kararını da vatandaşın ekonomisini de etkiliyor. Dikkatimiz üzerinde olacak. Enflasyonun yükselmemesi için alınması gereken orta ve uzun vadeli tedbirlere devam edeceğiz.”
Yakın hedefler: Yıldırım, Türkiye’nin 2023 hedeflerine erişmek için planlanan şekilde yola devam ettiklerinin altını çizdi: “Satın alma paritesine göre 13. sıradayız,  amacımız ilk 10’a girmek. Türkiye geçen 15 yılda 190 milyar doların üzerinde doğrudan yatırım aldı. Nasıl geldi bu insanlar? Borsaya para yatırmaya değil. Fabrika açmak, iş kurmak, doğrudan yatırım için uzun vadeli geldiler. Üretim yapıyor, istihdam sağlıyor. Bu 2002’den önceki 15 yılda 15 milyar dolardı. Türkiye’nin göstergelerle ilgili hiçbir sorunu yok. Reel büyüme Çin’den ve Hindistan’dan sonra 2017’ye kadar yüzde 5.8 olarak gerçekleşti. Olmasaydı zaten Türkiye GSMH’sı 15 yılda 230 milyar dolardan 850 milyar doların üzerine çıkmazdı. Kişi başı milli gelir 3 bin dolarlardan 10 bin doların üzerine çıkmazdı. Türkiye büyümede kapsayıcılığı da sağladı. Son 10 yılda, yani küresel krizin başladığı 2008’den bu tarafa yaklaşık 9 milyon vatandaşımıza iş sağladı.”
“İnovasyon yeni meydan okumalar
içeriyor”
Bosna Hersek Federasyonu Başkanı Marinko Cavara, inovasyonun, teknolojinin temel sosyal değişikliklere yol açacağını belirterek, bunların ekonomiyi ilgilendirdiğinin ve yeni meydan okumalar içerdiğinin altını çizdi. Problemler ve çatışmaların sermayenin eşitsiz dağılımından kaynaklandığını kaydeden Cavara, eğitimin ve teknolojinin gelecekte bir çözüm anahtarı olarak karşımıza çıkacağına işaret etti.
Cavara, bunun bir geçiş dönemi olduğunu söyledi: “Kapitalist tüketim toplumundan teknoloji toplumuna geçiliyor. Teknoloji toplumu bilgiye dayanacaktır. Değerler sistemi ve etik değerler değişecektir. Bununla beraber yeni küresel kavramları ve problemleri de algılamaktayız. Biz değişimin içinde yer alacağız. Bunun iş hayatından yönetime ve bireylere kadar herkesi ilgilendirdiğini görüyoruz. Bu tür topluluklar bunu kavrarsa başarılı olacaktır. Bu yeni dönemde kritik eleştirel düşünce, yaratıcı insan kaynakları, hizmete yönelik hareket etme ve esneklik esas olacaktır. Transformasyonu, makineleri, yapay zekayı, biyoteknolojileri de hesaba katmak zorundayız. Bazı alanlarda gerileme olacağına dikkat etmek gerekiyor.”
“Ekonomik kalkınma istiyoruz”
Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Mladen Ivanic, Batı Balkanlar’daki ülkelerde siyasi istikrar ve ekonomik kalkınma konusunda sıkıntılar olduğuna değindi: “Geçmişte çok problem vardı ancak nihayet hepimiz bir tek amaç ortaklığında birleştik. Biz istikrarlı bir bölge ve ekonomik kalkınma istiyoruz. Biz, siyasi durumu istikrara kavuşturmak istiyoruz. 23 yıl önce çok zor bir savaş geçirdik ve hiç de kolay bir dönem değildi. Bosna Hersek’te yabancı yatırım yoktu. İstikrarlı bir ülke olarak görünmüyorduk ve ciddi yatırımcılar bize gelmiyordu. Bosna Hersek’teki farklı gruplar arasında da dostluğu kurmak zorundaydık. Hepsi bizim için büyük zorluktu. Türkiye, bu yönde bize çok yardımcı oldu, büyük vaatlerde bulunmadı ama ne söylediyse arkasında durdu, yardımcı oldu.”
“Özgürlük önem kazanacak”
Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov, dijital transformasyon, ekonomi, politika, enerji konularındaki gelişmelere yoğunlaşmak gerektiğini dile getirerek, “Tüm bunlar, bizi özellikle beşeri sermayenin yeni biçimine götürecek. İnternet, yeni teknolojiler, büyük bir bilgi erişimi kazandırdı. Bunları tartışacağız ve her zaman yeşil olan, taze olan, özgürlük gibi konuları ele alacağız. Küreselleşen dünyada bütün bu konular önemli” diye konuştu.
“Teknolojiyi ıskalayan tarihe karışacak”
Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver, daha fazla hayal gücü, özgür düşünce ve esnek çalışma hayatı ile şeffaflığı esas olarak belirleyen sistemlerin ayakta kalacağı bir dünyaya doğru gidildiğini söyledi: “Bir başka deyişle teknolojiyi ıskalayan her yapı tarihe karışacak. Nice meslek, nice iş sahası yok olacak. Teknoloji bu yok oluşun mimarı olarak geleceğin sahnesinde yerini almış bulunmaktadır. 
Öte yandan dünyamız fiziksel bir topluluktan dijital bir topluluğa geçiş arifesindedir. Bu geçiş iş modellerini, çalıştığımız alanları yaşadığımız ve etkileşim kurduğumuz her şeyi beraberinde etkileyecektir. Dijital ve fiziksel dünyalarımız giderek birbirine yaklaşırken teknoloji her geçen gün kimliğimizin bir parçası haline gelmektedir.
Evet geleceğimiz Avrasya’dadır. Ancak bu gelecek Batı ile şekillenerek Batı değerleriyle birlikte o coğrafyaya intikal ettiğinde bunun bir kıymeti olacaktır. Avrasya’nın varlığı, ‘Bir Yol, Bir Kuşak’ projesiyle veyahut da tarihi ismiyle İpek Yolu Projesi’nin hayata geçirilmesiyle şekillendiğinde burada oluşacak sinerji AB’nin gücü ve potansiyeli çerçevesinde olacaktır.”
İHKİB Başkanı Mustafa Gültepe hazır giyimin ihracatın parlayan yıldızı olduğunu belirterek Türkiye’nin hazır giyimde AB’nin 3. tedarikçisi durumunda bulunduğunu hatırlattı. Gültepe, uluslararası pazarlarda rekabetçi kalabilmenin yolunun her zaman olduğundan daha fazla farklılaşmadan geçtiğini kaydetti: “Bunun yolu da yenilikçi ürünler geliştirmek, moda ve tasarım ile markalı ürünlere ağırlık vermekten geçiyor. Katmadeğerli ürün ihracatı yapan 26 sektör içinde savunma ve mücevherden sonra 3. sıradayız. Küresel ticaret anlık değişiyor. Yerinizi bir başkası doldurabiliyor. Çok daha proaktif olmak zorundayız.”  
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİ) Genel Sekreteri ve Büyükelçi Michael Christides, yenilikçi Avrasya Bölgesi oluşturmak suretiyle barış içinde yaşamanın önemli olduğunu söyledi: “KEİ olarak 25 yıldır sürekli olarak işbirliği içindeyiz. Pek çok alanda networkler geliştirdik. Masa başında bir araya gelerek yaraları masaya yatırmaktayız. Önemli olan güven inşa edecek mekanizmaları oluşturmaktır. Burada liderlere büyük görev düşmektedir.” Teknolojideki gelişmelerin çevre, eğitim, sosyal güvenlik, adalet, tarım gibi alanlarda bir devrim yarattığının altını çizen Christides, bu devrimin yeni etik kurumlarını oluşturmak zorunda olduğumuzu, tüm insanlığın bu gelişmelerden istifade etmesi gerektiğini belirtti ve “Hepimiz teknolojiyi barışın sürdürülebilir kalkınmanın aracı kılalım” dedi.
Viyana Ekonomik Forumu Genel Sekreteri ve Büyükelçi Dr. Elena Kirtcheva (Marmara Grubu Vakfı Onur Madalyası Sahibi-2015), Balkanlar ile dünya arasında köprü oluşturma görevleri bulunduğunu belirterek yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Özbekistan Dış İşleri önceki Bakanı (2006-2010) ve ISRS (Özbekistan Stratejik ve Bölgesel Araştırmalar Enstitüsü) Başkanı Vladimir Norov, dünyanın stratejik bir dönüşümden geçtiğini, Avrasya’nın dünya politikasının merkezinde olduğunu paylaştı. Norov, Orta Asya’nın sürdürülebilir kalkınmanın örneği olduğunun altını çizdi: “Bölgedeki ülkelerin aralarındaki diyalog arttı. Daha yapıcı, karşılıklı yarar sağlayacak işbirliği içine girdiler. Bölgelerdeki ülkelerde bu girişim Orta Asya’da sürdürülebilir istikrarlı iyi komşuluğu yarattı. Ancak bir takım sistematik problemleri çözmek gerekiyor. Güvenilir bir ulaşım koridoru ile lojistik sisteme ihtiyaç var. Özbekistan bu aşamada stratejik bir alandadır. Önemli projeleri tamamlanmıştır, ekonomik yapılanmanın çeşitlendirilmesi sürdürülebilir kalkınma için stratejik önemdedir. İleri teknoloji olmaksızın böyle bir ilerleme ve gelişme gerçekleşemez.” Özbekistan Cumhurbaşkanı’nın 2018 yılını proaktif girişimcilik yılı ilan ettiğine dikkat çeken Norov, 2025 yılı sonuna kadar ilk akıllı şehri kurmuş olacaklarını sözlerine ekledi.

1. GÜN 2. OTURUM
“Çağımızın İkilemi”,
“Teknoloji/Politika-Enerji, Ekonomi”Çalıştayı
Şeref Konuğu; ABD Büyükelçi (E) Victor Jackovich, enerji ve ekonominin birbiriyle ilintili olduğunu, Doğu’dan Batı’ya doğru enerji nakil hatlarının gittiğini hatırlatarak, “AB enerjiye yönelik ileriye dönük politikalar düzenliyor. Enerjiyi karbondan arındırmaya çalışıyorlar.  Ancak geleneksel enerji ihtiyaçları devam ettiği sürece bu bölgeden geçen boru hatları önemini yitirmeyecektir. Arzın çeşitlendirilmesi siyasi olarak önemlidir. Türkiye’nin Avrupa Atlantik Bölgesi’nde önemli bir rolü var. Dünyanın diğer kritik noktaları arasında köprüdür” dedi.  Türkiye’nin AB’nin güçlü ortağı olduğunun altını çizen Jackovich, müzakerede sorunlar olmasına rağmen Türkiye’nin köprü rolüne devam ettiğini ve ticaretin bu süreçte önemli olduğunu kaydetti: “Çünkü ticaret erbabı inisiyatif alabilir. Biz ise siyasi inisiyatifi güçlendirerek kararlar alabiliyoruz.”
Makedonya Dış Yatırımlardan Sorumlu Devlet Bakanı Prof.Dr. Adnan Kahil, şeffaf ve açık bir ekonominin olmasından yana olduklarını, o doğrultuda politik ve ekonomik serbestliğin kendileri için önemli olduğunu aktardı. Makedonya’ya ilişkin bilgiler veren ve yatırımcıya sundukları avantajları anlatan Kahil, şu noktalara değindi: “İki parametre önemlidir. Makedonya Cumhuriyeti, ekonomik özgürlük endeksinde 31. sırada yer alıyor. Düzenleyici reformlarla şirket kurmak 4 saat sürüyor. Ayrıca yatırımcılar için 1 milyon Avro teşvik veriyoruz. Türkiye’de 100’den fazla şirket Makedonya’da faaliyet gösteriyor ve 5 bin kişi istihdam ediyor. Makedonya küçük devlet değil, 560 milyon insana hitap ediyor. Ayrıca AB müzakerelerini devam ettiriyor.” Kahil, serbest bölgede teknoloji üreten işletmelere hibe vereceklerini de sözlerine ekledi.
Avusturya Savunma önceki Bakanı (1990-2000) Werner Fasslabend, sunumuna ‘Gelecekte gelişmenin merkezini neresi temsil edecek?’ sorusuyla başladı. Petrolün geçişinin aynı zamanda nüfusun göç yolu anlamına da geldiğini savunan Fasslabend, “Nüfus artışı sadece ekonomileri değil aynı zamanda bütün dünyanın politikasını da etkileyecek. Tahminler bunu gösteriyor. Meksika ve Nijerya Pasifik Okyanusu’na yakın olmakla bu göç ağırlığından etkilenmektedir. Bu bölge önümüzdeki dönem daha fazla önem kazanacaktır” bilgisini verdi.
Bosna-Hersek Temsilciler Meclis Başkanı Sefik Dzaferovic, teknolojik kalkınmanın insanın hizmetinde olması gerektiğini, ama bunun her zaman böyle olmadığının görüldüğünü anlattı. Teknolojik gelişmeler sonucunda insanın doğaya, ekosisteme zarar verdiğini ifade eden Dzaferovic, “Burada en önemli problemlerden biri modern teknolojinin kötüye kullanılması ve bunun kanuna bağlı hale getirilmemiş olmasıdır. Teknolojik gelişim insanın yararına olmalıdır. İnsan her şeyin ölçüsü olmalıdır. Bütün insanlığın ihtiyacına karşılık gelecek toplum inşa edebiliriz” dedi ve modern teknolojilerin pek çok yararı olmasına rağmen kötüye kullanma tehlikesi barındırdığını, buna yönelik bir önlem alınmadığını, geleneksel yönetim mekanizmalarının yetersiz kaldığını savundu.
Rusya Federasyonu önceki Başbakan Yardımcısı (1991-1992) Gennady Burbulis, SSCB’nin dağılmasıyla ‘Sovyet diktatörlüğü baskısından kurtulduk’ denilmesine rağmen sendromundan kurtuluşun sağlanmadığını ileri sürdü. Burbulis, hatta bu sendromun gün geçtikçe büyüdüğüne ve adının imparatorluk sendromu olarak bütün AB ülkelerini etkisi altına aldığına dikkat çekti: “ABD mücadeleden zaferle çıktı. Tek kutuplu dünyada devam edeceğiz diye kendimizi kandırdık. Öyle olmadı dünya, daha belirsiz hale büründü. Bu, dönüşüm tehditlerin şiddetini artırdı. Kapitalizm yıkıcı bir kapitalizmdir. Dünya gerçekten zor hale geldi. Şu anda farklı nitelikte diyalog geliştirmek için çalışmamız lazım. Bilim hızla gelişiyor. Sonu olmayan savaşlara son verelim. Transformasyona barış havasında girelim. Cennet vaad etmiyoruz ama en azından daha barışçı bir dünyada yaşayabiliriz.”
Afganistan Ekonomi Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mohammad İsmail Rahimi, 2017 yılında Afganistan’ın yüzde 3.9 büyüme gösterdiğini ve mevcut ticaret engellerinin kaldırılması gerektiğini ifade etti. Genç nüfusun istihdama, daha sağlıklı bir dünyaya ve eğitime ihtiyaç duyduğunun altını çizen Rahimi, bunun için hukukun üstünlüğüne değer verecek kararları aldıklarını açıkladı.
SOCAR Türkiye İş Destek Başkanı Gülmirza Cavadov, SOCAR’ın Petkim’i alarak Türkiye’ye 2008 itibariyle giriş yaptığını ve şu anda Azerbaycan’ın yurtdışındaki en büyük yatırımı haline geldiğini aktardı. Satın almadan sonra her yıl 100 milyon dolar yatırım yaparak faaliyetlerini sürdürdüklerini ve yatırım bittiğinde 19 milyar TL’lik yatırımı hayata geçireceklerini anlatan Cavadov, Eylül ayında devreye girecek Star Rafinerisi için de 6.5 milyar dolar yatırım yaptıklarını açıkladı. Türkiye’nin en büyük sorununun petrolden kaynaklı cari açık olduğunu hatırlatan Cavadov, Star Rafinerisi tamamlandığında Türkiye’nin cari açığını önlemede yıllık 1.5 milyar TL’lik katkı sağlayacağını öngördü.
Moğolistan önceki Başbakanı (1999-2000) Amarjargal Rinchinnyam, teknolojinin siyaset sistemini de değiştirdiğini söyledi: “Eğitimde yapay zeka ağırlık kazanıyor. Buna göre eğitimin içeriği ne olmalı? Ekonomide yeşil ekonomi kavramları ağırlık kazanıyor. Tanımlanamayan yeni durumlar ortaya çıkıyor. Şu anda hem üreten hem tüketen insanlar var. Çözüm ne olmalı? Benim anlayışıma göre milenyum kalkınma yerine sürdürülebilir kalkınma hedefleri konmalı. Çünkü sürdürülebilir kalkınma birlikte çalışmak demek. Sürdürülebilir kalkınma derken dengeli büyüme düşünüyorum. Ayrıca bu süreçte duygusal gelişmeyi ihmal edersek büyük problemlerle karşı karşıya kalırız.”
Moldova önceki Başbakanı (1999-2001) Dumitru Braghis, teknolojinin bütün dünya ekonomisini etkilediğini belirtti: “Burada önemli konu teknoloji ile politika arasındaki ilişkiyi kim tayin ediyor konusudur.” Braghis, gelişmiş teknolojilerin kitle istihdamını ortadan kaldıracağına işaret etti: “En önemli ve hassas konu bu olacaktır. Burada işsiz kalma ile yeni işler yapmak arasındaki ikilem nasıl ortadan kalkacaktır. Ama işin özünde işsizlik sayısı artacaktır. Önemli olan bu politikalar bu trendleri destekleyecek mi?”
Avusturya, Viyana Ekonomik Forumu Başkanı Dr. Günther Rabensteiner, farklı alternatifler arasında seçim yapmak zorunluluğu anlamına gelen dilemmaya örnek vererek, “En önemli ikilem toplumdur. Nüfusun yaşlanmasıdır” dedi. Uluslararası kaynakların ne şekilde değerlendirileceği konusunda ciddi bir ikilem olduğunun altını çizen Robensteiner, örnek olarak istihdam konusu, ithalat ve ihracat dengesi, dijitalizasyon, iklim, çevrenin korunması, sera gazlarının azaltılması, fosil yakıtların oluşturduğu sorunların giderilmesini anlattı ve çözüm olarak sınırlar ötesi ekonomiyi kavramak gerektiğini vurguladı.
Avusturya Şansölyesi (1991-1995) Dr. Erhard Busek, “Çözüm dünyanın hiçbir yerinde kolay değil. İkilemleri dünyamızda çözebilecek miyiz? Olağanüstü teknolojik imkanlar var. Bazen kullanıyoruz, bazen kullanamıyoruz. Bazı ülkelerin nüfusu yaşlı, bazıları genç. Nüfus kayması var. Yeni duvarlar mı inşa edeceğiz? Balkanlar, örneğin; duvarlar mı örecek? Aslında elimizde imkanlar var” dedi. Busek, Avrasya konseptinin geleceğin kavramı olduğunu, bu kavramı hayata geçirmek için el ele vermek gerektiğini savundu. Entegrasyonun üzerinde durmak ve gücü birleştirmek gerektiğini aktaran Busek, “Birleşmiş Milletler bunlardan biri. Öte tarafta ise başka enformel örgütleri de görüyoruz. Bütün bunlar elimizdeyken neyi eksik yapıyoruz? Çözüm bulmamak kimin işine yaramaktadır? Tembellik yaptık, yeterince dersimize çalışmadık. Gelecekten bahsediyoruz ama gelecek gökten zembille inmiyor. Gelecek bugünkü çabalarımızın bir sonucudur. Bilimin katkısı politikanın katkısı ile gelecek gerçekleşecektir” diye konuştu.

2. GÜN 3. OTURUM,
“Belediye Başkanları Oturumu:
“Akıllı şehirler”
Kosova-Mamuşa Belediyesi Başkanı Abdülhadi Krasniç, Kosova’da yaşanan savaşın ekonomik tahribat yaptığını, kalkınmanın sekteye uğradığını aktardı: “Günümüzde Kosova’da anayasal yönetim ilkeleri ile Avrupa Yerel Yönetim Kentsel Şartı ve yasal düzenlemeler çerçevesinde şekillenen yerel yönetim hakkının hayata geçirilmesi ve geliştirilmesinden, Yerel Yönetim Bakanlığı sorumludur.”  Krasniç, “Gelişmekte olan ülkemizde sürdürülebilirlikten ziyade daha inşa süreciyle meşgul olmaktayız. Zira akıllı belediyecilik belli bir kalkınma düzeyine ve ekonomik imkanlara da ihtiyaç duymaktadır” diye konuştu.

Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, akıllı şehirler oluşturmanın geleceğe dönük daha mutlu insanların yaşadığı bir toplum yaratmada önemine değindi. ABD Cumhurbaşkanı’nın akıllı bombalardan sözettiğini aktaran Nuhoğlu, “Teknolojinin çok fazla gelişmesi, akıllı silahların yapılması; yani bilimin aklın önüne geçmesinin gelecekte yaratacağı sorunları düşünerek akıllı kentleri oluşturmalıyız” dedi. Kadıköy’ün çok büyük bir ilçe olduğunu ancak bugün 15 milyon ve gelecekte 25 milyon nüfuslu olması öngörülen İstanbul düşünüldüğünde küçük bir ilçe konumuna geldiklerini belirten Nuhoğlu, aklın, bilimin çok geliştiği günümüzde “teknoloji” ile “insan” kelimesi arasındaki ilişkinin bir şekilde sorgulanması gerektiğini düşündüğünü paylaştı:“Yani siyasetin mevcut teknolojik gelişmeye ayak uyduramadığı ve bununla ilişkili gelen verilerin iyi değerlendirilemediği düşüncesiyle beraber dünyada çok ciddi bir kaotik ortam oluşuyor. Bilimin, teknolojinin yaşamımızı kolaylaştırması çok doğru, desteklenmeli. Ama bilim ve teknoloji ile insanların eğitim ilişkisi dahil tüm ilişkilerin sağlıklı bir hale getirilmesi gerekiyor.”

Küçükkuyu Belediye Başkanı Cengiz Balkan, Küçükkuyu’nun, oksijen deposu, maviyle yeşilin buluştuğu, tarihi yüzyıllar öncesine dayanan zeytin ağaçlarının süslediği, antik yerleşim yerleri, şelaleleri, tertemiz denizi ile cennet vatanımızın saklı cennetlerinden biri olduğunu söyledi. Balkan, yöre insanının ağırlıklı olarak zeytincilikten geçindiğini, ikinci büyük gelir kaleminin ise turizm olduğunu anlattı. Küçükkuyu’nun özellikle İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük kentlerden ve kırsaldan göç alan bir belde olduğunu kaydeden Balkan, Küçükkuyu olarak sadece akıllı şehir kavramıyla hareket etmediklerini, muasır medeniyetlerin temel aldığı, akıllı şehir, zeki şehir, dijital şehir, sürdürülebilir şehir, teknolojik şehir kavramlarının da faaliyetlerinin temelini oluşturduğunu açıkladı.
Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un 39 ilçesinden biri olan, 350 bine yakın nüfusu ile Beylikdüzü’nün, İstanbul’un en fazla artan nüfusa sahip 3 ilçesinden biri olduğunu söyledi. 10 yıllık plan içerisinde nüfusun 450 binin üzerine çıkacağını aktardı.
Beylikdüzü’nün akıllı kent kavramı konusunda çalışmaları hakkında bilgi veren İmamoğlu, günümüzde yaşanılan kentlerin insana benzetildiğini, yaratıcı, erdemli, adil kent kavramlarıyla kentlerin yeniden şekillendirilmeye çalışıldığını paylaştı. Veri toplama, analiz, bilişim teknolojisindeki gelişmişliğin bir kenti ‘Akıllı Kent’ yapmaya yetmediğine dikkat çeken İmamoğlu, “Teknolojiyi, insanla doğanın uyumu ve tüm canlıların eşitliği yolunda kullandığımız ölçüde ‘Akıllı Kent’ kavramına ulaşabiliriz. Teknoloji eğer yerel yönetimlerin rasyonel, insan odaklı kararlar alma sürecine katkıda bulunuyorsa, kaynakların adil ve üretken biçimde dağılımına zemin hazırlıyorsa işte o zaman ‘akıllı kentler’den söz edebiliyoruz” dedi.
Brüksel Federal Milletvekili ve Saint Josse Belediye Başkanı Emir Kır, yönetişimin halka politika düzenlerken halka yakın olması gerektiğini belirterek, önce dijital araçları sunduklarını aktardı. Belediye olarak web sitelerini her ay 10 bin kişinin ziyaret ettiğini söyleyen Emir Kır, vatandaşların web sitesi aracılığıyla seslerini belediyeye duyurmaktan mutlu olduklarını da söyledi. Okullarda güvenlikle ilgili online olarak mesajlarla ebeveylerin düzenli bilgilendirildiğini paylaşan Emir Kır, vatandaşların demokratik sürece katılımına büyük önem verdiklerini vurguladı.   
Malatya Arapgir Belediye Başkanı Haluk Cömert, Arapgir’i “Yukarı Fırat’ın merkezi” diye tanımlayarak, 100 başlıkta 100 Kırsal Model ürettiklerini paylaştı. Cömert, doğal ürünler serisiyle halkı göçe karşı koruyucu sistem ve aidiyetleriyle yöresine bağlayan özel  bir sistem geliştirdiklerinden söz etti: “Arapgir Mor Reyhanı, coğrafi işaret belgesi alan Türkiye’deki tek tıbbi aromatik bitki unvanına sahip. Aynı zamanda toksin içermeyen tek bitki çayı.” Bütün ekonomik yatırımların yerelle birlikte anlam kazanacağını, yerelle başlayanın ancak ulusalda ve genelde yaşayabileceğini düşündüklerini açıklayan Cömert, yerelin, kırsalın nasıl bir sıkıntı içerisinde olduğuna dikkat çekti.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı, bugünlerde 80 bin civarında bir nüfus, bunun yanı sıra 40 bin öğrenci, sanayinin, endüstrinin ve ticaretin de merkezi olan, günübirlik nüfusla birlikte yaklaşık 100-150 bin gündelik nüfusa sahip bir ilçe olduklarını anlattı. Akıllı şehir kavramıyla kamu kaynaklarının etkili bir şekilde kullanılmasının sağlanacağını, yatırımların daha etkin ve verimli yapılacağını aktaran Harmancı, akıllı şehir kavramıyla birlikte ortaya çıkan bir etik tartışmaya da değindi: “Çünkü akıllı şehirler bireyi sürekli izliyor, bu da sınırlı bir özgürlük alanı yaratıyor. Sanıyorum, önümüzdeki dönemlerde teknoloji ile bireyin özgürlüğünü doğru paralelde ele almamız gerekecek.”
Makedonya-Struga Belediyesi Başkanı Ramiz Merko, Makedonya’nın çok tanınmış ve çok kültürlü bir nüfusa sahip belediyesi olduklarını belirterek, Türk turistleri Struga’ya beklediklerini aktardı. “Struga’yı akıllı şehir yapmak istiyoruz” diyen Merko, imar planlarında önemli değişiklikler yapmakta oldukları Struga’yı önemli bir turistik şehir yapmak istediklerini paylaştı.
Bosna Hersek-Novi Travnik Belediye Başkanı Refik Lendo, belediyelerinin Bosna Hersek’in tam ortasında yer aldığını, demir, mermer gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip olduklarını, tarım alanında; frambuaz, ağaç çileği, organik sebze ve meyve üretiminde ileri gitmiş bulunduklarını anlattı. Çevrelerinin sağlıklı olması için çalıştıklarını aktaran Lendo, katı atık yönetimi, istihdam, kırsal üretimi teşvik vs. konularında komşu belediyelerle işbirliğine de önem verdiklerini vurguladı.

2. GÜN 4. OTURUM
İnteraktif Oturum: “Akademisyenler, Siyasetçiler ve Dini Liderler Gençlerle Beraber; Gelecek Geliyor”
Oturumun Şeref Konuğu; Türkiye Cumhuriyet Diyanet İşleri önceki Başkanı (2003-2010) Prof.Dr. Ali Bardakoğlu, teknoloji-insan-politika ilişkileri, din-teknoloji ilişkisi ve gelecek tasavvuru üzerine bir sunum yaptı. Bardakoğlu, bütün semavi dinlerin metinlerinin iki ayrı düzlemde insana hitap ettiğini aktardı: “Bir, yüce yaratanın egemenliği, mutlak gücü, bütün varoluşu yarattığı metinlerdir. Bir de insanın, yüce yaratan ve insanlık ve tabiat karşısında görevlerini, sorumluluklarını hatırlatan metinlerdir. Yani biri, tanrının Allah’ın mutlak egemenliğini anlatan kısımlardır, ikincisi de bireyin sorumluluğunu, insanın önemini, bireyin dünyada inisiyatif kullanmasının ne kadar önemli olduğunu anlatan metinlerdir.” Bardakoğlu, dini metinleri anlama konusunda bütün insanlığın ciddi yanlışlar yaptığını vurguladı.

Teknoloji ve mahremiyet konusuna da değinen Bardakoğlu, teknolojinin “insan aklının harika üretimi” olduğunu söyledi: “Teknoloji, özellikle sosyal medya gerçekten şikayet etmemiz gereken bir olgu mudur? Yoksa biz kendimizden mi şikayet ediyoruz? Sosyal medyadan şikayet etme hakkımız yok. Değil mi ki Mevlana ‘içiniz ve dışınız bir olsun’ der, değil mi ki bütün dinler bize samimiyet öneriyor, düşünceniz ve yaptıklarınız bir olsun diyor. Öyleyse bizim evimizin, zihnimizin deşifre edilmesinden rahatsız olmamız yerine iç dünyamızı onarmamız daha ahlaklı, dürüst, güvenilir bir insan ilişkisi kurmaya gayret etmemiz gerekiyor.”
Ekümenik Patrik Bartholomeos (Marmara Grubu Vakfı Onur Madalyası Sahibi-2012),  günümüz dünyasının hızla değiştiğini, bu şaşırtıcı değişikliğin sebebinin teknoloji ve biyoteknolojideki olağanüstü gelişmelerle bilginin ve farklı dallarının bir devrim gibi gelişmesi olduğunu söyledi. Bugün teknolojinin, sadece bilimsel bilginin basit şekilde kullanılmasından ibaret olmadığını, insanın var oluşunun odak noktasına yerleştiğini kaydeden Bartholomeos, bugün bu sayede uygarlığın pek çok bakımdan anlam kazandığını ifade etti. İlerlemenin kendisinin doğrudan doğruya teknolojik ilerlemeye eşit kılındığını aktaran Bartholomeos, bütün problemlerin çözümünün, sanki bilgisayarların inanılmaz bilgi hacmini yıldırım hızıyla toplayıp hesap edilmesine bağlı kılındığına değindi: “Ama maalesef bu bağlamda biz kendi problemlerimizin hiç de teknik mahiyette olmadığını unutuyoruz. Bilgisizlikten veya enformasyondan kaynaklanmadığını unutuyoruz. Şiddet, suç, açlık, sosyal adaletsizlik, fanatiklik, medeniyetlerin çatışması enformasyon kıtlığından ya da teknolojinin göbeğinden doğmuş şeyler değildir. Bilimsel gelişmenin ve teknolojinin gelişmesinin insanoğlunun en temel derin var oluş problemlerine cevap vermediğini görmemiz gerekmektedir.”
Bosna Hersek Dış Ticaret ve Ekonomik İlişkiler Bakanı Mirko Sarovic, insanların ülkeyi terketmeye başladığını bunun 100 bini aşan sayılara ulaştığını belirterek, hem ruh hem aile ilişkilerinin zarar gördüğünü söyledi. Genç insanların ülkeyi terketmesinin olumsuz etkilerinden söz eden Sarovic, “İnsanlar her toplumun anahtarıdır. Elbette bu ekonomik faaliyetlerin planlanmasını beraberinde getiriyor. Biz ülkemizdeki gençlerin bugünkü durumunu ve geleceğini düzenlemeliyiz” dedi.
Türk Süryani Kadim Cemaati Ruhani Reisi Yusuf Çetin (Marmara Grubu Vakfı Onur Madalyası Sahibi-2016), konuşmasında Tevrat’tan ve İncil’den örnekler vererek, insanın Allah ile birlikte yaşamak için yaratıldığını söyledi. Gelecek kaygısının yalnız bugünün konusu olmadığına dikkat çeken Çetin, insanlığın yaptığı her yeni buluşun, nimetlerini de külfetlerini de beraberinde getirdiğini söyledi. Buhar, elektrik, motor, nükleer güç gibi yeni enerji türleri ve bunlara bağlı olarak gelişen makineleşme devrimi, fabrikalar, seri üretimlerin bunların bütün doğa ve sosyal dengeleri nasıl etkilediğini herkesin son yıllarda yaşayarak gördüğünü aktaran Çetin, nelerin doğru, nelerin yanlış yapıldığının tecrübeyle öğrenildiğini ifade etti.
Türkiye Hahambaşısı İsak Haleva (Marmara Grubu Vakfı Onur Madalyası Sahibi-2016), görevi gereği çok sayıda genç insanla çok yönlü ilişkiler zinciri içinde olduğunu ve bu bağlamda kendini şanslı saydığını söyledi. “Gençler bilebilse yaşlılar yapabilse” sözünü anımsatan Haleva, “Gerçekçi olmak gerekirse yaşıtlarıma sunabileceğim en iyi tavsiye, gençlere güvenmeleri, onlara yer açmaktan çekinmemeleri, hatta mümkünse bunu gönüllü olarak hızlandırmaları, çabuklaştırmalarıdır. Çağımız gençlerin çağı, gelecek ise ancak gençlerimize güvendiğimiz nispette güvenli olabilecek.”
Türkiye Süryanileri Katolik Patrik Vekili Orhan Çanlı, fanatizmle kutuplaşmış kitlelerin birbirinden düşmanlar yaratmasının Ortadoğu’da uzun yıllardır süregelen bir sorun olduğunu belirterek, çocukları geçmişte yaşanan acıların nefretiyle değil, yardımseverlik, kardeşlik ve sevgi hisleriyle büyütmek gerektiğini söyledi. Çanlı, “Göçlerin artması, büyük acıları beraberinde getirdi. Zorluk yaşayan ailelerin, gençlerin, yaşlıların ve hastaların, hepsinin değilse de büyük kısmının fiziksel ve ruhsal ölümüne yol açmıştır. Milyonlarca insana maddi ve manevi olarak çok ağır gelen savaşların, şiddetin ve adaletsizliğin artık son bulmasını diliyoruz.”
Türkmenistan Maliye ve Ekonomi Bakan Yardımcısı Merdan Bayramdurdiyev, Temmuz 2015’te Türkmenistan Devlet Başkanı’nın 2015-2020’yi kapsayan bir inovasyon programını devreye aldığını açıkladı. Bayramdurdiyev, bu programın bilimi, tekniği ve teknolojiyi çok daha uyumlu hale getireceğini belirterek, uluslararası ilişkilerinin de çok hızlı şekilde geliştiğini aktardı. İhracatla ilgili yeni alanlar açıldığını kaydeden Bayramdurdiyev, vergi politikalarında iyileştirme süreçlerini başlattıklarını, ekonomilerinde katmadeğeri yüksek ürünler üretimine odaklandıklarını anlattı.  
Türkiye Şişecam Topluluğu Araştırma ve Teknolojik Geliştirme Başkanı Prof.Dr. Şener Oktik, dünyada bilim, teknoloji ve sanayi üçlemesi ve artan egemenliğin geleceği şekillendirmesi üzerine yaptığı konuşmasında, ürün, hizmet ve teknoloji sahipliğinin önemine dikkat çekti. Ülkelerin inovasyon kalite indeksine ilişkin temel taşıyıcının eğitim-öğretim kalitesi olduğuna dikkat çeken Oktik, burada öne çıkan ülkenin ABD olduğunu, Türkiye’nin ise 41. sırada yer aldığını söyledi. Türkiye’de 7 milyon gencin bilim, teknoloji ve sanayi üçgeninde Türkiye’ye artı değer kazandırmak için eğitildiğini söyleyen Oktik, bu gençlerin sadece 1 milyonunu üniversiteye alabildiğimizi aktardı. Oktik, ülkeye artı değer ve patent kazandırılmasında eğitim öğretimin önemini vurguladı.
Romanya Prensi Radu (Marmara Grubu Vakfı Onur Madalyası Sahibi-2016), Avrasya Zirveleri’nin çok değişik fikirleri bir araya toplayarak çok değerli bir işlev gördüğünü, böylece bölge düzeyinde bir güven oluşturduğunu belirterek enerji konularında ve dijital dönüşümde bölgesel platformlar oluşturmanın yararlarına işaret etti.
Oturumun şeref konuğuna ve konuşmacılara sorular yönelten interaktif katılımcılar şu isimlerden oluştu: Makedonya Cumhurbaşkanı Dış Politika Danışmanı İsmail Aliji, Kosova Amerikan Okulu Spor ve Gençlik Merkezi’nden Ardian Hoxha, Slovenya Birleşmiş Milletler Gençlik Delegesi ve Bled Stratejik Forum Proje Yöneticisi Sabina Carlı, Makedonya Cumhurbaşkanlığı Dış Politika Danışmanı Dr. Nikola Gjorgon, Letonya Uluslararası İşler Enstitüsü Müdürü Karlis Bukovskis.
Büyükelçi-Romanya Yeni Strateji Merkezi Onursal Başkanı Sergiu Celac, günümüzde başarı kriterinin “Sizin başarınızı belirleyen sizi kaç kişinin izlediğidir” sözüne dayandığını belirtti.

2. GÜN 5. OTURUM
Dijital Dönüşümün Eşitlik Kültürüne Etkileri “Ezber Bozan Kadınlar”
Oturumun açılış konuşmasını yapan Marmara Grubu Vakfı AB ve İnsan Hakları Platformu Başkanı Müjgan Suver,  dijital dönüşümün toplumsal yaşama ekonomiden siyasete, iletişimden sanata, haberleşmeye kadar, pek çok alanda önemli yenilikler, açılımlar getirdiğini aktardı, buna paralel olarak bu teknolojilere erişim ve kullanım becerisine sahip olmanın bireyler ve toplumlar arasında kimi zaman mevcut eşitsizlikleri tekrar üretirken kimi zaman da yeni eşitsizlik biçimleri yarattığını aktardı:  “Bu teknolojilere erişim ve kullanım konusunda, eşitlikçi bir yapının mevcut olmadığı ortadadır. Bu eşitsizliği ifade etmek üzere kullanılan ‘dijital bölünme / dijital açıklık’ kavramlarına dijital cinsiyet açığı da eklenmektedir.”
Suver, cinsiyet eşitsizliği perspektifinden dijital cinsiyete değindi: “Bu durum kadınları hem erkekler, hem de gelişmiş ülkelerdeki kadınlar karşısında dezavantajlı bir konuma düşürmektedir... Bilgi ve internet teknolojilerini kullanarak gelişmiş ülkelerle aramızda var olan dijital açığı en kısa zamanda kapatacağımızı düşünürken; şimdi görüyoruz ki önlem alınmazsa aradaki dijital uçurum daha da derinleşecek.”
“Dönüşümü talep edelim”
Gazeteci-Yazar Zeynep Oral’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen ‘Dijital Dönüşümün Eşitlik Kültürüne Etkileri ‘Ezber Bozan Kadınlar’ Oturumu’nun ilk söyleşisine KKTC Cumhurbaşkanı eşi, Aktivist Meral Akıncı katıldı. Oturumu ayrıca KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile KKTC Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu da izledi. Akıncı, yapılan araştırmalarda teknolojik gelişmelerle doğru orantılı olarak modern eşitsizliklerin ortaya çıktığına işaret etti: “Bugün modernizmin demokrasi, teknoloji ve kültür olmak üzere üç sacayağı bulunmaktadır. Ancak içinde yaşadığımız zamanlarda bunların her zaman paralel geliştiğini söyleyemeyiz. Halbuki bu değerlerin ancak birlikte gelişmesi halinde kadın ve genelde tüm insanlık ilerleyebilir. Teknoloji, kadınların tüm toplumsal sektörlere katılımı noktasında büyük önem taşıyor. Araştırmalar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde erkeklerin internet ulaşım ve kullanımında kadınlardan daha avantajlı durumda olduklarını göstermektedir. Bu durum kadını hem erkeklere hem de gelişmiş ülkelerdeki hemcinslerine nazaran dezavantajlı duruma düşürmektedir.”

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Perspetifinden Sanat ve İletişim Oturumu
Belçika Parlamentosu Üyesi Özlem Özen, Avrupa’da, kadınların yüzde 25’inden azının yeni teknoloji şirketlerini tercih ettiğini, bu oranın yönetim pozisyonları için yüzde 11’e düştüğünü aktardı. Özen, konuşmasında şu noktalara değindi: “Ancak, dijital ekonomideki kadınların varlığını artırmak, küresel ekonominin uzun vadeli büyümesini ve sürdürülebilirliğini sağlamak için şarttır. Kadınların BİT kullanımı, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitlik ve eşitlik için mücadeleye öncülük edecek bir devrimdir.”
Yeni iletişim araçlarının kadınların işgal etmesi gereken sanal bir kamusal alan yarattığının altını çizen Özen, şu önerilerde bulundu: “Uyanık olmalılar ve erkeklerin ağı tekeline almasına izin vermemeliler, ancak haklarını savunmalı ve gerçek dünyadaki daha eşitlikçi bir toplum yaratmak için onu kullanmalıdırlar.”
Ressam Su Yücel ise teknolojinin aynı zamanda yaratıcılığı, elle beyin arasındaki ilişkiyi kopardığını, yok ettiğini belirterek bir örnek verdi: “Milas Halısı’na yönelik bir belgesel çekerken şu dikkatimi çekti. 80 yaşındaki kadın iyi halı dokuyor ama ondan sonraki jenerasyon halı dokumak istemiyor. Telefonla oynuyor. Makine halıları ile ihtiyaçlar karşılanıyor. Teknolojinin yaratıcılığı engellediğini görüyoruz. Bir köyde gelir ve geleneğin yok olduğunu görüyoruz. Marka, marka dedik ama olan markayı da işlevsel hale getiremedik. Milas Halı’sı buna örnektir.” Yücel, teknolojiyi 5 duyu ile bileştirerek yaratıcılığın bırakılmaması gerektiğini savundu.
Gazeteci Ayçe Bükülmeyen,  toplumsal cinsiyet eşitliğinin BM önderliğinde ele alınan ve sürdürülebilir kalkınma için gerekliliği kabul edilmiş bir kavram olduğunu hatırlatarak, “Dolayısıyla Toplumsal Cinsiyet Eşitliği kavramı sadece hak ve adalet temelli değil, ekonomik anlamda da ilerleme ve refah sağlayacak bir kavram. Toplumsal cinsiyet kavramlarının doğuştan değil, sonradan öğrenilen şekillenen kavramlar olduğu düşünülürse bunları kırmak ve yeniden şekillendirmek için de bilinçli bir çaba gerektiği muhakkak. Kuşkusuz bu konudaki en güçlü araçlardan biri medya” dedi.

2. KADIN OTURUMU
“Teknoloji-Dijital Dönüşüm Eşitlik Sağlar mı?”

Moderatörlüğünü Müjgan Suver’in yürüttüğü “Teknoloji-Dijital Dönüşüm Eşitlik Sağlar mı?” oturumuna katılan Turkishwin Direktörü Mine Yücesoy, kadınların dijital becerilerinin erkekler kadar gelişmiş olmadığını bunun iki nedene bağlı olduğunu söyledi. Kadınların teknolojiyi çok yaratıcı bulmadığını ve teknoloji alanında kariyer görmediğini belirten Yücesoy, Turkishwin’de rol model kadınları biraraya getirdiklerini ve ilham alınacak örnek modeller oluşturduklarını kaydetti.
Sustineo SDK Kurucu Ortağı Gülin Yücel, dijitalleşmeyi sadece teknolojik ve ekonomik konu olarak ele almamak gerektiğini bunu aynı zamanda sosyal ve fiziksel bir olgu olarak görmek gerektiğini savundu: “Dijitalleşme yanlışları katlayarak devam ettirebilir. Kadınlar olarak bu konuyu daha iyi anlamamız gerekiyor. Bugün teknoloji sektöründe kadın programcıların oranı yüzde 10. Örneğin; Avrupa’da IT alanında 1000 kadın mezun veriliyor sadece 6 kadın sektörde kalarak çalışıyor. Kadınlar bu mesleklerin etrafında az bulunuyor. Dolayısıyla ortada olan ürünlerin erkek düşünme sistemiyle bütün olması şaşırtıcı değil.”
Arya Women Investment Platform Genel Sekreteri Deniz Duygu, dijital dönüşümde kadınların teknolojiyi kullanmazsa rekabetçi ortamda ayakta kalamayacağını savundu. Kadınların sadece kullanan değil aynı zamanda üretenler olması zorunluluğunun altını çizen Duygu, “Algoritmaları, kodları yazan erkekler. Robotlar aslında erkek gibi düşünüyor. Bilgiye erişim demokratikleşmiş durumda. Bu noktada kadınlara da sorumluluk düşüyor. Bu alandaki kadın girişimciler desteklenmeli” diye konuştu.
Unilever Bölgesi IT Direktörü Şebnem Gürler Oakman, teknolojiyi salt teknoloji ile ele almamak gerektiğini belirterek, tüketilen teknolojinin iyi anlaşıldığında dönüştürücü etkisinin de kullanılabileceğini savundu. Teknolojiyi sadece tüketmemek gerektiğinin altını çizen Oakman, bunun için eğitime ağırlık verilmesi ve insanların birbirini beslemesi gerektiğini ifade etti.

3. KADIN OTURUMU
“Siyaset Dünyasında Ezber Bozan Kadınlar” oturumuna Gazeteci Nur Batur ve CHP İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu katıldı. Nur Batur’un, “Erkek egemen siyasete girerek ezber bozdunuz. Bunu neden yaptınız?” sorusunu Kaftancıoğlu şöyle yanıtladı: “Ezber bozup bozmadığımı bilmiyorum ama erkeklerin sinirlerini bozduğum kesin. Biz kadınlar inandığımız toplumun dışına çıkıp değer yargılarını kırabiliriz. Örneğin; ben hiç siyasete girmeyi düşünmüyordum. Ama bir siyasetçinin konuşmayı bilmeyen yapısını gördüm. Onları izleyip sinirlenmek yerine onlar bizi izlesin istedim. Kadınlar talep etmek yerine yaşamın her alanında verilen mücadele ile orada olmanın yolunu gözlemlemeliyiz.” Batur’un, “Kadınlar siyasetten çekiniyor mu?” sorusuna Kaftancıoğlu, “Aslında kadınlar çekinmiyor ama siyasette ‘benim düşüncem en doğrudur’ erkek bakış açısı kadınları bir adım geriye bırakıyor” yanıtını verdi ve hiçbir şeyin zor olmadığının altını çizdi.
“Eşitlik Kültürünün Yaygınlaşmasında Strateji Arayışı-Görüş ve Vizyon Paylaşımları”
Oturumunun moderatörlüğünü Gazeteci Nur Batur yaptı. CHP Ankara Milletvekili-Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Üyesi Gülsün Bilgehan, doğan her kadının ezber bozmak için dünyaya geldiğini belirterek Cumhuriyet’in bir kadın devrimi olduğunu dile getirdi.
Gazeteci Yazar-İyi Parti GİK Üyesi ve Genel Başkan Danışmanı Ayşe Sucu, İmam Hatip mezunu olduğunu ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nda uzun yıllar çalıştığını belirterek erkek egemen dilin dinde öne çıktığını söyledi. Kadının bunun doğru mu yanlış mı olup olmadığını görmesi gerektiğini savunan Sucu, şu eleştiriyi yaptı: “Bir yandan Allah katında en mükemmel dinin İslam olduğunu söyleyeceksin. Bir yandan da nüfusun yarısına hakaret edeceksin. Bu olmaz.”
Demokratik Anayasa Platformu Kurucusu Ece Güner Toprak, ekonomideki bozulmanın hukuk devletinin bozulması anlamına geldiğini belirterek, AB ilişkilerinde Türkiye’nin müzakerelerinin durdurulmamasının önemli olduğunu kaydetti.
Stratejist Dr. Gülfem Saydan Sanver, dünyada cinsiyet uçurumunun kapanması için 200 yıl gerektiğini belirterek, “Cinsiyet eşitliğinde uçurum kapanmıyor gittikçe artıyor. Çünkü toplumsal cinsiyet ayrımı demokrasi seviyesiyle yakından ilişkili. Kuzey Avrupa ülkelerinde makasın daraldığını görsek de dünyanın geri kalanında bu oran açılıyor” dedi.

MÜJGAN SUVER (Marmara Grubu Vakfı AB ve İnsan Hakları Platformu Başkanı)
"Ezber Bozan
Kadınlar" Dijital Cinsiyet Farkını Kapatmak İçin Çalışıyor
Geçen ayki yazımızda duyurusunu yaptığımız 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi'nde; "Dijital Dönüşümün Eşitlik Kültürüne Etkileri - EZBER BOZAN KADINLAR" konulu bir paralel oturumunun da gerçekleşeceğini paylaşmıştık. Oturumun düzenleyicisi Marmara Grubu Vakfı AB ve İnsan Hakları Platformu Başkanı Müjgan Suver, toplantıyı KobiEfor'a özetledi: “Toplantımıza iştirak eden katılımcılarımız bilgi toplumuna hazırlanabilmek, dijital bölünmenin cinsiyet eşitsizliği temelinde okunarak çeşitli eylem planları ve stratejilerle desteklemek için bu panelden sonra da buluşup, bu konuda alternatif çözümler üretmeye yönelik ulusal bir platform oluşturmaya karar verdiler.
Toplantı sonunda aşağıdaki sonuç bulgularını ve önerilerini kamuoyu ile paylaştık:
- Bilgi iletişim teknolojileri ve dijital dönüşüm bütün dünyada kalkınmayı ilerletecek bir güç olarak görülmektedir. Bu nedenle bu dijital teknolojilerin kullanılmasının yayılması çalışmaları hem ülkelerin iç politikalarında bir gündem maddesi haline getirilmeli hem de dijital açıklığı / dijital cinsiyet açığını kapatma çalışmaları daha strateji odaklı yürütülmelidir.
- Ülkenin her yerinde ucuz ve güvenli internete erişim tüm yurttaşlar için anayasal olarak güvence altına alınmalı, erişim konusunda eşitlik sağlanması için kapsayıcı politika ve projeler hayata geçirilmelidir. Cinsiyetler arasında görülen dijital açığın kapatılması ise toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin mücadelenin önemli bir parçası olarak görülmelidir ve internet teknolojilerinin kadınların sosyal ve ekonomik hayata daha etkin katılımının bir aracı olarak kullanılması yolunda adımlar atılmalıdır.
- Gelişmekte olan ülkelerin hemen hepsinde, erkeklerin internet teknolojilerini kullanım konusunda kadınlardan daha avantajlı konumda olduğu görülmektedir. Aynı ülke içerisindeki kadınların ve erkeklerin kullanım oranları bile eğitim / refah seviyesi, yabancı dil bilme / kültür, kent / kır ayrımı gibi pek çok faktörden etkilenmektedir. Türkiye’de internet kullanımı hızla artmakta, ancak dijital cinsiyet açığı hala keskin bir biçimde karşımızda durmaktadır. (TUİK'in Nisan 2016 araştırmasına göre, bilgisayar ve internet kullanım oranları erkeklerde yüzde 70.5 iken kadınlarda yüzde 51.9'dur.)
- İnternet teknolojilerine kolay, güvenilir ve nitelikli erişime sahip olmamak, bilginin serbest dolaşım avantajından mahrum olmak anlamına geldiği için bu temel bir yurttaşlık hakkı olarak görülmelidir. Bu nedenle dijital açığı ortadan kaldırmak, yalnızca teknolojik yatırımların planlanması boyutunda değil, sosyal politikalar içerisinde de ele alınmalıdır.
- Teknoloji, iletişim, bilgi üretim alanlarında çalışan kamu ve özel sektör kuruluşları, politika, program ve faaliyetlerine toplumsal cinsiyet bakış açısını dahil etmelidir (toplumsal cinsiyet duyarlılığı; toplumsal cinsiyeti odağa alma). Ancak kamu ve özel sektörün yürüttüğü bu çalışmaların ülke çapında ve uzun soluklu stratejik planlara dönüşmesi gerekir.
- Ulusal ve uluslararası düzeyde politika ve projelerle iletişim ve teknoloji sektöründeki firmaların, teknoloji ve interneti bir 'erkek alanı' olarak gören bakışı yıkacak şekilde ortak çalışmalar yürütmeli, kadın odaklı yazılımlar geliştirmeli, kadınların üst düzey sorumluluk ve yazılım alanlarında görev almaları desteklenmelidir."

CUMHURBAŞKANLARI OTURUMU
“Çağımızın İkilemi-Teknoloji / Politika”
Oturumun moderatörlüğünü Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver yürüttü. Romanya Cumhurbaşkanı (1996/2000) Emil Constantinescu (Marmara Grubu Vakfı Onur Madalyası Sahibi-2016): “Bilimsel bilgi ve teknolojik sonuçlar iyi ve kötü etkiler yaratabilir. Politikaların, siyasi gücü elinde bulunduranların bunu nasıl kullandıklarına bağlı. Bilimin, teknolojinin hangi amaç için kullanıldığı önemlidir. İletişim teknolojisinin demokrasi ile insan arasındaki bağlantıyı ele alalım. Bilginin demokratikleşmesi eğitimde tüm dünyada gelişme getirdi. Aynı zamanda vatandaşların tüketiciye dönüşmesi yaşandı. Pazar ekonomisinin küreselleşmesi sağlandı. Burada ayrıca sosyal ağların manipüle edilmesi ortaya çıktı. Ama unutmamak gerekiyor; demokrasiler insana vatandaşa ihtiyaç duyar. Demokrasi kendi fikirleriyle değerlendirme yapan insanlar ister. Otoritenin parçası olan, manipüle edilen insanlar istemez. Dolayısıyla uzun vadeli, sadece popülist politikalara değil, uzağı gören politikacıların seçimlerde ortaya çıkması gerekiyor.
Hırvatistan Cumhurbaşkanı (2010-2015) Ivo Josipovic: “Bir Çin projesi var. Mars’a gitmek 80 milyon dolar. ABD’liler Mars’ı işgal etme konusunda film çektiler bunun bedeli 100 milyon dolardı. Dolayısıyla bir film yapmak Mars’a gitmekten daha pahalı. Teknolojik devrim devam ediyor. Sanayiden siyasete köklü değişiklikler yaşıyoruz. Yeni sosyal ilişkiler oluşacak. Teknik devrimi kaçırmış devletler ve liderler bu dönüşümde geri kalacaklar. Modern çağda yeni bir sömürgecilik başlayacak. Bu klasik sömürgecilikten farklı olacak. Tekniği ilerlemiş ülkelere bağımlı yeni sömürge devletlerin oluşmasını göreceğiz.
Teknolojik reform, farklı toplum farklı ekonomiler, farklı politikalar ve politikacılar yaratacaktır. Maneviyat ile politikalar el ele yürümüyor. Dolayısıyla politikacıları ve politikaları kontrol etmek için başka mekanizmalar olmalı. Ama bu mekanizmalar henüz icat edilmedi.”
Hırvatistan Cumhurbaşkanı (2000-2010) Stjepan Mesic: “Ne yazık ki eski kıta Avrupa Birliği yeniden ateşlenmiş durumda. Vatandaşlar ortak paraya ve açık sınırlara rağmen güvenlik sorunu yaşıyor. İstikrar 10 yıl öncesine göre daha da zorlaşmış durumda… Bazı medya organlarına bakınca Hitler meşrudur. Ve bu medya organları objektif analize izin vermez. Sosyal networklerde konuşma özgürlüğü kisvesi altında basma kalıp yargılar, pis enformasyon yaymaktadır. Böyle bir politik çevre kirliliğinde Helsinki senedinin anahtar ilkeleri unutulmuş veya bilinçli olarak görmezden geliniyor. Oysa 1945’ten bu yana Avrupa Birliği barışın en büyük entegrasyonudur. Avrupa bugün askeri oyun alanına dönüşmüş durumda.
AB’nin yenilenmiş bir yapıya ihtiyacı vardır. Uluslararası hukukun kurallarına saygı duyan, Helsinki Senedi’ni yeniden hatırlamış bir AB’ye ihtiyaç var. AB barışı silah ve askeri birliklerle sağlayamaz. Ya da güç gösterisi ve düşman icat ederek de sağlayamaz. AB’nin görevi uluslararası bağımsız bir yapı olarak yer almaktır.”
Bosna Hersek Federasyonu Başkanı Marinko Cavara: “Yeni teknolojik zorluklar, dünya istihdam piyasasındaki değişiklikler ve dünyanın içinden geçtiği ağır ekonomik değişiklikler karşısında dijital teknoloji hayatın bütün alanlarında gittikçe artan bir öneme sahip olmaya başladı. Global güvenlik ve terörist saldırılara karşı mücadele konusunda da teknoloji önemli ölçüde yardımcı olacak. Ne var ki güçlü ülkeler ile zayıf ülkeler arasında teknolojinin kullanımı konusunda farklılık var. Bütün bunlara ışık tutmak ve ortak hedefimiz geleceğin kolektif toplumunun nasıl olacağına imkan vermektir. Her şeyin öznesinde insan olmalıdır.
4. Sanayi Devrimi, teknoloji dünyasıyla fizik, dijital ve biyoloji dünyasını bir araya getirmektedir. Ekonomik, politik, sosyal sistem üzerinde bütün dünyada dramatik bir etki yapmaktadır. Teknolojik devrim bizim hayatımızı çok kolay değiştirmekte. Bu yeni dönem sanayi devrimi hem toplumu hem de sanayiyi değiştirecek. Yeni sanayi devrimi, dünyayı, birbirimizle olan sosyal ilişkimizi, hem devlet hem de özel sektördeki iş anlayışını değiştirecektir. İş yönetimi, sağlık, enerji, sanayi, entelektüel hizmetler ve diğer alanlar da bundan etkilenecektir.
Teknolojinin bir takım zorlukları da olacaktır. Çünkü insanlığın özellikle yaratıcılığı gerilemektedir. Önemli olan insanlığın ortak sosyal değerlere önem vermesidir.”
Letonya Cumhurbaşkanı (2007-2011) Valdis Zatlers: “Teknolojik gelişimde siyasi geleceği gözden kaçırmamak gerekir. Çünkü bu bir süreçtir. Süreçte siyasi etkinliği nasıl kullanmalıyız? Çünkü teknoloji ile hem seçim öncesi hem seçim sonrası iletişim fevkalade hızlanmıştır. Teknoloji bu noktada hem toplumu hem ülkeyi yönetmekte kullanılmaktadır. Modern dünyadaki her kurumun kendi web sitesi ve Twitter hesabı vardır. Bunlar topluma hizmet etme aracı haline gelmiştir. Teknoloji ve siyaset ikilemi yoktur. Herkes bu modern araçları kullanmaktadır. İkilem arzu edilmeyen iki veya daha fazla arasında tercihte bulunmaktır oysa tercih yapılmıştır. Politika ise gücünü elde etmek için teknolojiyi kullanmaktadır.
Bilgi çok değerlidir. Çünkü bilgi diğerlerinden üstünlük anlamına gelir. Daha iyi bir geleceğe ulaşmak için herkesin bilgiye ulaşması gerekir. Özel bedeller ödememeliyiz. Bilginin kaynağını herkese açmak gerekiyor. Ben size gelecekle ilgili iki mesaj vereceksem bunlardan biri rekabet diğeri ise uyumdur.
Bilgiye erişim ve özel hayatın korunmasına ilişkin özel yasalar olmalı. İnsan nehire ulaşırsa nehri kirletir, insan doğaya giderse doğayı kirletir. İnsan internete girerse interneti kirletir. İnternet kirliliğini temizleyebileceğimizi düşünmüyorum ama aşırı kirliliği durdurabiliriz.”
Moldova Cumhurbaşkanı (1997-2001) Petru Lucinschi: “Konuştuğumuz konular acil çözüme kavuşması gereken konular. Çünkü insanların birbirine yapacağı şeylerden korkuyorum. Çünkü iki sorun ortaya çıkıyor. Bunlar biri devrimin eşiği ve değişimin eşiği nedir? Eşik var mı? Her zaman bütün forumlarımıza dini liderler katılıyor. Her zaman kutsal kitaplardan bize bahsediyorlar. Bu insanlar bir tanrı gibi ahkam kesiyorlar. Bunu yapmayınız. Çünkü tanrının fonksiyonu farklı bizim ki farklı. İnsanlar ne yapacaklarını unutmuşlar. Hep tanrıya ait olan bölüme geçiyorlar. Onun fonksiyonlarını üstleniyorlar.
Diğer bir konu da barıştır. Mekanizmalar sürdürülebilirse barış ortamı varsa teknoloji ile başa çıkılabilir. Savaşı ortadan kaldırmak lazım. İnternet bir komünikasyon. Ama internet insanları yalnız bırakıyor. Eğer çağdaş teknolojiler insanların barış içinde yaşamları için bir metot ve mekanizma oluşturmaz ise ortam hazırlanmazsa ne olur bilmiyorum. Yeni savaşlar çıkabilir.”
Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov: “Teknolojiyle toplumlar arasındaki çelişkiyi tartışmak bizim için bir görev. Büyük resmi görmek için devlet sınırlarının ötesine geçmek lazım. Bir medeniyetin karşı karşıya geldiği zorluklar ne kadar büyük olursa o kadar yaratıcı cevaplar üretilebilir. 4. Sanayi Devrimi biyoteknolojiye doğru geçiyor. Yaşam burada mühendislik konusu oluyor. Fizik ve biyoloji arasındaki sınırlar kalkıyor. Böyle bir dünyada politikaların yeri ne olacaktır? Bugün artık devletler yerel problemleri çözmekte zorlanmaktadır. Büyük problemler küçük merkezlere fazla gelmektedir. Toprağa bağlı devletler küresel problemleri kontrol etmekte zorlanmaktadır.
Günümüzde dijitalleşme karşısında deregülasyon ve devletin egemenliğini yitirmesi de gündeme gelmiştir. Dijitalleşme artık güç dağılımını üstlenmiştir. Yerel düzeye baktığımız zaman bir takım piyasaları görüyoruz. Bütün bunların ulusal devletlerin ekonomisinin altını oyduğunu görmekteyiz.
Global şartlar bizi bilgeliğe götürebilecek mi? Politikacıların bunun üzerinde durması şarttır. İstanbul, nasıl idare edilecektir? Büyük şehirler global çeşitliliğin olacağı gelecekte nasıl idare edecektir? Mega şehirde doğan nasıl hayatını devam ettirecektir?”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı: “Dünyamız Rönesans birikiminin bilimsel devrime yol açmasından beri büyük bir hızla dönüyor. Bundan birkaç yüzyıl önce ‘icatlar çağı’nın kapısı aralandı ve bu kapıdan önce Endüstri Devrimi, arkasından Enformasyon Devrimi girdi. ‘İcatlar yüzyılı’ olarak bilinen 19. yüzyılda peş peşe ortaya çıkan teknolojik yenilikler, o dönemde yaşayanlar için etkileyici olduğu kadar anlaşılması güç ve sarsıcıydı. Oysa bugün bizler değişimi ve yeniliği hayat biçimi olarak içselleştirmiş bir çağın insanlarıyız. Ünlü Gelecek Bilimci Alvin Toffler’in ‘Üçüncü Dalga’ diye adlandırdığı sanayi sonrası toplumlar imkansız sözcüğünü neredeyse sözlüklerden çıkaracak hale gelmektedir.
Bilimsel ve teknolojik olanaklardan yararlanma, bu dönemde hiçbir yöneticinin kayıtsız kalamayacağı bir zorunluluk halini almıştır. Politikanın teknolojiyle etkileşiminden, olanaklar kadar sorular ve sorunlar da doğuyor. Toffler, ‘Toplum sadece bilişsel değil, duygusal becerilere de ihtiyaç duyar. Toplumu sadece veriler ve bilgisayarlarla yönetemezsiniz’ diyor. Yurttaşların siyasal tercihlerini tümden dışlayan, sosyal devlet uygulamalarını ‘yük’ sayan ve toplumu rakamlar ve grafikler üzerinden okumakla yetinen katı teknokrasi anlayışı, dehşetengiz bir demokrasi sorununa dönüşecektir. Teknolojiyi; tıbbi gelişmenin, refah arayışının ve doğanın hizmetine sunmak yerine yıkıcı ve insanlıkla bağdaşmayan uygulamaların silahına dönüştürmek de bu çağın, üzerinde en çok durulması gereken sorunları arasında yer almaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti (2007-2014) 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Her şeyin hızla geliştiği çağda yaşıyoruz. Bu kadar sürat içinde çelişki ve şoklar yaşamak kaçınılmaz. Sınır tanımaz bir gelişme içindeyiz. Teknoloji hayatın bir parçası haline geliyor. Bu gelişim ve değişim hukuk ve politikayı da ilgilendiriyor. Toplumun sorumluluklarını ilgilendiriyor. Teknolojiyle öyle bir ortam oluştu ki özellikle enformasyon teknolojisi IT dediğimiz şey her şeyi şeffaf yaptı. Hiç kimse artık kafasını kuma gömmüş olamaz. Herkes her şeyi takip edebilir hale geldi.
İkinci bir şey, teknoloji ilk ortaya çıkıp da makinaların uygulanmaya başlaması, emek yoğundan makine yoğuna geçince zaten büyük işsizlikler o zaman oldu ama onlar kaçınılmazdı. Makinadan robota, robottan bilgisayarlara oradan şimdi yapay zekanın yönettiği fabrikalara geçilmeye başlanırsa o zaman ortaya iki şey çıkacak; biri işsizlik. Bu istihdam meselesi müthiş bir şey. Devletleri yönetenler, geleceği, problemleri görerek tedbir alması gerekir.
Bu tip problemlerle başa çıkmada ise iyi ve katılımcı demokrasi, temsil özelliklerinin en iyi şekilde yaşanacağı hukukun üstünlüğüne dayalı rejimler. Kuvvetler ayrılığının ülkelerde gerçekleştirilmesi, inanç ve özgürlüklerin yüksek standartlarda geçerli olması, yönetimlerin şeffaf ve açık olması, liyakat güç verecektir. Problemlerle başa çıkmanın yolu bunlardır. Bütün bunları yapmayan ülkeler enerjilerini boşa harcarlar. Ülkeler arasında duvarlar örülmeye başlar. Duvarların örülmesi ise hamaset ve kavgayı doğurur. Bunlara da çok yabancı değiliz. Acımasız kapitalizmin ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ düsturunun yarattığı manzaraları 1930’lardan hatırlamak gerekir. Dolayısıyla bugünün dünyasında teknolojinin nasıl ve hangi amaçla kullanılacağı önemlidir. Teknolojinin nasıl kullanılacağını yine politikalar belirler.  Pozitif gündemde mi negatif gündemde mi ülkeler ilerleyecek? Pozitif istikamette olursa insanlığın hayrına olacaktır. Negatif olursa da insanlığı yıkan, acı çektiren, fakirliği artıran neticeler olacaktır.”

Prof.Dr. Aziz Sancar katılımcılara seslendiBarışı siyaset değil bilim kurtaracak
Nobel ödüllü Prof.Dr. Aziz Sancar (2015 Kimya Nobel Ödülü Sahibi), 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi’ne  aşağıdaki mektubu gönderdi.
“21 yıldır her sene Avrasya Ekonomi Zirvesi’ni düzenleyen Marmara Grubu Vakfı, sadece Avrasya’da değil, bütün dünyada ekonomi, barış ve eşitliğe hizmet eden uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olarak tanınmakta ve kabul görmektedir. Dünyada, insanlığa yararlı olacak önemli bilimsel ve teknolojik gelişmeler yaşıyoruz. Fakat gene dünyamızda ekonomik ve sosyal anlaşmazlıklar ve terör inanılmaz bir boyutta yükseliyor, tüm dünyada ve her şekilde devam ediyor. Bir bilim adamı olarak, bu yükselişin çözümünü yeni nesillere bilimsel düşünceyi ve hoşgörüyü öğretmede görüyorum. Zekaya değil, özgüvene inanıyorum. Büyük Atatürk tarafından kurulan ülkem Türkiye Cumhuriyeti, benim neslime çok çalışmanın ve özgüvenin önemini öğretti. Çok idealist öğretmenlerim vardı. Biz Türkler’in, çalışkanlık ve özveri ile her şeyi yapabileceğini, her hedefe ulaşabileceğini öğrettiler. Onlar Batı’ya karşı savaşarak Kurtuluş Savaşı’nı kazanmışlar ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlardı. Yeni bir ulus kurmak büyük bir başarıdır, ancak bir ülkenin dünyadaki önde gelen ülkelere eşit tutulması için bilimsel eğitim ve teknoloji gereklidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları tam olarak bunu yaptılar. Belirlediğim her hedefe ulaşabileceğim düşüncesiyle büyüdüm ve öğretmenlerimin bana verdikleri özgüven ile Amerika’ya gittim, ‘Biz Türkler istediğimiz her şeyi yapabiliriz’ düşüncesine inandım ve bunun doğruluğunu ispata çalışıyorum. Çalışmaya ve üretmeye devam ettiğimiz sürece, üstün olacağız. Zira üstünlük genetik değildir ve tüm insanlar eşittir. Çoğu insan zekaya inanıyor, ben inanmıyorum. Bizi birbirimizden farklı kılan şey çok çalışmak, çok çalışmaya inanıyorum. Eğer vatan ve insanlık sevgim olmasaydı, bugün olduğum yere gelmezdim. Çok çalışın, çocuklarınıza çalışmayı, vatan ve insanlık sevgisini öğretin. Çocuklar bunları öğrenmeli. Ülkelerine faydalı olanlar bütün dünya için faydalı olacaklardır.
21. Avrasya Ekonomi Zirvesi'nde belirtmek isterim ki, vatanımdaki ve dünyadaki silahlı çatışma ve terörizm benim için hayatım boyunca büyük bir acı ve üzüntü kaynağı oldu. Ülkemdeki barış için kazandığım tüm ödüllerimi, Nobel Ödülü’nü bile vermeye hazırım, yeter ki barış gelsin. ‘Yurtta Barış, Cihanda Barış’ düşüncesiyle benim için daima bir idol olan Büyük Atatürk’ün bir sözü ile 21. Avrasya Ekonomi Zirvesi katılımcılarına seslenmek istiyorum: ‘Gelin, barış ve birlikte yaşamanın yollarını birlikte arayalım.’”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.