Darbe girişiminin ekonomiye yansımasını Başbakan sayın Binali Yıldırım, “Ekonomiyi alt üst edecek bir değişim yaşanmadı. Rusya ile uçak krizi kadar etkisi var.
Yıldırım, yatırımcılara “Hiç endişe etmeyin” mesajı verirken “Küresel yatırımcılar gelip, Türkiye’ye yatırım yapmaya devam edebilirler. Yatırımcının önüne adeta turkuaz halı seriyoruz” diyor.
Başbakan’ın bu açıklaması, Merkez Bankası’nın aldığı tedbirler ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in uluslararası yatırımcılarla yaptığı görüşmeler piyasalarda rahatlamayı sağladı.
Cumhurbaşkanımız’ın siyasi partilerin başkanlarıyla görüşmesi bu toplantıda sağlanan mutabakat, demokrasinin işlerliğine kesintisiz ve uzlaşı anlayışıyla devam edileceğini ifade eden açıklama yurttaşlarımızda olumlu karşılık buldu.
Siyasi partilerimizin arasındaki bu uzlaşı, ülkemizin toplumsal barışını pekiştirici ve “Demokratik, laik, hukuk devleti”ni güçlendirici adımların atılmasına olanak yaratabilecektir.
Uzlaşı ortamı, uzun zamandır beklenen ‘Yapısal Reformlar’ın gerçekleştirilmesinde önemli bir şans olarak değerlendirilmelidir.
Keza, Başbakan sayın Binali Yıldırım’ın “Ezber bozan düzenlemeler” olarak kamuoyuna sunduğu “Ekonomik Paketi”ni oluşturan 15 Temmuz’da TBMM’de kabul edilen 6728 No’lu “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair” Kanun’u önemsiyor ve destekliyorum.
Ancak atılan bu güzel adımlar yalnız ekonomik konularla sınırlı kalmamalıdır. Uzun zamandır beklenen yapısal reformları eş zamanlı gerçekleştiremedikçe geçmiş örneklerde olduğu gibi reformları yine geciktirirsek paketin başarısı sınırlı kalacaktır.
Ekonomiyi yakından ilgilendiren ve etkileyen siyasal sistem, yargı sistemi, eğitim sistemi hep birer yapısal reform alanı olarak kabul ediliyor. Çeşitli kaynaklardan derlediğim, ekonomistlerin, iş dünyasının, reel sektörün ve KOBİ’lerin uzun zamandır beklediği ‘Yapısal Reformları’ sıralamam gerekirse;
- Anayasa; çağdaş dünyaya uygun bir anayasa yapılmalı.
- Hukuk, insan hakları ve demokrasi (Siyasi Partiler ve Seçim Yasası dahil) alanlarında çağdaş ölçülerde ve normlarda düzenlemeler yapılmalı.
- Ezbere dayalı eğitim sistemi yerine; bilimsel, sorgulayıcı, analitik düşünmeye yönelik bir eğitim sistemine geçilmeli.
- Liselerde mantık, felsefe, psikoloji, sosyoloji, biyoloji dersleri zorunlu dersler olarak konulmalı.
- Üniversiteler özerk yapılara dönüştürülmeli, YÖK kaldırılmalı (AK PARTİ’nin kuruluş manifestosunda yer almıştı).
- Vergi reformu gerçekleştirilmeli; özellikle, KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin getirdiği adaletsizliği ortadan kaldırmak amacıyla dolaylı vergilerin ağırlığı dolaysız vergilere kaydırılmalı.
- Kayıtdışılığın önlenmesine yönelik düzenlemeler çıkarılmalı.
Yapısal reformlar özetle bunlar…
Bu noktada Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amaçlı 6728 No’lu Kanun’a ilave edilebilecek reel sektöre, KOBİ’lere ilişkin bazı önerilerimi de dile getirmek istiyorum:
“l Orta ve ileri teknoloji kullanan orta ölçekli işletmeler, 5 yıl süreyle Kurumlar Vergisi’nden muaf tutulmalı,
- Yerli Üretimi Geliştirme Reformu çıkarılmalı,
- TÜBİTAK ve KOSGEB destekli Ar-Ge projelerinin başarıyla tamamlanma sonucu ticarileştirme sürecine giren katmadeğeri yüksek ürünler ‘Milli Ürün’ tanımlaması olarak kabul edilecek yasal düzenleme yapılmalıdır.
- Ar-Ge sonucu elde edilen ‘Milli Ürün’ün seri üretimi için finansman, yurtiçi ve yurtdışı pazarlarda tanıtımı ve ihracı konularında yeni teşvik destekleri getirilmelidir.
- Kamu kurum ve kuruluşlarının (Devlet Malzeme Ofisi, belediyeler ve belediye ortaklı şirketler) ihalelerinde ‘Milli Ürün’lere yüzde 25’lik fiyat marjlı alım desteği verilmelidir.
- KOBİ’lerin ürettikleri ürünlerinin süper ve hiper marketlerde satışı konusunda yasal düzenleme yapılmalıdır.”
Önerilerim özetle bunlar…
“Demokratik, laik, hukuk devleti”nin tüm kurum ve kurullarıyla işlediği güçlü ve büyük bir Türkiye için “İnadına demokrasi, inadına yatırım, inadına üretim...” temel şiarlarımızdan biri olmalı…