XII. KOBİ Zirvesi Sonuç Bildirgesi açıkladı
XII. KOBİ Zirvesi Sonuç Bildirgesi açıkladı
TOSYÖV, TOBB, KOSGEB işbirliği ile “Girişimci Ekosistemi Türkiye” ana temasıyla gerçekleştirilen XII. KOBİ Zirvesi’nin Sonuç Bildirgesi’ni TOSYÖV Başkanı Yalçın Sönmez açıkladı.
GİRİŞ
Türkiye Bilgi Toplumu yolculuğuna kararlılıkla devam eden ülkelerdendir. Bu yolculuğun esasları, stratejik programları ve planları 5 Yıllık Kalkınma Planları’nda ifadesini bulmaktadır. Hükümetler bu çerçeve içinde politikalar oluşturmakta ve uygulamaktadırlar.
Bilgi Toplumu’na yolculuğumuzun zorunlu uğraklarından olup gündeme aldığımız başlıklardan biri de Türkiye’yi “Girişimci Ekosistemi” yapmaktır. Hükümet bu hedef doğrultusunda 6 stratejik hedef ve 64 eylemin yer aldığı Türkiye Girişimcilik Stratejisi ve Eylem Planı’nı kamuoyuna duyurdu. Bu çerçeve içinde kamu kesimi ve özel sektöre düşen görev, tam bir uyum ve işbirliği içinde çalışarak Türkiye’nin yaratıcı ve yenilikçi girişim gücünü firesiz açığa çıkarmaktır.
“Girişimci Ekosistemi” olmak günümüzde sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın gündemindeki en önemli konulardan biridir. Önümüzdeki dönemde girişimcilik daha fazla önem kazanacak, küresel rekabet unsurlarının başında olacaktır. Sanayi toplumunda rekabet firmalar arasındayken bilgi toplumunda rekabet kişileri de kapsayacaktır.
Türkiye’nin hızlı ve sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmesi ve orta gelir tuzağını aşabilmesi için girişimciliği, yüksek katma değerli iş alanlarına yoğunlaştırması gerekmektedir. Bu bağlamda, yenilikçi, sürdürülebilir ve çağının ötesine geçen ürün ve hizmetler geliştirmemiz önem taşıyor. Bunu da güçlü bir değer zinciri içinde, yenilikçi ürün ve hizmetler üreten girişimcilerimiz ve KOBİ’lerimiz olmadan başaramayız.
DÜZENLEYİCİ ÇERÇEVE
Türkiye ihtiyaç duyduğu çerçeveyi adım adım inşa etmektedir. En genelinde aradığımız ortam ‘cesur’, ‘hızlı’, ‘adil’, ‘koruyucu’ ve ‘akıllı’ düzenlemeler ile oluşacaktır.
Girişimciliğin güçlendirilmesi için ‘fikri mülkiyet hakları’nı koruyan düzenlemelerin kuvvetlendirilmesi gerekiyor.
‘Ödeme sorunlarının çözülmesi’ alanında 189 ülke içinde 124. sıradayız.
‘Kamunun inisiyatifini bekleyen’ değil, özel sektörü öncelikleyen stratejik planlarımız olmalı, bilim, teknoloji, yenilik politikalarının oluşturulmasında Hükümet’e yardımcı olmalıyız.
‘Ürün odaklı faaliyet’ten, ‘teknoloji odaklı çalışma’ya geçmeli, toplumsal enerjimizi ve kaynak envanterimizi bu alanlara yoğunlaştırmalıyız.
Büyük ülke ve sözü geçen ülke olmanın yolu ekonomik güçten geçiyor. Ekonomik olarak güçlü ve müreffeh olmanın yolu da girişimcilikten geçmektedir. Gelinen noktada Türkiye'nin yeni bir başarı hikayesine gereksinmesi bulunduğunu hepimiz seslendiriyoruz. Bu hikaye Türkiye’yi orta gelirden üst gelir grubu ülkeler arasına taşıyacaktır. Ve Türkiye önümüzdeki süreçte başarı hikayesini girişimcilikle yazmak zorunda olduğunu bilerek yürümektedir.
XII. KOBİ Zirvesi’nin girişimcilik konusunda altını çizdiği tespitlerden biri de şu olmuştur:
Dünya çok kapsamlı bir dijital dönüşüm dönemini yaşamaktadır. Akıllı fabrikalar, kentler ve robotik sistemler yeni bir dünyanın haberini vermektedir. Üretimde, ticarette, hizmette, geleneksel olan modeller aşılmakta, yeni iş modelleri ortaya çıkmaktadır. Bu ‘Yeni Dünya’ya Türkiye, geleneksel olmayan, yenilikçi girişimcinin aklı ve eylemi ile ulaşacaktır. O halde bize düşen, Türkiye’yi, aynı zamanda hem ‘Yenilikçilik’, hem de ‘Girişimcilik Ekosistemi’ yapmaktır.
YENİLİKÇİLİK VE GİRİŞİMCİLİK EĞİTİMİ
Türkiye’yi küresel rekabette başarıya götürecek olan yüzbinlerce ‘Yenilikçi Girişimci’ olacaksa Türkiye olarak bu girişimciyi bulmak, eğitmek, desteklemek göreviyle yüz yüze bulunmaktayız. Girişimci eğitimine yatırım her işletme için ‘verimliliğe yatırım’ özelliği taşıyacaktır.
Girişimcilik eğitiminde Türkiye’de öne çıkan kurumların başında KOSGEB geliyor. KOSGEB’in girişimcilik ekosisteminin gelişimi için 2010 yılından bu yana taşın altına elini soktuğunu görüyoruz. Türkiye genelinde 135 üniversite, 391 dernek ve vakıf, 303 meslek kuruluşu ile yapılan işbirliği kapsamında girişimcilik eğitimleri veren KOSGEB bu süre içinde 457 bin 770 kişiye girişimcilik sertifikası kazandırmış bulunmaktadır. Bunlar Türkiye’nin toprağına ekilmiş girişimci tohumlarıdır. Türkiye girişimci ekosistemini inşa ettiğimiz oranda ve ölçüde bu girişimci filizlerin birçoğunun küresel başarılara imza atacağından kuşku duymamaktayız.
KOSGEB’in girişimci eğitim deneyimi ivmelendirici bir proje olmuştur. Bu birikimi kendi alanına tercüme ederek uygulayan KOBİ’ler ‘Girişimci KOBİ’ özelliğini kazanabilecektir.
Ayrıca STK’lar KOSGEB tecrübesini mahalli planda yapacakları eğitim uygulamalarına aktarmalıdırlar. Unutmayalım; prototip girişimci yoktur. Türkiye, bölgesel kültür ve üretim havzalarının gerçekliğini ve zenginliğini esas alarak inşa edilen bölgesel girişimci ekosistemlerinin toplamı olarak makro girişimci ekosistemi olacaktır.
Girişimcilik eğitimi uygulamalar yoluyla zenginleşebilecektir. Girişimciliği yenilikçilik ile birlikte düşünmeliyiz. Bu nedenle girişimci eğitim programları hazırlarken titiz olmalıyız. Öyle ki; ‘Girişimci’ eğitirken ‘Yenilikçilik’ eğitimini de vermiş olmalıyız. Girişimciliğin yanı sıra yenilikçiliği de bir kültür haline getirmeliyiz.
Eğitim seviyesi yükseldikçe girişimci sayısı arttığı için girişimci eğitimine en çok odaklanması gereken kurumlar üniversitelerimiz olmalıdır. Eğitim kalitesinin ölçümünde “girişimcilik” bir kriter olarak kullanılırsa üniversite bitiren her gencin girişimci olmasını bekleyebiliriz. Ayrıca girişimciliğin kendini gerçekleştireceği alanları geniş düşünmeliyiz. Bu bağlamda girişimci yetiştirmek her üniversitenin konusu olabilir ve olmalıdır.
KOBİ GİRİŞİMCİLİĞİ
XII. KOBİ Zirvesi’nin yoğunlaştığı özgün bir konu da Türkiye’de mevcut KOBİ’lerin birer ‘Girişimci KOBİ’ye dönüştürülmesi oldu. Türkiye’de dönüştürmemiz gereken yaklaşık 1.5 milyon KOBİ mevcuttur. KOBİ’lerin en büyük sorunu verimliliktir. KOBİ’lerde verimliliğin yükseltilmesi bir yönüyle de büyümeyi gerektirir. Bir KOBİ’nin büyümesi ise ‘girişimci’ olmasıyla koşulludur.
Proje yapamamak: Türkiye’de KOBİ’lerin en zayıf yönlerinden biri de yenilikçi fikir üretememek, proje yapamamaktır. Bundan KOBİ’lerimizin yenilikçi olmadığı sonucunu çıkarmıyoruz. Aksine, üç yıllık kesitlerde KOBİ’lerimizin yüzde 35’inin yenilikçi teşebbüste bulunduğunu ölçüyoruz; ancak başarı oranı düşük kalıyor. Örneğin; KOSGEB’in 1 Nisan 2016’da uygulamaya başladığı Kobigel Başvuruları 1 Nisan-6 Mayıs tarihleri arasında alınmıştır. Bu kapsamda Orta Yüksek ve İleri Teknoloji KOBİ’lerinde Kapasite Geliştirme başlığında 1501 adet başvuru, Geleneksel İmalat Sanayi KOBİ’lerinde Katma Değerin Arttırılması çağrımızda ise 1479 proje başvurusu olmak üzere iki çağrıda toplam 2980 proje başvurusu alınmıştır. Bu demektir ki çok az KOBİ’miz proje bazlı desteklerle ilgileniyor. KOBİ’lerimiz “proje” denilince ürküyorlar, çünkü proje yapma yetenekleri zayıf. Halbuki proje yapma yeteneği kazanmazlarsa KOBİ’lerin kalıcı sürdürülebilir başarı kazanmaları da mümkün olamıyor.
ArGe-İnovasyon-Girişimcilik: Türkiye’nin 2023 vizyonuna baktığımızda, hedeflere yönelik ve KOBİ’ler temelinde çok şeyi yeniden gözden geçirmeliyiz. Son 50 yılda Türkiye’de şirketlerin ömrü 60 yıldan 18 yıla geriledi. Günümüzün dinamik ortamında KOBİ’nin kalıcılığını ve büyümesini Ar-Ge, girişimcilik ve inovasyon sağlar. “Endüstri 4.0, Nesnelerin İnterneti, Mükemmeliyet Merkezi, 3 Boyutlu Yazıcılar, Bulut Bilişim” gibi teknolojiler ve sistemler günümüzün en güncel konuları haline geldi. Proje yapabilen ‘Yenilikçi ve Girişimci KOBİ’ler bu alana geçebilmektedir. Bu nedenle KOBİ’lerde proje kültürü noktasına odaklanmamız gerekmektedir. KOBİ’lere proje yeteneği kazandıracak mekanizmaları yaygınlaştırmalı ve KOBİ’lerin ayağına taşımalıyız. Bu noktada inisiyatifi STK’lar ele almalı, kamuyu arkasına alarak seferberlik başlatmalıdır. KOBİ’lerin kamudan beklentileri olduğu gibi kamunun da KOBİ’lerden beklentisi vardır. Örneğin; Üretim Reform Paketi hazırlanıyor. Bu bağlamda eğer bir KOBİ’nin projesi kabul görmüşse o projeye danışmanlık desteği veren firma da desteklenecek.
Kamu desteğinin erişilebilirliği: KOBİ’lerimizde engelleyici bir kültür de kamunun desteğinin erişilmez olduğunu varsaymaktır. Bürokratik dönem kalıntısı bu kültür değişmeli, KOBİ’lerde “Dönüşüm kültürü” egemen olmalıdır. Kamunun KOBİ’den beklediği, cesur, azimli ve dünyanın her coğrafyasında iş yapabilen girişimci bir hüviyete bürünmesidir. Ülke olarak girişimci KOBİ sayımızı artırmak zorunda olduğumuzun bilincindeyiz. Mevcut girişimci KOBİ’lerimizin özellikle bilgiye ulaşmasını sağlamalı, yeni ürün geliştirme, tasarım yapma, markalaşma ve inovasyon konusunda onları atılım yapmaya sevketmeliyiz.
KOSGEB ve TÜBİTAK’ın yeni konsepti: Türkiye’nin stratejik öncelikleri belirlenmiştir. ‘Yenilikçi ve Girişimci KOBİ’lerin desteklenerek güçlendirilmesi kamunun önceliği olmuştur. KOSGEB zaten “KOBİ’lerin can simidi” olarak markalaşmıştır. Bugün artık TÜBİTAK da aynı konsepti benimsemiş bulunmakta ve KOBİ’lere ulaşmak için adımlar atmakta, enerji, gıda, sağlık gibi stratejik odak noktalarına göre çağrı odaklı bir mekanizma oluşturmaktadır. Bu kurumsal yenilikler KOBİ’lerin gözünden kaçmamalıdır.
KOBİ'ler ve Yüksek Teknoloji: KOBİ’lerin yüksek teknolojiyle üretim yapılan sektörlere yönlendirilmesi bakımından Türkiye artık uygun bir ekosistem oluşturmuştur. XII. KOBİ Zirvesi’nde “Savunma Sanayi, Havacılık ve Uydu Uzay Teknolojileri” konularında yapılan sektörel sunumlar KOBİ’lerin kamu alımlarını itici güç olarak kullandıklarında yüksek teknolojili üretime geçebildiklerini gösteriyordu. TÜRKSAT hava platformları için; motor, iniş takımı, hidrolik / pnömatik sistemler, kanopi, fırlatma koltuğu, iklimlendirme sistemleri, servolar vb. alt sistemlerin üretiminde KOBİ’lerin ve girişimcilerin yatırımlarına ihtiyaç bulunduğunu duyurdu. ASELSAN, TAİ ve HAVELSAN’ın sunumu ile girişimciler ve KOBİ’ler; komuta kontrol ve savaş sistemleri, simülasyon, eğitim ve test sistemleri, yönetim bilgi sistemleri, anayurt ve siber güvenlik çözümleri gibi alanlara, bu alanlarda halen KOBİ’lerle iki milyon çeşit ürün üretildiği bilgisi de eklenerek davet edildi.
GİRİŞİMCİ KÜLTÜRÜ
Girişimcilik aynı zamanda bir kültür sorunu olarak da kendini gösteriyor. Bu nedenle kültürümüzdeki, girişimciliği engelleyen kalıntıların etkisini bertaraf etmemiz gerekiyor.
Girişimciyi baskı altına alan kültürel unsurların yenilikçi düşünmeyi de engellediği bir vakıadır.
Eğitimin her alanında girişimciliği ve yenilikçiliği engelleyen kültür kalıntılarıyla mücadele edilmelidir. Bu engellerden en bariz olanı kadını girişimcilikten ve yenilikten uzak tutan“cinsiyetçi bakış”tır.
XII. KOBİ Zirvesi’nde “kadın girişimci” konusuna ilişkin sunumlarda önemli tespitler ve çözümler dile getirildi. Kalkınacaksak, gelişeceksek kadın ekonomiye dahil olmalıdır. Kadın istihdam edildiğinde o ülkede kişi başı GSMH’nın 4 bin dolar arttığı hesaplanıyor. Şu anda Türkiye’de kadının istihdam oranı yüzde 27.5 gerçekleşiyor. Tüm Türkiye’de 98 bin kadın girişimci var. Bu oran ve sayılarla sürdürülebilir bir tatmin edici büyüme sağlamamız olanaksızdır. Kadın genellikle geçinmek için girişimci oluyor. Oysa fırsat girişimcisi kadın sayımızı da yükseltmemiz gerekiyor. Bu konuda, kamu-özel kesim ayırımı olmaksızın hepimizin kurumsal ortak sorumluluğu vardır.
Türkiye’de kadın girişimciyi teşvik eden ve destekleyen programlar uygulanmaktadır.
Ancak teşvik ve destekten sonrasını takip etmek de önemlidir, eksik kaldığımız noktalardan biri de budur. Çünkü denedik ve ölçtük; kadın girişimcilerimizin yüzde 85’i işe başladıktan sonra ilk 3 yılı tamamlayamamaktadır. Bu nedenle kadın girişimci eğitimlerinde mentörlük çok önemlidir. Bu konuda, “kadın kadından öğreniyor” gerçeği de ihmal edilmemelidir.
Kamu ihalelerinde kadınlara kota uygulanması, girişimci eğitiminde ve desteğinde kadın lehine pozitif ayırımcılık yapılması, mikro girişimci ekosistemlerinden başlayarak Türkiye’nin aynı zamanda bir “kadın girişimci ekosistemi” haline getirilmesi için politika ve yaklaşımlar geliştirmek hepimizin görevi olmalıdır.
Yerleşik kültürümüzde bir engel de gençlerin fikir ve hayallerini küçümsemektir. “Çocuktan girişimci mi olur?” güvensizliğidir. Oysa bu bağlamda dünya ve Türkiye gerçekliği çok değişmiştir. Bilişim ve bilgi ergenliği, biyolojik ergenliğin önüne geçmiş bulunmaktadır.
Bilişim ve bilgi temelli birçok uygulama, sosyal ağ ve bloglar 15-16 yaşlarında, lise çağındaki girişimciler tarafından gerçekleştirilmektedir. Genç girişimcinin önünü açmak Türkiye olarak boyun borcumuz olmuştur.
GİRİŞİMCİ SERMAYESİ
Girişimciliğin güçlenmesi ile girişimci sermayesinin finansal sahnede yerini alması, birlikte gelişen iki süreçtir. Türkiye bu sürecin başındadır. Bu nedenle “Türkiye’de Risk Sermayesi yok” algısı girişimciyi yanıltmaktadır. Girişimci “risk sermayedarı” aramamalı, fikir ve projeye odaklanmalıdır. Risk sermayedarı da yatırım yapacağı girişimciyi kendisi arayıp bulmalıdır.
“Risk sermayesi niye gelişmedi?” sorusunun Türkiye’de yanıtı yenilikçi girişimci sayımızı artırmak ve proje kalitemizi yükseltmek olmalıdır.
Türkiye’de girişimci destek mekanizmalarının yetersiz olduğu söylenemez.
Girişimci ve yenilikçi KOBİ’ler açısından destek ve fonlama sisteminin sorumluluğunu bugün için kamu sektörünün yüklendiği söylenebilir. Girişimci ve yenilikçi KOBİ’nin finansa erişiminin önündeki engeller kendi içindedir ve bu engelleri ortadan kaldırmaya yoğunlaşılmalıdır.
Girişimci açısından bütüncül destek gerektiren kritik aşama fikrin ticarileştirilmesi noktasındadır. Bu açıdan Girişimci Bilgi Sistemi yeni bir girişim ekosistemi hüviyetine yaklaşmaktadır. Bu sistem bütüncül yaklaşımla müdahaleyi mümkün kılacak yapıdadır.
Fikir sahibinin haklarının doğru ve hak ettiği şekilde verilmesi sözkonusudur. Bir girişimin hayata geçirilmesi için doğru işin, doğru fikrin, doğru finansmanın bir araya gelmesi zarureti bu sistemde gözetilmektedir. Kamunun girişimci destek sisteminde finansmana ulaşmayan doğru fikirin heba oluşu önlenmektedir.
Bilgiyi ticarileştirecek ‘Melek Yatırımcı Platformları’ metropol merkezlerde yoğunlaşma eğilimi taşıyor. Bölgesel ve mahalli planda girişimciye destek ve sermaye Kalkınma Ajansları’yla sınırlı kalıyor. Bu nedenle ‘Melek Yatırımcı Platformları’nın yaygınlaştırılmasında, bu sürece ‘Ticaret Odaları’nın ve yerel STK’ların işbirliği ile “Melek yatırımcı fonksiyon alanları” oluşturmaya öncülük etmelerinde yarar görülmektedir. Fikir ile ekonomik hayat arasında teori ile pratik arasında sağlam bir köprü kurmaktır bu. Çünkü Türkiye’nin her yerinde fikir vardır ve bu fikir; mümkünse firesiz olarak ekonomiye kazandırılmalıdır.
Yenilikçi girişimcilerin finansmana ulaşımındaki bürokratik engeller kaldırılmalı, yenilikçi girişimcilerin ve KOBİ’lerin finansmana erişimi kolaylaştırılmalıdır.
BİT TEKNOLOJİLERİ VE GİRİŞİMCİLİK
Mobilite hepimizin hayatına girdi, Türkiye’de mobil cihaz penatrasyonu yüzde 94’e ulaşmış durumda, 78 milyonun 73 milyonunda mobil cihaz var. Türkiye’de 2023 yılında beklenen bilişim pazarının büyüklüğü 160 milyar dolar olacak. Bugün bu rakam 30 milyar dolardır ve bunun 27-28 milyar doları donanım pazarı; sadece 2 milyar dolar civarı yazılım. Oysa konumuz açısından, yenilikçi girişimciliğimizin öne geçmesi bakımından bilişim sektörünün yazılım kolunda gerçekleştireceğimiz hamle büyük önem taşıyor. Hatta yazılım; Sanayi 4.0’ın bilişim hammaddesi olarak niteleniyor.
Bilişim teknolojilerine yatırım yapabilme kapasitesinden yoksun girişimci açısından ‘Bulut Bilişim’ geniş olanaklara kavuşturuyor ancak Türkiye bu konuda yeterli mesafe alamadı. Türkiye’de toplam bulut bilişim pazarı 80 milyon dolar civarında ve 2017’de 100 milyon dolar olacak. Dünya bulut bilişim pazarı ise 2017 yılında 127 milyar dolara, 2020 yılında da 500 milyar dolarlara çıkacak. Teknolojiye hızlı, kolay erişmek ve hızlı tüketmek; önümüzdeki trenddir ve Türkiye bir yandan dünyadaki yazılım rekabetine katılabilmek, diğer yandan ayağını küresel gelişmelere basan girişimciyi yetiştirmek bakımından varolan gücünü ortaya koymalıdır.
IP6’ya geçtiğimiz bugünlerde sonsuz sayıda cihazı internete bağlayabilir hale geliyoruz.
Türkiye’nin çıkış yakalayacağı bir alan; yeni bir yazılım alanı açılıyor.
Bu nedenle yazılımın stratejik sektör olarak kabulünü ve hatta girişimci eğitimlerini yazılıma göre güncellemeyi ve düzenleyici çerçevenin bu gereksinmeyi kapsamasını gündemde tutmalıyız. Türkiye’de yazılımın temelini oluşturan analitik düşünce yapısının geliştirilebilmesi için ilkokul ve liselerde kodlama ve algoritma dersleri verilmelidir.