Üniversitelerimiz, küreselleşme ve uluslararasılaşmanın ortaya çıkardığı sosyal ve ekonomik değişimlerden; işlevleri, sorumluluk alanları, organizasyon yapıları, fon yaratma yetenekleri bakımından etkilenmektedir. Yükseköğretimde artan rekabet ve kitlesel eğitim talepleri, üniversiteleri öğrenci odaklı, küresel kalkınmaya uygun eğitimi amaçlayan, yeni kaynak arayışlarına iten inovatif ve girişimci bir niteliğe dönüştürmektedir. Bu bağlamda girişimci üniversiteler, akademisyenler/öğrenciler tarafından yeni girişimci ve inovatif faaliyetlerin oluşturulması ve iş dünyasının daha yenilikçi ve girişimci niteliğe bürünmesini sağlayacak yollar hakkında araştırmalarda bulunan üniversiteler olarak tanımlanabilir.
Üniversitelerin yeni bakış açıları ve yeni platformlar geliştirmek zorunda olduğunu söyleyen YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof.Dr. Naci Gündoğan, “Yeni YÖK olarak üzerinde durmamız gereken önemli bir konu; araştırmacıların, elde ettikleri araştırma sonuçlarının sadece makale yazımı ve yayımlanması seviyesinde kalmaması, çalışmalarının ekonomik ve sosyal bir değer veya bilimsel bir etki yaratacak hale gelmesinde kendilerinin de bizzat rol sahibi olmalarıdır. Aksi halde yazılan makale, dergilerde ve kütüphane raflarında kalmaktadır” diyor.
İş dünyası, üniversitelerden motivasyonu yüksek, dijital dünyaya hâkim ve çok iyi yabancı dil bilen mezunlar istiyor. Yani üniversiteler, artık yatay ve dikey derinliği olan üyeler, öğrenciler ve mezunlar ile değerlendiriliyor. Disiplinler arasındaki sınırların gittikçe ortadan kalkması ve üniversiteler arasında küresel düzeyde cereyan eden rekabet, üniversitelerimizi eğitim ve araştırma yapılarını yenilenmeye zorluyor. Üniversitelerin temel misyonu olan eğitim faaliyetlerine, araştırma faaliyetlerinin de bir işlev olarak eklenmesi, üniversitelerin geçirdikleri ilk farklı ve büyük bir akademik aşama olarak değerlendirilebiliyor. Üniversite-sanayi işbirliği her iki tarafı da kazançlı kılan bir yapı. Gündoğan, “Yeni YÖK olarak oluşturduğumuz komisyonlar marifetiyle Türk sanayii ile yakın ilişki içinde çalışmaktayız. Bunun için YÖK bünyesinde geniş katılımlı ‘Üniversite Sanayi İşbirliği Komisyonu’ oluşturulmuştur. Ayrıca, yüksek öğretimde planlama sürecine paydaşların etkin katılımını sağlayabilmek adına ‘Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulu’ ve ‘Yükseköğretim Eğitim Programları Danışma Kurulu’ kurulmuştur. Böylece karar alma süreçlerinde ilgili paydaşların bir araya gelerek konunun farklı yönlerden ele alınmasını ve politikaların ortak akılla geliştirilmesini hedefliyoruz” açıklamasını yapıyor.
Uzun zamandır üniversitelerin tek tip olduğu ve çeşitliliğe geçilmesi gerektiğinin söylendiğini hatırlatan Gündoğan, yeni YÖK’ün başlattığı girişimler ile çeşitlilik, misyon farklılaşması ve ihtisaslaşmanın yürüyen, ete kemiğe bürünen bir proje olduğunu paylaşıyor. Yükseköğretimde ihtisaslaşmayı; “Araştırma Üniversiteleri” ve “Bölgesel Kalkınma Odaklı Üniversiteler” şeklinde iki koldan sürdürdüklerini kaydeden Gündoğan, “11 asıl ve 5 aday üniversitemiz, ‘Araştırma Üniversiteleri’ kategorisinde yer almaktadır. ‘Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi’ kapsamında ise bugün itibariyle 10 üniversitemiz ‘ihtisaslaşacak üniversiteler’ olarak belirlenmiştir. Yeni YÖK olarak, üniversite sanayi işbirliğini doğrudan etkileyen, üniversitelerimizin araştırma kapasitelerini geliştirebilmeleri adına yapılan çalışmalar kapsamında üniversitelerin sermaye şirketi statüsünde teknoloji transfer ofisi kurabilmeleri, bilimsel araştırma projelerinde bursiyer çalıştırabilmeleri ve üniversitelerin doktora sonrası araştırmacı çalıştırabilmeleri sağlanmıştır” diye konuşuyor.
YÖK’ten 100/2000 Doktora Bursları
Gündoğan, üniversite-sanayi işbirliğine yeni bir boyut kazandıracak ve savunma sanayisini ileri aşamalara taşıyacak olan “Aselsan Akademi Lisansüstü Eğitim Programı” projesini hayata geçirdiklerini aktarıyor: “Yükseköğretim Kurulu ve akademi camiası olarak, yenilikçi üretim ve istikrarlı büyümeye katkı sağlayabilmek amacıyla nitelikli insan gücünü ve geleceğin güçlü nesillerini yetiştirmeyi önümüze hedef olarak koyduk. Yani, insan odaklı kalkınma anlayışına önem veriyoruz. Bu amaçla; yeni ufuklar açacak 100 alanda 2000 araştırmacı yetiştireceğiz. Bu doktorantlar akademide, araştırma merkezlerinde ve Ar-Ge kuruluşlarında çalışacaklardır. YÖK 100/2000 Doktora Bursları Projesini sadece bir fonlama olarak görmüyoruz, gerçek anlamda üniversitelerde tam zamanlı çalışan, araştırmanın ruhuna inanan, güçlü bir nesil yetiştirmek istiyoruz. Bu program kapsamında ‘Yeni YÖK’ tarafından her yıl Türkiye’nin bilim hayatının 100 öncelikli alanı belirlenmekte ve her çağrıda bu liste güncellenmektedir. Bu alanların dörtte üçü disiplinlerarasıdır. Robotik, nanoteknoloji, ilaç, aşı, göç çalışmaları, deniz hukuku gibi fen ve mühendislik alanlarının yanı sıra sağlık ve sosyal bilimler alanlarının hepsini bu proje kapsamaktadır. Programda bugün itibariyle 4250 civarında öğrencimiz var. Bu seneden itibaren program ilk mezunlarını vermeye başladı.”
Eğitimde bilgi kadar yeteneklerin geliştirilmesi ve kazandırılmasının ön planda olduğunu paylaşan Gündoğan, başlattıkları ‘Dijital Dönüşüm Programı’nın bunlardan biri olduğunu, bu projeyi Doğu ve Güney Doğu Anadolu’daki 16 üniversitede uyguladıklarını, bu proje ile bu yıl 36 bin 2 öğrencinin 3.112 öğretim elemanının merkezi bir planlama ile eğitim aldıklarını belirtiyor.
Yeni meslekler tanımlanıyor
Dünya ile senkronize bir araştırma ve inovasyon ekosisteminin geliştirilmesi yönünde güçlü adımlar attıklarını kaydeden Prof.Dr. Gündoğan, şu noktalara değiniyor: “İş ve akademi dünyasının verilerine göre 2022’ye kadar olan süreçte teknolojiye bağlı gelişen veri analistleri ve veri bilimciliği, yazılım ve uygulama geliştiriciliği, e-ticaret ve sosyal medya uzmanlığı gibi mesleklere talep artacak. Bu kapsamda YÖK olarak var olanlara ilaveten bu yıl çeşitli üniversitelerimizde ‘Bilgi Güvenliği Teknolojisi, Yapay Zekâ Mühendisliği’ gibi programları başlattık. Gelecek yıllarda önlisans, lisans ve yüksek lisans programlarında yeni programların artacağından eminim. Ayrıca bu alanlarda üniversitelerimiz çeşitli araştırma ve uygulama merkezleri kuruyor, YÖK olarak bunların açılması ve geliştirilmesini destekliyoruz. Üniversitelerimizdeki dijitalleşmeyi hızlandırmak için daha önce zikrettiğim ‘Dijital Dönüşüm’ eğitim programlarını düzenledik ve dijitalleşme hususundaki eksiklerimizi gidermek için bu konudaki çalışmaların kapsamı ve içeriğini daha da zenginleştireceğiz.
Ayrıca, 5 Kasım’da, Yükseköğretim Kurulu’nda iş dünyamızın üst düzey temsilcileri, üniversitelerimizin rektörleri, akademisyenler ve meslek profesyonellerinin katılımıyla ‘geleceğin meslekleri’ konulu bir kongre düzenliyoruz. Kritik bir noktanın altını çizmem gerekiyor. Küresel ekonomide risk alanlarından biri de tarım. Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi avantajlarının ötesinde teknoloji ve girişimcilik boyutu ile tarım konusunda stratejik çabalarını güçlendirmesi gerekiyor. Tarım ve Orman Bakanlığımız ile bu yönde önemli bir adım atıyoruz. Kamu-üniversite işbirliğine güzel bir örnek teşkil edecek bu adımla Bakanlık ve üniversitelerin karşılıklı olarak teknoloji ve araştırma altyapılarını ortaklaşa kullanabilmelerine imkân sağlayacak protokol hazırlığımız son aşamasına gelmiş bulunmakta."
Girişimcilik ve yenilikçilikte devlet ve özel ayrımı yok
TÜBİTAK öncülüğünde 2013 yılından itibaren “Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi" sonuçları son yedi yıldır hazırlanıyor. TÜBİTAK ve KOSGEB'in bu alanda verdiği önemli desteklerle akademide girişimcilik ekosistemi ciddi bir atılım sürecine girmiş bulunuyor.
Burada devlet ve vakıf üniversiteleri ayrımı yapılmadan bir sıralama yapılıyor. Gündoğan, “Ayrıca, bu yıldan başlamak üzere her yıl belirlediğimiz göstergeler doğrultusunda oluşturulmuş ve her bir üniversitemize ait ‘2018 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporları’nı kamuoyu ile paylaştık. Vakıf üniversitelerimiz de dahil bütün üniversitelerimizin Ar-Ge, verimlilik artırma, ürün geliştirme, inovasyon vb. kapsamda endüstri (hizmet dâhil bütün sektörler) ile ortak yürütülen proje sayılarına ait veriler bu raporlarda yer almaktadır. Öğrencilerimizin eğitimleri sırasında, edindikleri bilgi ve becerilerini toplumsal ve endüstriyel hayata aktararak yaratıcı ve girişimci yeteneklerini bu projeler kanalıyla geliştirmelerini teşvik etmeyi hedefliyoruz” diyor.
Üniversitelerden araştırma ve geliştirme çalışmaları ile bilimsel projeler yapmak ve ilmi literatüre katkı sağlayacak nitelikli yayınlar üretmenin beklenildiğini kaydeden Gündoğan, “Üniversitelerimizin bu alanlardaki gelişimi de öğretim elemanları ve öğrenciler tarafından yapılan yayın, patent, faydalı model ve tasarım başvurusu ve tescillenen faydalı model ve tasarım ile alınan patent sayısı izlenerek üniversitelerimizin dikkatinin yenilik ve sanayi ile işbirliğinde yoğunlaşması hedeflenmektedir. Burada amacımız üniversiteleri birbiri ile kıyaslamak değil yükseköğretimde eşitlikçi rekabeti oluşturmaktır. Geçtiğimiz günlerde vakıf üniversitelerinin gelirlerinin en az yüzde 1’ini Ar-Ge çalışmalarına harcama zorunluluğu getirdik. Önümüzdeki dönemde vakıf üniversitelerimizin de ülkemizin Ar-Ge süreçlerine önemli katkılar sunacaklarına inanıyoruz” açıklamasını yapıyor.
Gündoğan, YÖK olarak başlattıkları ‘Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması’ programı ile girişimcilik ve kalkınma konusunda ihtisas alanları oluşturduklarını, şu an 10 üniversite ile belirlenmiş sektörlerde bulundukları bölgenin girişimcilik ekosistemini güçlendirdiklerini ifade ediyor: “Strateji ve Bütçe Başkanlığımız bu üniversiteleri ihtisas alanları doğrultusunda mali olarak destekliyor, biz de YÖK olarak akademik personel ve kurumsal destek veriyoruz.” Gündoğan, üniversitelerin belirli sektörlerde uzmanlaşmasının meyvelerine bulundukları illerin yakın zamanda şahit olacağını, bu üniversitelerin uzmanlaştıkları alanlardaki eğitim ve araştırma faaliyetleri ile özel ve kamu sektör işbirlikleriyle yerel kalkınmanın dinamosu olacaklarını aktarıyor.
Yeni YÖK, yükseköğretim kurumlarında lisans ve/veya lisansüstü programlarda fikri mülkiyete ilişkin dersleri, alan farklılıkları dikkate alınarak seçimlik veya zorunlu ders kapsamına aldı. Ayrıca akademik yükseltme ve atamalarda patent ve tasarım gibi hak sahipliği ağırlıklı puanlarla teşvik alınabiliyor. Gündoğan, “Öncelikli alan YÖK 100/2000 Doktora bursları kapsamında iki yıldır Fikri Mülkiyet Hukuku doktora programına öğrenci kabul edilmektedir. Fikri Mülkiyet Hukuku alanı da Hukuk Doçentlik alanı arasına dahil edilmiştir. Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO); akademik araştırma sonuçlarının verimli ve hızlı bir şekilde ticarileşmesine ilişkin faaliyetlerin yürütüldüğü organizasyonlardır” diyor.
TTO’lar, üniversite sanayi işbirliğinin gelişmesine destek olmak, endüstride uluslararası rekabet edebilir ürünler geliştirilmesine katkı sağlıyor. Gündoğan “Bilimsel ve teknolojik araştırma yetkinliğinin geliştirilmesi ve işbirliği için yol gösterici olarak yapılan çalışmalardan bir diğeri, yükseköğretim kurumlarında araştırma ve uygulama merkezlerinin kurulmasıdır. Uygulama ve Araştırma Merkezleri (UAM), üniversitenin mevcut yapısı içerisinde yapılamayacak faaliyetlerde bulunmak üzere kurulurlar. Bu merkezler, hâlihazırda bir arada çalışan ve aynı ilgi alanını paylaşan araştırmacıları bir araya getirmesinin yanı sıra pek çok farklı uzmanlık alanından araştırmacıları da bir araya getirerek disiplinler arası çalışmaların yapılmasına zemin oluşturuyor” diye konuşuyor.
Üniversitelerde dönüşüm zamanı
Üniversitelerde dönüşüm zamanı
Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), yenilikçi üretim ve istikrarlı büyümeye katkı sağlamak amacıyla nitelikli insan gücünü ve geleceğin güçlü nesillerini yetiştirmeye odaklanıyor. YÖK bu amaçla 100 alanda 2000 araştırmacı yetiştirecek.