“Hedeflerimizi ilk yarıda büyük ölçüde aştık ya da gerçekleştirdik”
Yakın dönemde ilk yarı finansal sonuçlarını açıkladıklarını hatırlatan Bali, şöyle devam etti: “2017 yılı iş programımızda belirlediğimiz hedefleri ilk yarıda büyük ölçüde aştık ya da gerçekleştirdik. Yüzde 14’ün üzerinde bir sermaye yeterlilik rasyosu hedefliyorduk. Şimdi yüzde 16.5 gibi gayet iyi bir noktada ilk yarıyı kapattık. Yine 2017 yılı için yüzde 12-13 bandında bir kredi büyümesi, yüzde 14-15 bandında da bir mevduat büyümesi öngörmüştük. Haziran sonu itibarıyla kredilerde yaklaşık yüzde 10, mevduatta da yüzde 8 düzeyinde bir büyüme kaydettik. Dolayısıyla öngördüğümüz büyümenin büyük bölümünü ilk yarıda gerçekleştirmiş durumdayız.”
Bankanın aktif kalitesi açısından da olumlu ayrışmasını sürdürdüğünün altını çizen Bali, sorunlu kredilerin toplam kredilere oranında yüzde 2.4 gibi sektör ortalamasının önemli ölçüde altında bir seviyeyi koruduklarını vurguladı.
“KGF kredilerini en çok kullandıran bankayız”
Bali, bankanın Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaletli krediler konusunda da önemli bir performans gösterdiğini ifade ederek, “Biz KGF kefaletli olarak 18.5 milyar Türk lirası kredi kullandırdık. Bu desteğimiz tüm KOBİ’lere ve KOBİ ölçeği dışında kalan firmalara il/ilçe bazında nakış gibi işlenerek, 2 ay gibi kısa bir sürede sağlandı. Ayrıca en fazla KGF kredisi veren banka olarak, bu kredilerin çok büyük bölümünü yeniden yapılandırma maksatlı değil, yeni kullandırım şeklinde amacına uygun olarak müşterilerimize sunduk” dedi. KGF kredileri konusunda sektörün de iyi bir sınav verdiğini belirten Bali, “Daha iyisi olabilir miydi? Daha iyisi tabii ki olabilir. Şöyle ki alınmış olan makro ihtiyati tedbirlerdeki gevşemelerle bütçe açığının GSYİH’ya oranını bir miktar genişletecek şekilde kamunun almış olduğu sorumluluk banka bilançolarına olumlu yansıdı. Bunun karşılığı olan politikaların, bütün bankalarımızca daha da cesurca uygulanabileceğini düşünüyorum” diye konuştu.
“Dijitalleşmeyi iyi kavradığımızı düşünüyorum”
İş Bankası’nın dijitalleşmeyle ilgili çalışmalarına da değinen Bali, tarihsel geçmişine bakıldığında bankanın teknoloji alanındaki büyük dönüşümlere öncülük ettiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: “1990’ların başında ‘803 kapılı tek şube’ sloganıyla çıkmışız ortaya. ‘Online – realtime’ bütün şubelerini birbirine bağlayan, aslında tek şube haline getiren bir banka olmayı başarmışız. Tamamen dahili vizyonla, o yıllardaki o jenerasyonların, o nesillerin çalışmalarıyla… 1982’de Türkiye’ye ilk Bankamatik cihazını getirirken de aynı ruhla çalışmışız, 1997’de Türkiye’de ilk internet bankacılığını sunarken de… Yine 2000’lerin başında bankacılık işlemlerini mobil platformlara taşıma konusunda teknolojinin yönünü öngördüğümüzü ve izleyen değil, öncülük yapan rolleri üstlendiğimizi görüyoruz. Şu anda da bankayı önümüzdeki onlarca yıla taşıyabilecek olan en büyük teknolojik altyapı dönüşümünü gerçekleştiriyoruz. Mesela bunun bir parçası, Tuzla’da kurmuş olduğumuz, 2 binin üzerinde çalışanımızın bütün bankaya hizmet verdiği teknoloji ve operasyon merkezi… Bankayı gelecek yıllarda veri konusunda olumlu yönde ayrıştıracak veri merkezi yatırımımızı da tamamlamış bulunuyoruz.”
“Ülke olarak yurtiçi ve yurtdışı sıkıntılara aslanlar gibi direniyoruz”
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin görüşlerini de aktardı. Geçen yıldan bu yana küresel ekonomik sıkıntılar açısından bakıldığında, daha da yoğunlaşan gündemlerin söz konusu olduğunun altını çizen Bali, Uluslararası Finans Enstitüsü’nün 217 trilyon dolar ile rekor bir seviyede küresel borç miktarı açıkladığını, bunun çok ciddi bir rakam olduğunu belirtti. Bali, GSYİH’nın yüzde 327’sine tekabül eden bu rakamın aslında global krizin beklenmeyen adreslerde bile ne tür hasarlar yaratıp sonra borca dönüştüğünü, bu sarmalın içinden tamamen çıkılmadığını gösterdiğini söyledi.
Adnan Bali, global ekonomik sıkıntılar ve bunların ülke ekonomisine etkilerine ilişkin şunları kaydetti: “Bizim kendi bölgemizde yaşanmış ve yaşanmakta olan jeopolitik gerilimler, küresel krizin faz değiştirse bile hâlâ etkilerini sürdürüyor olması, Avrupa’daki borç krizi, Fed’in tahvil alımlarını azaltacak olması, bunun bizim de dâhil olduğumuz gelişmekte olan ülkeler grubuna sermaye akışlarını etkileme potansiyeli, yurtiçinde de bu arada olağandışı, epeyce siyasi ekonomik gelişmeler… Hatta hiçbir öngörüde yer almayan darbe girişimi dâhil hadiselere rağmen ülke olarak hem yurtiçi hem yurtdışı sıkıntılara karşı tabirim yerindeyse gerçekten aslanlar gibi direniyoruz. Bu kadar çok boyutlu, bu kadar çok taraflı, derin, girift bir ortamda bugün yine bütçe açığı/GSYİH oranı, ekonomideki bir kısım genişletici önlemlere rağmen korunabiliyor. Bunun sürdürülmesi de çok önemli. Bu gösterge yalnızca gelişmekte olan ülkelerle değil gelişmiş ülkelerle de karşılaştırıldığında halen olumlu yönde ayrışıyor. Onun için aslanlar gibi direniyoruz hâlâ diyorum. Yapısal olarak hakikaten sağlam olan makroekonomik temellerimiz yeri geldiğinde karşılaştığımız sorunları çözmede de bize esneklik sağlıyor.”
“Yüzde 5 gibi bir büyüme öngörüyoruz”
Adnan Bali, Türkiye’nin büyüme performansına ilişkin kamu harcamalarının desteği ve 2016’nın sonlarında makroekonomik tedbirlerde başlayan genişletici önlemler sayesinde ekonomide yeniden hızlı toparlanma gerçekleştiğini, bütün bunlara rağmen 2016 yılında yüzde 2.9 gibi bir büyüme yakalanabildiğini ifade etti. Alınan tedbirlerle özellikle KGF kefaletli kredilerin etkisiyle bu yıl büyümenin iyi ivmelendiğinin altını çizen Bali, öncü göstergelerin bu toparlanmayı teyit ettiğini vurguladı. Bali, “Avrupa Birliği’nde kriz sırasında ekonominin canlandırılması için toksik varlıkların satın alınması gibi yollara başvurulurken bizde KGF enstrümanının çok iyi bir zamanlamayla ve iyi bir şekilde uygulandığını düşünüyorum” dedi. Bali, kamunun bu anlamda gereğini yaptığını şimdi de ekonominin kendi dinamiğiyle gitmesini sağlayacak özel kesim inisiyatiflerine ihtiyaç olduğunu belirtti. Bali, “Özel kesimin sadece tüketim harcamaları ile değil, yatırım harcamaları ile de büyümeyi desteklemesi gerekir. Burada dış konjonktür de önemli… Dış talepte, özellikle Avrupa ekonomilerindeki toparlanmalara bağlı olarak bir miktar canlanma var. Bu da destekleyici bir unsur…” bilgisini verdi.
Reel kredi artışıyla büyüme arasında çok ciddi bir ilişki olduğunu söyleyen Bali, ekonomik büyümenin yüzde 5’in üzerinde seyretmesi için reel kredi artışının yüzde 10 civarında olması gerektiğini kaydetti. Bali, “Şu anda yüzde 21’in üzerinde bir kredi artışı var. Enflasyonun da yılsonu itibarıyla yüzde 10’u aşmayacağını dikkate alırsak, kredilerde 10 civarında bir reel büyümenin olabileceğini, bunun da yüzde 5 gibi bir büyümeyi destekleyebileceğini, oraya yakınsatabileceğini öngörüyoruz” değerlendirmesini yaptı.