Akkan Suver: Sivil toplum kimliğimizle Türkiye’yi yurtdışında temsil edebilmenin huzur ve gururu içinde sözlerime Romanya'dan başlamak istiyorum. Bir ay içinde iki defa Romanya'yı ziyaret ettim. Romanya-Türkiye arasındaki sivil düşünce ilişkilerine fazlasıyla önem vermekteyiz.
Bükreş’te Yeni Stratejiler Araştırma Merkezi adıyla önemli bir düşünce merkezi kuruldu. Bu merkez Balkanlar’daki değişimi ele alıyor. Bu büyük değişim arifesinde onlar da bizim gibi Balkan beraberliğine büyük önem atfediyorlar. Avrupa’nın Balkanlar’ı bir bütün olarak kabul etmesi konusunda ortak görüş birliğimiz var. Zamanında yerimizi ve vazifelerimizi ifa edersek Cumhuriyetimiz’in 100. yılında Avrupa Birliği üyesi bir ülke olacağımıza inanıyorum. İlk gidişimin gerekçesi buydu.
Romanya’ya ikinci gidişim ise merkezi Bükreş’te bulunan Karadağ-Hazar Denizi Uluslararası İşbirliği Vakfı’nın olağan genel kuruluna katılımım münasebetiyleydi. Marmara Grubu Vakfı’ndan Şamil Ayrım’la birlikte genel kurula katıldık.
Bir başka seyahatim Slovenya’ya oldu. Slovenya’nın başkenti Ljubliana’da bulunan Life Learning Academie’nin yeni düşünceler toplantısına katıldım. Burada bana “Ambassador of Knowledge” ödülü verildi. Dünyaca ünlü düşünürlerle biraraya geldik. Bu toplantılara da Genel Sekreterimiz Dr. Fatih Saraçoğlu, Müjgan Suver ve Aslı Yanardağ ile birlikte katıldım.
Bu arada Montenegro’ya da gittim. Bu gidişim ise biraz baş fahri konsolosluk görevimle ilgili oldu. Montenegro’nun Bar Belediyesi ile Küçükkuyu Belediyesi’ni kardeş şehir yapacağız.
Ayın son günlerinde ise Bakü’deydim. Kardeş Azerbaycan’da devlet yetkilileriyle bir yıl sonra gerçekleştireceğimiz 20. Avrasya Ekonomi Zirvesi üzerine görüş alışverişinde bulunduk. Şamil Ayrım ve Cengiz Güldamlası arkadaşlarımla birlikte Azerbaycan’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Prof.Dr. Ali Hasanov, Milli Meclis Başkanı Oktay Esadov, Başkan Yardımcısı Valeh Aleskerov, Azerbaycan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Prof.Dr. Ehliman Emiraslanoğlu, Enerji Bakanı Natıq Aliyev, İletişim ve İleri Teknoloji Bakanı Ramin Guluzade, Azerbaycan’da Atatürk Kültür Merkezi Başkanı Prof.Dr. Nizami Caferov ve Türkiye Büyükelçisi Alper Coşkun ile ayrı ayrı görüşmeler yaparak 20. Avrasya Ekonomi Zirvesi ile ilgili çalışmalarda bulunduk.
Bütün bunları yaparken bölgemizde barışın, refahın bölüşülmesi düşüncesine nasıl katkıda bulunabiliriz fikrini de devamlı göz önünde tuttuk.
KobiEfor: Karadağ Devleti’nin İstanbul Fahri Başkonsolosu olarak Türkiye-Karadağ ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Akkan Suver: Montenegro “Karadağ” Devleti bu yıl bağımsızlığının onuncu yılını kutluyor. Sırbistan’dan kavgasız gürültüsüz bir plebisitle ayrılan Karadağ; bugün, Balkanlar’da istikrarlı bir ülke olarak kabul gören bir devlettir. Dünya Bankası’nın hazırladığı ve 189 ülkedeki yatırım ortamının elverişliliğini ölçen “Doing Business 2016” raporunda Karadağ 46. sırada yer almaktadır. Karadağ ile Türkiye arasında mevcut siyasi, diplomatik ve ekonomik ilişkiler fevkalade mükemmeldir. Aramızda vize yoktur. Her gün THY uçakları başkent Podgorica’ya uçmaktadır. Karadağ bir fırsatlar ülkesidir. Türk yatırımcısı için dengeli ve istikrarlı bir merkezdir. Sanayicilerin ülkede gerçekleşmekte olan özelleştirmeleri takip etmelerini öneririm.
KobiEfor: Turizm açısından “zenginlikler ülkesi” olarak nitelendirilen Karadağ’ın öne çıkan özelliklerini anlatır mısınız?
Akkan Suver: Turizm ve hizmet sektöründe öncü bir ülke olan Karadağ, küçük nüfusuna rağmen turizmde büyük evsahipliğine imza atmakta olan bir ülkedir. Adriyatik sahilinin vazgeçilmezi olarak adlandırılmaktadır. Nüfusu 650 bin civarında olan Karadağ’a geride bıraktığımız yıl içinde yalnız Türkiye’den 20 bin turisti ağırladı. Ülkeyi ziyaret eden turist sayısı ise gene geçen yıl 1.5 milyonu aştı. Özellikle de Budva, Kotor, Bar ve Ulcinj yaz tatillerinde Avrupalılar’ın adeta ziyaretgahıdır. Gene doğal güzelliklerin değerlendirilmesine gelince; başta Tara Kanyonu olmak üzere dünyaca ünlü kanyonlar buradadır. Öte yandan Bar şehrinde Türkçe konuşarak anlaşabileceğinizi de söylemek isterim.
UNESCO tarafından koruma altına alınan kanyonlar ve milli parklar Karadağ’ın emsalsiz turizm merkezleridir. Durmitor Milli Parkı, Biogradska Gora Milli Parkı, Prokletije Milli Parkı, İşkodra Gölü Milli Parkı, Lovcen Milli Parkı bunların başlıcalarıdır. Sveti Stefan Adası ve Herceg Novi de görülecek yerlerin başında gelmektedirler.
Dini turizm açısından da hem Müslümanlar hem de Ortodokslar için Balkanlar’da Karadağ tarihi bir ziyaret mekanıdır.
KobiEfor: Uluslararası arenada Karadağ'ın siyasi yeri nedir? Bağımsızlık sonrası hedefleri nelerdir? Neleri yaptı veya yapabildi?
Akkan Suver: Karadağ bağımsızlık sonrasında önüne iki hedef koymuştu. Bu hedefler NATO ve AB üyelikleriydi. 7 yıl süren bir sürecin ardından önüne koyduğu iki hedeften birine NATO üyeliğiyle ulaşmış oldu. Böylece Batı Balkan ülkelerinden Arnavutluk ve Hırvatistan'dan sonra Karadağ, NATO’ya katılan bölgenin üçüncü, NATO’nun ise 29. ülkesi oldu. NATO’nun “beraber çalış, beraber yaşa” prensibiyle yarınları kucaklamaya hazırlanan Karadağ, böylelikle Balkanlar’ın istikrarına katkı sağlayacaktır. Sağlanacak istikrarla Balkanlar’da güvenlik, beraberlik ve zenginlik daha çok artacaktır. Demokratik ülkelerde “altın üçgen” diye tanımlayabileceğimiz bir deyim vardır. Üçgenin bir köşesinde demokrasi, diğer köşesinde işleyen ekonomi ve üçüncü köşesinde güçlü bir savunma. Bu üçü beraber olmadıkça ülkenin itibarlı olması, dengeli olması, bir yere gidebilmesi mümkün değildir. Batı dünyasında bizim de dahil olduğumuz bir güvenlik sistemi vardır. Bu NATO’dur. NATO; bir ülkeye bir tecavüz vaki olursa o tecavüzü, tüm ittifak ülkelere yapılmış sayar. Dolayısıyla Karadağ’ın NATO’ya dahil olması önemlidir. Önemli olduğu kadar bundan böyle Karadağ için yaşamsal bir hayat tarzıdır.
KobiEfor: Türkiye’nin ekonomik gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Akkan Suver: Biz bir G20 ülkesiyiz. Bizimle standart olarak boy ölçüşebilecek bölgede bir başka ülke yok, İtalya bile buna dahil. Türkiye bu son Rusya krizine rağmen ithalat ve ihracatta mesafe kaydetmeye devam ediyor. Zaten Rusya ile olan bu gerginliğin kısa sürede biteceğine inanıyorum. Akıl galip gelecek ve Rusya ile ilişkiler düzelecektir. Gene komşularımızla olan ilişkilerimizin dün olduğu gibi olumlu bir çizgiye geleceğine inanıyorum. Türkiye ekonomisi bugün IMF’ye borç verir hale gelmiştir. Büyük yatırımların evidir Türkiye, bunlardan biri de Marmaray projesidir. Bunu 15 yıl önce söyleseniz kimse inanmazdı. Bu arada önemle belirtmeliyim ki bitirilmekte olan Üçüncü Boğaz Köprüsü, çevre yolları, Kars-Tiflis-Bakü demiryolu, TANAP Projesi, TAP Projesi, bunlar yükselişimizin, büyümemizin önemli paradigmalarıdır.
KobiEfor: Türkiye’nin dış politikasında
paradigma değişikliklerine tanık olmaktayız.
Bu konuda görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Akkan Suver: Bana göre geç kalınmış bir davranış bugün gerçek olmaktadır. Türkiye’nin menfaatleri, hissi bir takım değer ölçüleriyle askıya alınmıştı. Libya ilişkileri, Mısır ilişkileri, İsrail ilişkileri, Suriye ilişkileri, Rusya ilişkileri hatta İran ilişkileri baş ağrıtan bir vaziyet almıştı. Türkiye komşularıyla sıkıntılı günler geçirmekteydi. Devletlerin hissi davranışları olmaz. Türkiye bu haklı teze, bugün uymaktadır. İsrail ile ilişkilerin düzelmesi yalnız Türk-İsrail münasebetlerine değil, bölgenin istikrarına atılmış bir adımdır. Terör Orta Doğu’da adeta kol gezmektedir. Karşılıklı sorumlulukla teröre (dur) deme şansı mevcuttur. Ekonomik açıdan da İsrail Akdeniz’de elde etmekte olduğu gaz ve petrolü bizim aracılığımızla dünyaya sevk edebilecektir. Bu da karşılıklı ekonomik bir verimliliğin ortak işaretlerini taşımaktadır. Sırada Mısır yer almalıdır. Mısır Afrika’nın kapısıdır. Libya göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla ben bu yaklaşımları olumlu buluyorum. Bir başka deyişle Türkiye dış politikada dengeleri yerine oturtmaktadır.
KobiEfor: İngiltere'nin kaçma arifesinde
bulunduğu bir Avrupa Birliği düşüncesini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Akkan Suver: Avrupa Birliği projesi bir barış projesidir. Bir arada refahı paylaşma projesidir. Onun içindir ki NOBEL Ödülü’ne layık görülmüştür. Merkezi Avrupa ülkeleri 70 yıldır savaşsız yaşamaktadırlar. Avrupa’nın sahip olduğu kriterler, bugün medeni alemin kabul ettiği değerlerdir. İngiltere bir referandum yapmış, ayrılma kararı almıştır. Anglosakson mantığını ancak İngiltere’yi tanıyanlar anlayabilirler.
Parası kıymetlidir. İngiliz’in ölçüleri faklıdır, kendine göredir. Yazılı yasaları yoktur. Ama ritüelleri ve adetleri vardır. Herkes bu ritüel ve adetlere riayet eder. Dünyadaki din işlerinin başı hep erkeklerdir. İngilizlerde ise Kraliçe’dir. Ülkeye giriş, çıkış onun kurallarına göredir. Hala kilo, demez “okka” der. Herkes metre derken o “ayak” der. Yollarda dünya sağdan giderken o “soldan” gider. Ölçü sisteminde “inç-mil” geçerlidir. Kırmızı pasaporta “vize” uygular.
Sömürge ülkelerinden ayrılıp gitmiştir ama Pakistan’da, Hindistan’da, Güney Afrika’da onun kuralları geçerlidir. Kıbrıs’ın güneyinde Avrupa Birliği vardır ama kurallar İngiliz’indir. Kuzey Kıbrıs’a “yavru vatan” deriz ama onun mahkemesinden okuluna, maaş sisteminden trafiğine, hayat standardından alışveriş alışkanlığına her şeyi İngiliz gibidir. Döviz denince Kıbrıs’ta akla ne dolar ne de euro gelir. Sterlin o ülkelerde yabancı paradır. İngiliz ardında iz ve alışkanlıklar bırakan bir ülkedir. Onun varlığı, kağıtta yazılı olmasa da hissedilir. Avrupa Birliği gelenekçi bu yapıyı içine alamamışsa Fransız’a, Alman’a, Macar’a, Portekizli’ye kabul ettirdiği Avrupalılığı, İngiliz’e kabul ettirememişse sorumluluk ona değil, adalılara aittir.