Çin Halk Cumhuriyeti’nde düzenlenen Barış 2016 Konferansı’na katılan Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver ile Çin seyahatini konuştuk. Akkan Suver anlatıyor:
“Geride bıraktığımız Eylül ayının son on gününü Çin Halk Cumhuriyeti’nin Pekin, Yinchuan ve Guangzhou şehirlerinde geçirdim. Burada bulunma sebebim, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Barış ve Silahsızlandırma Derneği’nin Yinchuan şehrinde tertiplediği Barış 2016 Konferansı'ydı. Bu konferansta iki defa konuştum. Bir defa da oturum yönettim. Marmara Grubu Vakfı olarak Barış Toplantıları’na bu yıl arkadaşlarım Şamil Ayrım, Av. Ercüment Güvercin ve Kenan Acıkök ile birlikte katıldım. Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen temsilcilerin hazır bulunduğu Barış 2016 Toplantısı’nda yaşanan olaylar gündeme getirildi.
Toplantılar sırasında bir defa daha gördüm ki; Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin ilişkileri farklıdır. İki ülke arasında sorunsuz olarak gelişmekte olan dostane ilişkilerimizin gerçekleşmekte olan İpek Yolu projesiyle daha da ileri seviyeye çıkacağına inanıyorum. Çin istikrarlı ve çaplı bir büyümenin bütün işaretlerini veriyor. Şehirler otoyollar ve katlı viyadüklerle donatılmış. Otomobillerin modelleri birbirleriyle yarışıyor. Yeşil alanların büyüklüğü olağanüstü büyümenin ve yollara çiçeklerle, ağaçlarla hayatiyet kazandırmanın makro boyutlarını sunuyor. Hâsılı Çin büyüyor, gelişiyor ve zenginleşiyor.
Avrasya birlikteliği İpek Yolu’nun kapısını araladı
Tarihi İpek Yolu, tarihin sayfalarından çıkıyor, gerçek oluyor. İpek Yolu projesini benimsemekte olan Türkiye; bu stratejik projeye lojistik ve ulaşım alanında olağanüstü destek vermektedir. Asya’yı Avrupa’ya bağlayan iki köprüye, bir ay önce bir üçüncü köprü ekleyerek hem demiryolu, hem otoyollarla Asya’yı Avrupa’ya hem denizin altından, hem de denizin üstünden birleşmesini sağladı. Gene yapımı bitmekte olan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesiyle de demirden bir İpek Yolu, Pekin’den Londra’ya ulaşımımızı sağlayacaktır. Türkiye, Deniz ve Kara İpek Yolu Ekonomik Kuşağı projesini sürdürülebilir bir barış projesi olarak nitelendirdiğinden bu alanda kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası’na da ortak olmuştur.
Bu bir Avrasya projesidir. Asya’nın bir ucunda Çin, öbür ucunda Türkiye, ama arada Avrasya denilen bir olay var. Orta Asya’nın ve Kafkaslar’ın tamamını kapsayan bu coğrafya ile ben ve Marmara Grubu Vakfı’nı oluşturan arkadaşlarım yirmi yıldır ilgilenmekteyiz. Önce Çin ile Türkiye Avrasya vasıtasıyla birleşti. Daha sonra gelişmekte olan ulaştırma projeleriyle yeni İpek Yolu Ekonomik Kuşağı şekillenmeye başladı.
Önümüzde şekillenmekte olan bir başka gerçek de parlak bir ekonomik gelecektir. Öte yandan Çin Halk Cumhuriyeti ile aramızda sürmekte olan ekonomik canlılık İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ile yeni bir hız ve dinamizm kazanmak üzeredir.
Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın barış içinde yaşayan bölünmemiş istikrarlı ve zengin bir coğrafya yaratmak için giriştiği Deniz ve Kara İpek Yolu Ekonomik Kuşağı projesi bugün bütün bölge ülkelerinin ilgisini çekmiş bulunmaktadır.
Bu proje ile bölgesel işbirliği gayretleri hızlanmıştır.
Bu barışın geleceği için stratejik bir adımdır.
Terörizm belasına dur diyebilecek bir yaklaşımdır.
Bu transformasyon coğrafyanın barış, istikrar ve refahı bakımından 21. yüzyılda belirleyici bir rol oynayacaktır.
Zira bu coğrafya dünyanın en önemli enerji kaynaklarını barındırmaktadır. Bu enerji kaynakları gelişmiş ve yükselen pazarlar için uzun vadede daha güvenli ve bağımsız enerji elde edebilme imkanı sağlamaktadır.
Avrupa bu projeyle Asya ile yeni ulaşım ve iletişim koridorlarıyla bir kere daha kucaklaşma imkanına sahip olacaktır. Bu gelişme, dünyada yeni bir ticaret ağının ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Hasılı İpek Yolu, yeniden tarih sahnesine çıkacaktır. Böylece bu coğrafya ile Avrupa daha sıkı, daha verimli bir temasa geçecektir. Bunun barış için önemi büyüktür.
Ülkem Türkiye de bu projenin gelişmesinde önemli bir aktör olma özelliğini taşımaktadır.
Çin’de Müslümanlar
Çin Halk Cumhuriyeti’nde 20 milyona yakın Müslüman yaşıyor. Çinli yöneticiler, bir kısmı bizim soydaşımız, bir kısmı da Hui etnik grubuna ait Müslümanlar’a büyük bir saygı gösteriyorlar ve fevkalade değer vererek yaklaşıyorlar. Huiler, Çin Halk Cumhuriyeti’nin 56 etnik grubundan biri. Huiler, dil ve fiziksel yapı açısından Han ulusuna bağlı. Dinleri ise İslam. Dilleri Çince olan Huiler’in dini literatüründe ise Arapça, Farsça ve Türkçe kökenli kelimelere sık sık rastlamak mümkün. “Çinli Müslümanlar” olarak adlandırılan Huiler başta Kansu, Ningxia, Doğu Türkistan, Yinchuan ve Shandong bölgeleri olmak üzere ülkenin birçok eyalet ve şehirlerinde yaşıyorlar. Geçimlerini çoğunlukla tarımla sağlayan Huiler, özgürce ibadetlerini yapabiliyorlar. Hui Müslümanları’nın genel İslam anlayışı Anadolu’daki sufi İslam anlayışıyla büyük paralellikler taşıyor.
Bu defa ziyaret ettiğimiz Yinchuan şehrinde yaşamakta olan iki milyon civarındaki Müslüman Hui’lerin, Müslüman ülkelerle bir dostluk köprüsü oluşturduklarına da tanık olduk. Arap ülkelerinin Yinchuan’a özel bir ilgi gösterdiklerini de gördük. Bu arada belirtmekte yarar görürüm ki Yinchuan’da 3760 cami var. Yinchuan Büyük Camisi’ni ziyaret ettik. Ziyaretimizde Hui Müslümanları’nın yoğun ilgisine muhatap olduk. Huiler, Çin’in tarihsel kültür yapısını oluşturan büyük bir boy. Huiler’in geçmişten geleceğe köprü olan bir kültürü, bir tarihi medeniyeti var. İslamiyet de bunun önemli bir parçası. Müslümanlar arasındaki dayanışmanın ve bir arada olmanın sorumluluğuyla yaşayan Huiler, Körfez ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmişler. Bunun bir örneği cami duvarlarında ve yol kenarlarında Arap ve Çin harfleriyle yazılmış yazılar. Rehberimiz duvar yazılarından birini tercüme etti: ‘Vatanını sev, dinine uy, hukukunu tanı, kanunlara itaat et’.”
Marmara Grubu Vakfı’nın Çin’de artık 3 dikili ağacı var
Marmara Grubu Vakfı’nın Çin’de artık 3 dikili ağacı var
Dr. Akkan Suver ve beraberindeki Marmara Grubu Vakfı Heyeti, Eylül ayının son on gününü Çin Halk Cumhuriyeti’nde geçirdi. Dr. Suver, Çin’de Barış Toplantısı’nda 15 Temmuz’u anlattı. Türkiye-Çin ilişkileri Avrasya birlikteliğinde İpek Yolu’nun kapısının aralanmasıyla müstesna bir gelişmenin, birlikte büyümenin ve ileri seviyeye yükselmenin bütün olumlu işaretlerini taşıyor.