Bu sayıda sizlere Amerika’da New York Eyaleti’nin kalbi Manhattan’da başarılı bir iş kadını olan ABD vatandaşı Esin Kırmızıdağ’ı tanıtacağız. Esin Kırmızıdağ, Adana’nın varlıklı ve köklü bir ailesinin kızı olarak 1953 yılında dünyaya gelir. Olgunlaşma Enstitüsü’nü 1974 yılında bitirdikten sonra bir işte çalışmaz.
Bir süre sonra hayatını Mersin’in varlıklı bir ailesinin oğlu ile birleştirir. Mehmet Kırmızıdağ ile evlenir 3 çocuğu olur, iki kız bir oğlan. Ancak birbirini çok seven ve kökleri Anadolu’nun ve Suriye’nin kadim renklerini taşıyan bu ailenin mutlu hayatı 1989 yılında Mehmet Kırmızıdağ’ın genç yaşta kalp krizinden vefat etmesi ile büyük bir acıya boğulur.
Eşinin ailesi servetin ve mirasın bölünmemesi için çocuklarıyla birlikte kendi içlerinde yaşaması için baskı yapar. Çocuklarını kendisi yetiştirmek isteyen Esin Kırmızıdağ ise bu baskılara boyun eğmez. İşte o sıralarda tanışmış olduğu bir Amerikalı Kadın’dan Amerika’ya on yıllık girişimci vizesi ile gidebileceğini öğrenir. Gizliden vize işlemlerini yaptırır ve eşinden kalan bir miktar nakit parayı yanına alıp, bütün taşınmaz varlığını Türkiye’de bırakarak üç küçük çocuğuyla dilini bile bilmediği bir ülkenin yolunu tutar. Amerika’ya gelişinden sonra bir yandan çocuklarının eğitimini sağlamaya çalışırken bir yandan da memleketlisi olan bazı Türkler’in yönlendirmesi ile kendine bir iş kurmaya çalışır. Hiç de iyi niyetli olmayan bu kötü yönlendirmeler sonucunda Türkiye’den getirdiği sermayesini kısa sürede kaybeder. Elbette pes etmez ve Amerika’da tanıştığı iyi insanların yardımlarıyla ufak tefek ne iş bulursa girer.
Geçimlerini sağlayabilmek için çocukları da okullarından arta kalan zamanlarında kafelerde çalışırlar. Aile, Brooklyn’de dar gelirli bir işçi ailesidir artık. Kafe ve restoranlarda çalıştıktan bir süre sonra bir kuyumcunun yanında iş bulur ve kaynak yapmaya başlar. Başarısızlığı kabul edip Türkiye’ye dönmeyi asla düşünmez. Kısa sürede el emeği ile ailesinin geçimini sağlayacak duruma gelir. İşçilik ücretini artırabilmek için kuyumculuk atölyesinden eve iş getirerek uzun saatler çalışır. Bir süre sonra Manhattan’da Amerika’nın en ünlü modaevlerinden birinde iş bulur ve kuyumculuk işini bırakır.
Adana Olgunlaşma Enstitüsü’nde edindiği bilgi ve beceriyi New York’taki modaevinde gelinlik tasarımı ve tadilatı üzerine kullanmaya başlar. Artık sıradan bir işçi değil nitelikli bir çalışandır. Amerika’da işçi olarak çalıştığı süre ve ödediği vergiler o zamanın mevzuatına göre kendisini green card sahibi yapar. Artık Amerika’da süresiz oturum hakkına sahiptir ve Manhattan’da iyi bir işi vardır. Üç çocuğunu da üniversitede okutur ve her birini meslek sahibi yapar. Bir kızı akademisyen, diğer kızı tıp doktoru, oğlu da turizmci ve iş adamı olur. Gelinlik tasarımı, dikimi ve tadilatı Amerika’da büyük bir sektördür. Kırmızıdağ bu sektörde New York’ta isim yapmaya başlar.
On üç yıl sektörde işçilikten başlayarak atölye yöneticiliğine kadar uzanan bir yolu kat eden Kırmızıdağ sonunda Manhattan’ın tam ortasında kendi atölyesini kurar. Bugün “SEW Elegant” adlı gelinlik atölyesinde yaklaşık 15 kişi çalışıyor. Gelinlik tasarım ve tadilatı konusundaki ünü New York eyalet sınırlarını aşarak bütün Birleşik Amerika’ya ulaşmış durumda. Ülkenin en batısındaki California’dan bile insanlar Kırmızıdağ’dan randevu alıp New York’a uçmakta ve prova yapıldıktan sonra tekrar California’ya dönmekteler.
Artık Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olan Esin Kırmızıdağ, gelinlik işinde ülke çapında isim yapmış tecrübeli bir iş kadını şimdilerde. Türk kültürü ile ilişkisini hiçbir zaman koparmayan, küçük yaşta Amerika’ya gelen çocuklarının akıcı bir Türkçe konuşabildiği Esin Kırmızdağ, Anadolu kadınının binlerce yıl öncesinden gelen kadim bilgeliğini yansıtan bir sütun gibi dikiliyor Manhattan’ın orta yerinde.
Manhattan’da bir Anadolu kadının hikayesi Esin Kırmızıdağ
Manhattan’da bir Anadolu kadının hikayesi Esin Kırmızıdağ
Amerika Birleşik Devletleri’ne ilk Türk göçü 19. yüzyılda başlar. Yirminci yüzyılın ilk seksen yılında daha çok eğitimli ve nitelikli Türkler Amerika’ya göçerler. Bunların çoğu doktor, avukat, akademisyen gibi meslek sahipleridir. 1980’lerden sonra ise daha az eğitimli ve meslek sahibi olmayan Türkler de yeni kıtadaki fırsatlar ülkesinin büyüsüne kendilerini kaptırıp göçmeye başlarlar.