TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu:
“Bu dönemin ana fikri yaşatmak olmalı”
Daha önce benzeri görülmemiş olaylar yaşıyoruz. Hem iç hem dış piyasa durdu. Hem iç hem de dış ticaret yavaşladı. Hem gelişen hem de gelişmekte olan ülkeler olumsuz etkilendi. Tüm küresel değer zincirleri hasar aldı. Hemen her ülkede işsizlik oranı, kamu
Daha mikro ölçekte baktığımızda yurtiçi kredi kartı ile yapılan harcamaların yüzde 35, elektrik tüketimininse yüzde 25 azaldığını görüyoruz. Dolayısıyla ekonomide Nisan ayında çift haneli bir küçülme yaşanmakta olduğu tahmin ediliyor. Sonrasındaysa toparlanmanın nasıl olacağı, V şeklinde mi yoksa U şeklinde mi veya başka bir formatta mı olacağı önem kazanacak. Türkiye’nin dış açığını nispeten düşük seviyeye indirmesi olumlu. Ama aynı zamanda bu sürece yüksek kamu bütçe açığı, yüksek borçlanma ve yüksek işsizlikle girmiş olmamızın ekonomideki kırılganlığı artırdığı da göz ardı edilmemeli.
Bu dönemin ana fikri yaşatmak olmalı. Yani firmalarımızı, girişimcilerimizi, üretim ve ticaret kapasitemizi hayatta tutmak. Böylece bu süreç geride kaldığında, yeniden ayağa kalkıp, çalışmaya devam edebiliriz. Bu kapsamda firmaların üzerinde kamu kaynaklı yüklerin hafifletilmesi, işletme sermayesi desteği sağlanması, piyasadaki nakit akışının korunması, özellikle çek ödemelerine yönelik tedbir alınması, insanlara ve en başta da işini kaybedenlere doğrudan gelir desteği verilmesi ilk etapta öncelik olmalı. Kamu idaresi de artık tasarrufu daha ciddiye almalı, gösteriş tarafı ağır basan yüksek tutarlı harcamaları bırakmalı, elindeki kaynağı önce insanların ve firmaların üzerindeki vergi ve benzeri yükleri azaltmaya dönük olarak kullanmalı.
Hayatımızın örgütlenme biçiminde ve iş hayatında kapsamlı bir değişiklik gerekiyor. Çalışma ve sosyalleşme adetlerimiz değişecek. E-ticaret ve internet hız kazanacak. Dijitalleşme ve bulut uygulamaları artacak. Uzaktan eğitime geçiş beklenenden daha çabuk olacak. Esnek çalışma, uzaktan çalışma, istisna değil bir nevi norm olacak. İşyerleri seyahat yerine, video konferansa ağırlık verecek. Harcama ve tasarruf alışkanlıkları değişeceğinden artık firmalarımız için yatırım harcamalarında daha dikkatli ve tedbirli hareket etmek gerekecek.
DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) Yönetim Kurulu Başkanı Nail Olpak
“Kendine has proaktif bir yapımız var”
Ekonomi otoritelerine göre daha önce, aynı anda hem insan hayatını hem de ekonomiyi böylesine etki eden benzer bir kriz tecrübesini son dönemde yaşamadık. Dolayısıyla tüm insanlığın birlikte mücadele etmesi, dayanışmanın altın kural olarak benimsenmesi
Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde, ekonomi yönetimimiz ile ilgili Bakanlıklarımızın gereken adımları atması ve hem insanımızın hem de iş dünyamızın sağduyulu desteği neticesinde, istikrar ve tedbir odaklı destek paketlerinin devreye girmesiyle birlikte, endişenin kazanmasına izin vermeden yeniden işimize odaklandık. Biz de DEİK olarak, Türkiye’nin en geniş tabanlı Yürütme Kurulu ile çalışmalarını sürdüren bir iş platformuyuz. Sürecin en başından itibaren ‘Önce Sağlık” ilkesiyle insan hayatının birinci önceliğimiz olduğunu ifade ederken aynı zamanda tüm tedbirleri alarak çalışmamız ve çarkların optimal seviyede dönmesi gerektiğini söyledik. İlk günden beri “İşlerimizi askıya almıyoruz” derken, “İşletmelerimiz ile çalışanlarımızın sağlığını ve istihdamımızı koruyoruz” prensibiyle hareket ettik. Özellikle; gıda, ilaç, temizlik, enerji, iletişim, lojistik ve kamu hizmetleri gibi durdurulamaz üretim hatları olan hayati sektörleri de düşünürsek, çarkların dönmesinin hem ekonomik bir ihtiyaç hem de yaşamsal bir zorunluluk olduğunu görüyoruz.
Sektörler bazında şu an için tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye için de net bir durum tespiti ya da öngörüde bulunmak zor. Ancak başta turizm, hizmet sektörü, esnafımız ve günübirlik kazançla geçinen vatandaşımız olmak üzere, sürecin başında en çok etkilenen sektörler olarak lojistik, otomotiv, tekstil ve hazır giyim, demir-çelik gibi alanları sayabiliriz. Türk iş dünyası lojistik sektöründe dahi tüm tedirginliklere rağmen bu işin üstesinden gelme konusunda umutlu ve hatta bir çok noktada kendi çözümünü oluşturuyor. Ayrıca bu dönemde, Ticaret Bakanlığımızın destekleriyle birlikte lojistik alanında da süreci lehimize çevirecek her türlü adım atıldığını görmek bizi daha motive ediyor.
Mart ayında ihracatta yüzde 17.8 seviyesinde bir düşüş yaşanırken Nisan ayı için tahminen yüzde 30 civarında bir kayıp bekleniyor. Böylesine çok boyutlu bir küresel ekonomik aktivite probleminin yaşandığı ve arz-talep dengesinin sarsıldığı bir dönemde dahi Türkiye’nin süreçten en az hasarla çıkacağına inanıyoruz. Türkiye’nin geçmiş dönemde yaşanan küresel ölçekli ekonomik krizler de dahil olmak üzere, maalesef çok acı ama aynı zamanda da çok önemli tecrübeleri var. Açıkçası krizlerin etkileri, sonuçları ve duruma göre pozisyon belirleme noktasında oldukça hızlı bir ülkeyiz. Ve en önemlisi de yaşanılan sürecin dinamiklerine hızla uyum sağlayabilen kendine has proaktif bir yapımız var. Bunlar bizim için ileriye dönük çok değerli avantajlarımız. Yeter ki süreci tüm dinamikleriyle doğru okuyalım ve işlerimizi askıya almadan daha iyisini yapmak için hep birlikte mücadele edelim.
Önümüzdeki dönemde, Türkiye ve diğer ülkelerin en çok ihtiyaç duyacağı konu; güven inşa etmek olacaktır. Bu süreçte hangi ülke yatırımcılara daha fazla güven verir ve ekonomi, ticaret ve üretim açısından ne kadar güçlü bir şekilde ayakta kalırsa kimler tedarik zincirini en iyi şekilde yönettiğini ispat ederse paranın ve yatırımın gidişatı o yöne doğru olacaktır. DEİK olarak, iş dünyamız adına üstlendiğimiz ticari diplomasi misyonumuzu aynı şekilde sürdürecek ve Türkiye’nin bu süreci en az hasarla atlatması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.
TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) Başkanı İsmail Gülle
“Pazarlarımızı genişletmeyi başardık”
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının etkisiyle Şubat ayından itibaren birçok ülkenin gerek ithalatında gerekse ihracatında düşüş yaşandı. 2020’nin üçüncü ayında, koronavirüs salgınının merkezinin en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa
Çin’de başlayan salgın, tüm dünyaya bir konuyu daha net bir şekilde göstermiş oldu. Dünyanın, alternatif, sağlıklı, güvenilir tedarikçi ülkelere ihtiyacı vardır. Bu sebeple dünya alternatif tedarik merkezleri arayışını hızlandırmış durumda. Türkiye’nin Çin’deki koronavirüsten dolayı güvenilir liman konumu daha da önem kazandı.
Temassız ihracat nasıl etkileyecek?: İhracatçılarımıza yönelik ek önlemler konusunda ilgili tüm bakanlıklarımız ile temaslarımız yoğun bir şekilde devam etmektedir. İhracatçılarımızın ürünlerini dünyaya yetiştirmek adına talep ettikleri kargo uçaklarının sayısının artırılması adına tüm imkanlar seferber edilmiş durumdadır. Bilhassa, Irak ve İran sınır kapılarında devreye alınan temassız ihracatın Kapıkule’de de uygulanması konusunda Ticaret Bakanlığımız ile birlikte çalışmalar devam etmektedir. Şu ana kadar gümrük kapılarında kısmi olarak birtakım aksamalar yaşansa da ihracatımız oralardan da akmaya devam etti. Deniz yolunda sorunumuz yok. Hava kargoyu full gönderiyoruz. Oralardaki açılış ve buradaki rahatlamayla birlikte siparişlerimizin, yeni işlerimizin peşinde olup var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Bu noktada, tüm bu süreci proaktif bir şekilde yürüttüğümüz sayın Bakanımız Ruhsar Pekcan’a şükranlarımızı ifade ederim.
Koronavirüs salgını sonrası başka bir dünya düzeni kurulacak. İnsanlar tüketimlerini gözden geçirecek, firmalar kendilerini baştan aşağı gözden geçirecek. Her şeyin değişeceği ortamda Türkiye; güvenilir, sözünde duran ve her daim üreten bir ülke imajı ile kaldığı yerden daha fazlasını yapma amacıyla yoluna devam edecektir. Bu salgından ders çıkarılması gerekir. Yerli ve milli olmanın altını bu yaşanan kriz doldurdu. İthalatın ucuz da olsa bir gün gelemeyeceğini gösterdiği gün oldu. O açıdan bizim neye ihtiyacımız varsa kendimiz yapmalıyız. Özellikle medikal alanda, kimya alanında pek çok yatırımla birlikte bu konudaki eksikliklerin giderileceğini söyleyebiliriz. Öncelikle istihdamı ve üretimi korumamız gerekiyor. Bu süreç, hepimiz için, tüm dünya için çok yeni ve olağanüstü bir durum. Alınan ve alınacak yeni tedbirlerle en iyi şekilde aşacağımıza inanıyorum.”
TÜRKONFED (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan
“KOBİ’ler hayatta kalmalı”
TÜRKONFED üyesi 30 federasyonumuz üzerinden 262 derneğimiz ve 40 bini aşkın işletmemizin nabzını ölçüyoruz. Her kriz döneminde olduğu gibi bu salgın döneminden de yine en fazla KOBİ’lerimiz etkileniyor. Yaklaşık 3.5 milyon KOBİ’miz var, tüm
Olağanüstü dönemlerden geçiyoruz ve olağanüstü tedbirlere ihtiyacımız olduğu açık. Gelişmiş ülkelerin bu güveni verecek adımları atmaya ve deklere etmeye başladığı bir ortamda ülke olarak Sosyal ve Ekonomik Seferberlik ilan etmemiz gerekiyor. Toplum sağlığı için oluşturulan Sağlık Bilim Kurulu gibi toplumsal refah için de kamu, özel sektör, sivil toplum örgütleri ile iş ve işveren örgütlerinin de için de olduğu bir Ekonomik Kurulu’nun oluşturulması önemli. “Önce Küçüğü Düşün!” ilkesiyle KOBİ’lerin hayatta kalmasını sağlamamız gerekiyor. Tüm kredi ve kamu ödemelerinin en az 6 ay faizsiz ertelenmesi ile KDV alacaklarının ödenmesi KOBİ’lerimizin moral gücünü de artıracaktır. Nakit akışı ve finansmana erişimde Kredi Garanti Fonu üzerinden verilen desteklerin artırılması sağlanmalıdır.
Bu bir ekonomik kriz değil, insanlık krizi; aslolan insan hayatı. Bu nedenle işletmelerin hem çalışanlarını hem de toplum sağlığını gözeterek hijyen tedbirlerini en üst seviyede tutmaları gerekiyor. Hemen ardından üretim ve hizmet kapasitelerini mümkün olduğunca devam ettirmeleri ve istihdamı korumaları çok önemli. Salgın elbet geçecek ve dünya büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya kalacak. Riskler kadar fırsatlar da ortaya çıkacak. Bu dönemde liderlik, moral ve motivasyon ile şeffaf iletişim, işletmelerimiz için çıkış yolu olacak. Öncelikle şirketlerimizin likit olmaları yoksa kredi almaları kriz sonrası için hazırlıklı olmalarını sağlayacaktır. Çalışanların liderin söyleyeceklerine odaklandığı böyle dönemlerde pozitif bir bakış açısı hem ekipleri için hem de müşteri ve bayi ağları için güven verecektir. Gelecekte iş modelleri, üretim ve tüketim alışkanlıkları ile dijital teknolojilerin daha öne çıkacağı Yeni Normali yaşayacağız. Sorunun değil, çözümün parçası olmaları bu dönemde çok önemli. Geleceği şimdiden kurgulamaları, iş planlarını gözde geçirmeleri ve Yeni Normale göre aksiyonlarını ve senaryolarını çalışmalarını öneriyorum.
TESK (Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu) Genel Başkanı Bendevi Palandöken
“Fırtına sonrası hayatı yeniden inşa edeceğiz”
Halkın toplu olarak bulunduğu ve tamamına yakını esnafımız tarafından işletilen kahvehaneler, çay bahçesi ve kıraathaneler, lokantalar, çocuk oyun alanları, berberler, kuaförler ve güzellik salonları, eğlence yerleri ve düğün salonları, hamam, sauna, konaklama
Zorunlu olarak kapatılmamakla beraber insanların evlerinde kalmalarından dolayı müşteri olmaması nedeniyle kapanan minibüs, özel halk otobüsleri, taksiler, okulların tatil edilmesi nedeniyle servis araçları, şehir içi ve şehir dışı yük taşımacılığı yapan kamyon ve kamyonetler, mobilyacılar, otomotiv yan sanayi, matbaacılar, ayakkabıcılar ve terziler gibi küçük konfeksiyon işletmeleri gibi işyerleri var. Bakkal, manav, kasap gibi kapanması zorunlu olmamakla beraber, 65 yaşın üstünde olduğu için veya kronik rahatsızlığı bulunduğu için işyerlerini açamayanlar da var. Tüm bunların da sayısı yine 500 bini buluyor. Özetle 1 milyon civarında işyeri bugün tamamen veya kısmen kapanmış durumda. Bu işyerlerinin tamamına yakınında çalışan kalfa, çırak gibi yardımcı işçiler gündelik/yevmiyeli olarak çalıştığı için toplamda en az 4 milyon esnaf ve yanlarında çalışanlar, hiçbir gelirleri olmadan yaşamaya çalışıyorlar. Bu işletmeler kaldıkları yerden hiçbir şey olmamış gibi devam edemeyecekler. Bazı işletmeler altından kalkılamayacak olan borçlardan dolayı salgın sonrası hiç açılamayabilir.
Korona virüs salgını ile mücadelenin ekonomik etkilerini bertaraf etmek için bu sorunu iki aşamalı olarak ele almalıyız. Virüsle aktif mücadele edilen dönem olan birinci aşamada insanların evlerinde kaldığı dönemin ekonomik etkilerinin azaltılabilmesi için borçların ötelenmesi ve asgari bir gelir desteğinin verilmesi gerekir. Elektrik, su, doğalgaz, kredi taksitleri, kredi kartı ödemeleri, vergi ve SGK primleri gibi kamuya olan borçlar ve benzerleri... Bu borçların ertelenebilmesi için hükümet birçok tedbiri aldı ve bunları hayata geçirdi. Ancak borçların ötelenmesinin yetmediği bir durum da var ki o da esnafın ve esnafın yanlarında çalışanların günlük geçimini sağlayabilmeleri için asgari gelir desteği. Kısaca hayatta kalabilmeleri için… Bu çok önemli.
Salgın sorununu atlattığımız ikinci aşama ise yaraların sarılacağı dönem olacak. Fırtına geçince bir hasar tespiti yapmamız gerekecek kim ne kadar zarar gördü diye. Kapanan işyerleri yeniden açıldığında her şey eskisi gibi kaldığı yerden devam etmeyecek. Bu insanların gelirlerinin olmadığı ama giderlerinin devam ettiği bir dönemden bahsediyoruz. Bu dönemde biriken borçları ödeyebilmek için uzun vadeli bir yapılandırma ihtiyacı doğacaktır. Hatta belki de kısmi bir aftan bile söz edebiliriz. Özellikle kamuya olan ve ödenmesi mümkün olmayan borçların tamamı değilse bile bir kısmı silinebilir. Silinmelidir. Yine de bunu söyleyebilmek için dediğimiz gibi bir hasar tespiti yapmamız gerekecek. Daha sonra yeni dönemin ekonomik tedbirlerini konuşacağız. Fırtına sonrası yeniden kalkınma, yeniden büyüme dönemine girmek zorundayız. Birçok konuda hayatı yeniden inşa edeceğiz.
Bu dönemde ayağımızı yorgana göre uzatmak zorunda bütün işletmeler. Zararı en aza indirebilmek için kısılabilecek tüm giderler kısılmalı. Olabildiğince işçi çıkarmadan bu dönemi atlatmaları ve gelecek dönemlerin planlarını yapmalılar. Halkın tüketim tercihlerinin değişimi, birçok sektörde de bir değişimi zorunlu kılacak. Herkes bu sürece şimdiden hazırlanmalı.
TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski
“Salgınla mücadele için her türlü senaryoya hazırlıklı olmak zorundayız”
TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski Anadolu Ajansı’na (AA) yaptığı açıklamada şunları söyledi. “Uluslararası kurumlarla işbirliğine her zamankinden daha fazla önem verilmesi gerekli. Küresel finansal risklerle mücadele uluslararası işbirliği içerisinde yürütülmeli.
Ülkemizde istihdamı korumak ve özellikle küçük işletmeleri, esnafı, ticaret erbabını, kendi işinde çalışan kişileri desteklemek açısından yeni adımlara ihtiyaç var. Her ne kadar vergi ertelemeleri ve finansmana erişim açısından kolaylıklar sağlansa da burada bankacılık sektörü kaynakları tek başına herkese yetemeyecektir. Merkez Bankası bankalara çok ciddi likidite sağladı, işsizlik fonuna likidite sağlamak için tahvil alımlarına da başladı ancak bu kadar riskli bir ortamda kredibilitesi iyi olan firmalar öne çıkacak. Bu nedenle Kredi Garanti Fonu, teminat gösteremeyecek durumda olan küçük işletmeler için kritik önemde. Kısa çalışma ödeneğine başvuru koşulları bir miktar kolaylaştırıldıysa da bu imkandan son 3 yılda en az 450 gün SGK primi ödemiş olma koşuluna uyabilen çalışanlar yararlanabilecek. Bu dönemin koşulları dikkate alınarak, süre şartlarının daha fazla çalışanı kapsayacak şekilde hafifletilmesi düşünülebilir. Halen önemli bir oranı temsil eden kayıt dışı çalışanlarsa bu desteklerden yararlanma şansına hiç sahip olamadı. Salgın durumunda devletin herkese elini uzatması, dolayısıyla hane halkına doğrudan desteklerin de gündeme gelmesi gerekiyor.
Salgın sonrası normale dönüş planlanmalı: Vergi kolaylıkları, tüm sektörlere değil sadece ‘mücbir sebep’ tanımındakilere sağlandı. Bu yeterli değil. Desteklerin işletmelerimizin olağan faaliyetlerinin sürdürülebilirliği anlayışıyla formüle edilmesi gerek. Çünkü salgının etkisi geçtiğinde üretime hızla ve sorunsuz geri dönebilmemiz lazım. Cirosu belli bir oranın üzerinde düşen herkese kolaylık sağlanmalı. Seçilen sektörlerin tedarik zincirlerinin nasıl etkilendiği de mutlaka hesaba katılmalı. Destekler tasarlanırken kısa vadede ekonomiye can suyu vermek ne kadar önemliyse, salgın sonrası normale dönüşün de planlanması gerekir. Bu nedenle uzun vadede yatırım ortamına zarar verebilecek serbest piyasa uygulamalarından uzak bazı düzenlemelerden de kaçınılmalıdır. Örneğin; bankacılıkta yapılacak düzenlemeler Basel kriterlerinden fazla uzaklaşmamalı, ticaret kanunu ve şirketlerin sermaye yapılarına ilişkin kararlar alınacaksa yatırımcı beklentilerini olumsuz etkilememesine dikkat edilmeli.
G20 daha aktif olmalı, daha bağlayıcı ve net kararlar alabilen bir kurum haline gelmeli. Destekleri tasarlarken mümkün olduğunca geniş bir şekilde çalışan kesimin yararlanmasını sağlamak önemli. Süreç bittiğinde vatandaşlar, yönetimlerin krizle iyi mücadele edip edemediklerini ciddi bir sorgulamadan geçirecek, hem devlet sistemlerinin hem de hükümetlerin ciddi biçimde sorgulanacağı bir dönemi bekliyoruz, şirketler için de risk yönetiminin odağa oturduğu bir yönetim anlayışı devreye girecek. Salgının yarattığı ekonomik yükle hiçbir ülkede sadece tek bir kesimin baş etmesi mümkün değil. Salgınla mücadele için her türlü senaryoya hazırlıklı olmak zorundayız. Bu durumda ekonomik açıdan da daha büyük destekler gerekebilir. Buna da eş zamanlı olarak hazırlıklı olunmalı.”
MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan
“Üyelerimize ve iş dünyamıza istihdama devam çağrısı yapıyoruz”
Covid-19 salgınının küresel boyutta ekonomi üzerinde oluşturduğu şokun boyutları göz önüne alındığında, elbette Türkiye’nin de bu süreçten olumsuz etkilenmemesini beklemek doğru olmayacaktır. Bu bağlamda salgın öncesinde yüzde 5 oranında büyümeyi
Bu süreçte reel sektör temsilcileri olarak hepimizin görevi; virüs salgını ve etkilerine karşı belirlenen tedbirleri alarak, kurallara uyarak, hem çalışanlarımızı, hem de işletmelerimizi olabildiğince korumaktır. Ekonomi yönetimince alınan tedbirler ve sağlanan teşvikler sayesinde, üretim ve hizmet kapasitemizi koruyarak üretmeye devam etmek ve istihdamı korumak istiyoruz. Bu süreçte, MÜSİAD çatısı altında faaliyet gösteren işletmelerimizde bu noktada negatif bir gelişme ortaya çıkmaması için elimizden geleni yapıyor ve bu nedenle bir istihdam kaybı yaşanmaması adına, üyelerimize ve iş dünyamıza istihdama devam çağrısı yapıyoruz. Böylece orta ve uzun vadede krizin ortaya çıkaracağı olumsuzlukları en alt seviyede tutma imkânını da değerlendirebileceğimizi umuyoruz. Diğer taraftan, Çin’de ekonomik aktivitenin beklenenden hızlı bir şekilde toparlanmasının, Türkiye’nin lehine bir sonuç doğuracağına inanıyoruz. Bunun yanında, dünya ihracatında Çin ile rekabet edilen kalemlerde de ülkemizin avantajlı bir konuma geleceğini düşünüyoruz. Çin’e yönelik olumsuz sosyal algının uzun vadede değişmeyecek olması, Türkiye’yi düşük maliyetli yeni üretici olarak görme eğilimini artıracaktır.
Toparlanma sürecindeki Çin’in, hızlı üretim ve stok gücü ile küresel piyasada fiyat kırması durumunda, yeni bir üretim politikasına gitmemiz mecburi olacaktır. Bu bağlamda; rekabet gücümüzü artırabilmemiz için, ölçek büyüklüğünün yüksek oranda üretime hazır olması gerekecektir. Bu noktada bilhassa gıda sektöründe yaşanacak talep artışında Türkiye’nin Çin’e nazaran dünya tüketim algısındaki olumlu imajını çok iyi değerlendirmek durumundayız. Bütün bu yeni küresel konjonktür içerisinde; Türkiye ekonomisinin fırsat ve tehditleri çok iyi tespit ederek, güçlü ve istikrarlı yapısı sayesinde, diğer ekonomilerden pozitif olarak ayrışacağını umuyoruz.
OSBÜK (Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu) Yönetim Kurulu Başkanı Memiş Kütükcü
OSBÜK’ten üretimin devamı için “Tedbir Al ÇALIŞANINI Koru Üretime Devam Et” kampanyası
Birkaç ay öncesine kadar, ekonomideki zor dönemin sonuna geldiğimizi, dengelenme sürecinin başladığını ve sanayi üretimindeki artışları konuşuyorduk. Ne zaman ki, Çin’de başlayan Covit-19 virüsüyle birlikte dünyanın gündemi değişti, bizim de gündemimizin
Artık işyerlerimizde hijyen kurallarını daha fazla konuşuyor, salgını işletmelerimize, organize sanayi bölgelerimize bulaştırmamak, yayılmasını önlemek için her gün yeni tedbirler alıyoruz. Tüm algılarımız, iş yapma süreçlerimiz, çalışanlarımızın mesaileri, müşterilerimizle ilişkilerimiz yeniden şekillendi.
Peki Covit-19 virüsünün hayatımızda başlattığı bu sürecin henüz neresindeyiz? Sonuna yaklaştık mı? İşte bunu bilmiyoruz. Bunun için; OSB camiası olarak devletimizin belirlediği hijyen kuralları başta olmak üzere, tüm tedbirlere en üst düzeyde uyarak üretim hayatımızı sürdürmeliyiz. Devletimizin ilan ettiği tüm tedbirlere eksiksiz uymak, çalışanlarımız ve işletmelerimiz için hayati öneme sahip.
Bu dönemde en önemli iki önceliğimiz, çalışanlarımızın sağlığını ve işletmelerimizi korumak olmalıdır. Türkiye’de sanayi üretiminin yüzde 33’ünü temsil eden, 2 milyon insana doğrudan istihdam sağlayan, ülkemizin planlı sanayi üretim alanları organize sanayi bölgeleri olarak, bu konuda da Türkiye’ye örnek olma zamanı… İnanıyorum ki, bu süreci de tedbiri elden bırakmadan üreterek birlikte aşacağız. Güçlü bir Türkiye için; “Tedbir al, çalışanını koru, üretime devam et Türkiyem” diyoruz. Sağlıklı kalın…
OSBDER (Organize Sanayi Bölgeleri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı ve İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş
“OSB’lerin liderliği çok önemlidir”
Dünyanın son 10 yılda içinde bulunduğu ekonomik ve finansal kriz ortamı salgın ile üçüncü ve yeni bir evreye geçti. Talep ve ihracat düştü. Ekonominin küçülmesi kaçınılmaz. Üretim düştü hatta bazı sektörlerde durdu. Birçoğu KOBİ olan ve ülke gerçeğimiz
Öncelikle bir salgınla uğraştığımız için insan hayatının korunması, sağlıklı bir çalışma ortamının sağlanması ve devamı konusunda başta farkındalık yaratma, bilgilendirme ve bilinçlendirme alanlarında OSB’lerin liderliği çok önemlidir. Pek çok OSB’miz bu konuda pek çok faaliyetin içindedir. OSB’lerin temel görevleri içinde yer alan üretimin devam edebilmesi için gereken temel altyapı hizmetlerinin kesintisiz ve verimli bir biçimde devamını sağlamak asli görevimizdir. Elektrik, su, doğalgaz, atıksu, güvenlik, çevre gibi alanlarındaki hizmetlerimiz kesintisiz sürdürülebilmelidir. Türkiye’de bu kaynakların dağıtımı özel sektör elinde olduğundan tahsilat süreçleri devam etmektedir. Sanayici bu kaynakları kullanmaya devam etmek zorunda olduğu halde ödeme gücü zafiyete uğramıştır. Sanayici OSB’lere elektrik, doğalgaz, su vb. ödemeleri için öteleme vb. taleplerde gelmekte ancak hiçbir kar elde etmeden bu kaynakları sanayiciye sunan OSB’ler ise tedarikçilerine kullanım bedellerini ödemek zorundadır. Pek çok OSB’nin böyle bir süreci finanse etmek gibi bir gücünün olmadığı da açıktır. Bu sorun alanına makul çözümler getirilmesi hususunda ivedi bir biçimde çalışılmalıdır. Tedarikçi-OSB-Kullanıcı zincirinin sekteye uğraması tehlikesi büyüktür.
OSB’lerin bir diğer çalışma alanı ise kriz döneminde işletmelerin ayakta kalması, istihdamın korunması gibi hususlarda kamunun sağladığı teşvik ve destekler hakkında işletmelerin farkındalığının sağlanması, gerektiği yerde bu kaynakların kullanımı hususunda yol gösterici olmalıdır. Bu noktada en tehlikeli alan bilgi kirliliğidir. Teyit edilmemiş, söylenti-dedikodu bağlamındaki söylemler, eksik bilgilendirmeler, yanlış değerlendirmeler ya da habersiz olmak gibi riskleri minimize edecek en iyi iletişim ağı OSB’lerin kamu ve işletmeler arasında moderatör olması ile kurulabilir. Bu dönemde her işletme kendi kriz senaryosunu yazmalı, simülasyonlar üzerinde çalışarak çıkış yolları aramalıdır. Bu dönemde yapılacak en büyük hata paniğe teslim olup, vazgeçmek ve umutsuzluğa düşmek olacaktır. Bu zor günler, ciddi ve büyük değişimlere gebe olan yeni dünya düzeninde var olmanın temellerini atmak için kullanılacak çok özel günler olarak kullanılmalıdır.
TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Ş. Nezih Kuleyin
“Desteklerin ana ekseni, KOBİ’lerin yaşamını sürdürmesi üzerine kurulmalı”
Temel anlayış değişikliğine ihtiyacımız var. TOSYÖV, KOBİ’lerin sivil toplum kuruluşu ancak kriz, sadece KOBİ’lerin sorunlarının çözülmesiyle aşılamaz. Ekonomi topluca ele alınmalı ve hiçbir sektör mücbir sebep dışında tutulmamalıdır. Ana amaç; üretimin
Para basma konusunda çok ciddi bir talep oluşmuştur, bu önerinin olumlu ve olumsuz boyutlarıyla hızla değerlendirilerek eyleme geçilmesinde yarar vardır. İhracat veya ithal ikamesi yapabilecek sektörlere özel bir önem vermek zorundayız. Çin yeniden toparlanmaktadır, eğer biz bu kısa dönemde yarattığımız dış pazar olanaklarını ve rekabetçi sektörlerimizi ayakta tutamazsak yeniden kaybetme durumuyla karşı karşıya kalabiliriz. KOBİ’leri ayakta tutmak için alternatif yöntemleri yaşama geçirme zamanıdır. Yatırım ortamının geliştirilmesi olgusuna yeni bir bakış açısı getirmeliyiz. Tüm sektörlerin ana gövdesini oluşturan KOBİ’lerin yaşamlarını sürdürememelerinin sonucu sadece ekonomik bir kriz değil toplumsal bir sorun haline dönüşebilir. Bu nedenle her şartta desteklerin ana ekseninin KOBİ’lerin yaşamını sürdürmesi üzerine kurulması kısa vadeli desteklerin uzun vadeli desteğe dönüşmesi geleceğimiz açısından çok büyük bir öneme sahiptir.
KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Emine Erdem
“Orta ve uzun vadede çok dikkatli ilerlemek gerekiyor”
Salgın tehlikesi geçtikten sonra ekonomide çarkların yeniden dönmeye başlaması ve salgından olumsuz etkilenen, işlerini kaybeden insanların tekrar ayaklarının üstünde durabilmeleri için kamu yönetiminin daha kapsamlı önlemler ve paketler yürürlüğe koyması
İKV (İktisadi Kalkınma Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı ve Kocaeli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu
“Tüm tedbirler alınarak üretimin aksamadan devam etmesinden yanayız”
Salgınının yayılmasını önlemeye yönelik alınan tedbirlerle, üretimin yavaşladığı, talebin daraldığı ve ticaretin duraksadığı bir döneme girdik. Krizin küresel olması nedeniyle bu süreç özellikle ihracatçılarımızı olumsuz
Salgının ekonomik etkilerini azaltmak amacıyla istihdamın korunması ve işletmelerin devamlılığına yönelik destek paketleri hayata geçirildi. Biz de üyelerimizden gelen talep ve önerileri TOBB vasıtasıyla iletmeye devam ediyoruz. Bu konular arasında; kısa çalışma ödeneği koşullarının basitleştirilmesi, tüm işletmelerce kullanılabilmesi, mücbir sebep kapsamının genişletilerek, tüm sektörler dahil edilmesi, finansal desteklere ilişkin firmalarımızın krediye erişimleri kolaylaştırılıp yaygınlaştırılması, ihracata yönelik, sınır geçişlerinde karantina koşullarının gevşetilmesi ve tır sürücülerinin vize yenilemesini kolaylaştırıcı uygulamalar geliştirilmesi, elektrik ve doğalgaz faturalarının ertelenmesi de firmalarımız açısından önemlidir. Biz başta kritik sektörler ve ihracatçı firmalar olmak üzere, tüm tedbirler alınarak üretimin aksamadan devam etmesinden yanayız. Alınan tedbirlere uyarsak hem üretip, hem de korunabiliriz.
Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Özdebir
“Ülkemiz için yüzyıllarca daha üretmeye devam edeceğiz”
Cumhuriyete giden yolların temelinin atıldığı, kurtuluş mücadelesinin fitilinin ateşlendiği “vatanı kuran ve kurtaran” Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 100. yaşını büyük bir gururla kutluyoruz. Esareti içine sindiremeyen ve yabancı bir doku gibi reddeden; fikri hür,
Bugün Türkiye ekonomisi 1.7 milyon işletme ve sanayideki payı yüzde 20 seviyelerine gelmiş, dünyanın en büyük 20., Avrupa’nın ise 7. büyük ekonomisidir. Ama kat etmemiz gereken hala önemli bir yol var. Biz sanayiciler; ülkenin bağımsızlığının ekonomik bağımsızlıkla sağlanacağının bilincindeyiz ve o inançla bıkmadan yorulmadan üretmeye ve katmadeğer yaratmaya devam edeceğiz.
Eskişehir Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Celalettin Kesikbaş
“YEKDEM maliyetleri 6 ay ertelensin”
YEKDEM enerji maliyetlerini daha da arttırdı. Hükümetimizin aldığı tedbirler ve hayata geçirdiği destekleri çok önemsiyoruz ve olumlu buluyoruz. Ancak bu süreçte YEKDEM ağırlaşan koşullara daha çok yük
Bu dönemde sanayiciler olarak sadece elimizi değil, tüm bedenimizi taşın altına koymuş durumdayız. Yenilenebilir enerji üretiminin desteklenmesinin kamunun asli görevlerinden biri olduğunun farkındayız ve bizlerde bu güne kadar YEKDEM ödemelerimizi düzenli olarak gerçekleştirdik.
Ancak geldiğimiz noktada YEKDEM maliyetlerinin mücbir sebep sayılarak salgının etkileri bitene kadar 6 ay boyunca alınmamasını istiyoruz. Hükümetimizin bu konuda da sesimizi duyacağını ve üretimin sürmesi için yeni bir adım atacağını ümit ediyoruz. Çünkü bu zor günleri birbirimizi anlayarak, birlik ve beraberlik içerisinde geçireceğimizi biliyoruz.
Kocaeli Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Bulut
Reel sektörün daha fazlasına ihtiyacı var”
Virüse karşı alınan önlemler bakımından ülkemiz başarılı ülkelerden biri olmuştur. Aynı başarının iktisadi etkileri yönetmek için de ortaya konmasını umut ediyoruz. Türk iş
Mevcut kredi borçlarının mücbir sebep hali bitene kadar ötelenmesi ve faizlerinin alınmadan yapılandırılması, mücbir sebepten dolayı vergileri ertelenen sektörler kapsamının genişletilerek tüm sektörleri kapsaması ve mücbir sebepten dolayı KDV, Stopaj, Damga Vergisi, Muhtasar, SGK primi ödemelerinin mücbir sebep hali bitene kadar tahakkuk ettirilmemesi, SGK ödemelerindeki indirim oranının artırılması ve SGK ödemelerindeki stopajların kaldırılması, Çek / Senet / Kredi Kartı borçlarının mücbir sebep hali bitene kadar faizsiz ötelenmesi ve ödenememiş borçların sicile işlenmemesi, il, ilçe belediyelerinin uygulamalarının, su faturaları, tabela vergisi ve emlak, ilan vergilerinin, işgaliye bedellerinin, işyerlerinin kira bedellerinin yılsonuna kadar ertelenmesi, il-ilçe belediyelerinin insiyatifi kendinde olan esnaf üzerindeki bazı alacaklarından vazgeçmesi-feragat etmesi, kira almaması ve bu yolla iş insanına doğrudan destek sağlaması, elektrik ve doğalgaz faturalarının ertelenmesi, kamu ve özel sektör erbabı işletme sahiplerinin kiralarının yılsonuna kadar ertelenmesi, KOSGEB kredilerinin hizmet sektörünü de kapsayacak şekilde genişletilmesi, mücbir sebep kapsamında kapanan firmalara özel olarak, 1 yıl ödemesiz ve düşük faiz oranlı olarak kredi kullandırılması, başta Odamız üyesi iş insanlarının ve ülkemiz iş dünyasının sorunlarına çözüm önerilerimizdir.
KalDer (Türkiye Kalite Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Görgün Özdemir
“Kaliteye hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız olacak”
Öncelikle her işletmenin sakinliğini koruyarak, hızlı ve doğru kararlar almak için olası alternatifli senaryolarının üzerinde çalışmaları ve bu senaryolara göre planlarını güncellemeli, değişecek yeni dünyaya göre uzun vadeli stratejik planlarını gözden
Kriz dönemlerinde en çok görülen yanlışlardan biri de kalite ve sisteme yönelik yatırımların geri plana atılması. Hem krizi aşmak hem de postcoronal devirde yaşayacağımız değişimleri göğüsleyebilmek için kaliteye hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız olacak. İşletmelerimizin bu dönemde yapacağı yatırımların geleceklerini şekillendireceğini bilerek hareket etmelerini tavsiye ediyoruz. KalDer olarak özellikle KOBİ’lerin kurumsallaşması ve dijitalleşmesi için uyguladığımız EFQM Modeli, paydaşlarımızın Stratejik Planı’na dahil olmaya başladı. EFQM Modeli ile KOBİ’lerimiz başta olmak üzere tüm iş dünyasına rehberlik ederek, bu süreci en az hasarla atlatmaları için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
TÜMSİAD Genel Başkanı Yaşar Doğan
“Her durumu fırsata çevirecek farklı senaryolarda eylem planları hazırlamalıyız”
Bizim önceliğimiz insan sağlığını, mevcut istihdamımızı ve iş potansiyelimizi korumaktır. Devletimizin almış olduğu tedbirleri ve açıkladığı ekonomik destekleri takip ediyor ve destekliyoruz. Bizlerin işadamları olarak
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan
“Tüm sanayi sektörleri, mücbir sebep kapsamına alınmalı”
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi, Covid-19 salgını nedeniyle Mart ve Nisan ayları olağan toplantısını birleştirerek elektronik ortamda video konferans yöntemiyle
Bahçıvan, sanayicilerin taleplerini de sıraladı: “Başta KDV alacakları olmak üzere özel sektörün devletten olan alacakları hızla ödenmeli, KDV alacaklarımız bir kefalet enstrümanı olarak kullanılabilmelidir. KGF limitleri şirketlerin geçmiş kullanımlarına ve limitlerine bakılmaksızın süratle açılmalıdır. Getirilen son çek düzenlemesinin piyasada oluşturduğu karışıklık ve haksızlık giderilmelidir. Başta çalışmaya devam eden sektörlerimiz olmak üzere sanayimize enerji desteği sağlanmalı, enerji yoğun sektörlerde elektrik-doğalgaz ödemeleri 6 ay ertelenmeli, diğer sektörlerde taksitle ödeme imkanı getirilmelidir.
Çalışmaya devam eden sektörlerimizin lojistik ihtiyaçları aksamadan giderilmelidir. Bu süreçte özellikle hava ve denizyolu kargo taşımacılığında ortaya çıkan fırsatçı yaklaşımlar engellenmelidir. Geçici vergi ödemesi mutlaka kaldırılmalıdır. Halen kamu bankalarının üzerinde ciddi bir yük bulunmaktadır. Çalışma saatlerinin kısaldığı, çalışan sayısının da azaldığı göz önüne alındığında belli bir süre vergi ödemelerinin özel bankalara da yapılabilmesi imkanı getirilmelidir. Eximbank kredilerinde sağlanan desteklerin kapsamı genişletilmelidir. Gümrüklerde ihracat süreçlerinde yaşanan gecikmeler giderilmelidir. İhracatçılara sağlanacak olan stok finansman süreci netleştirilmelidir.”
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar
“Dünya asla bir daha eskisi gibi olmayacak”
Uluslararası birçok yetkin kuruluş tarafından yapılan analizler ve akademik çalışmalar, salgından sonra jeopolitik ve ekonomik açıdan köklü değişimler meydana geleceğini, dünyanın bir daha asla eskisi gibi olmayacağını gösteriyor. Kısa vadede, sanayiciyi,
ARED (Açıkhava ve Endüstriyel Reklamcılar Derneği) Başkanı Ahmet Özdemirel
Dev sektör teşvik kapsamı dışında kaldı
Ekonomiye yıllık 9 milyar dolarlık katkı sağlayan ve 125 bin kişiye iş imkanı sunan açıkhava reklamcılığı ve endüstriyel reklam sektörü, mücbir sebep kapsamı dışında kaldı. Uzaktan çalışma imkanı olmayan sektör
SATSO (Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası) Yönetim Kurulu Başkanı A. Akgün Altuğ
“Ekonomi çarklarımız bir şekilde döndürülmelidir”
Süreç ile beraber hızla devreye giren ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’ ile iş dünyamız temsilcilerinin ve çalışanlarının endişelerinin azaldığını düşünüyoruz. Temennimiz;
Reel sektörün bu zor süreçte faaliyetlerine devam edebilmesi, istihdam sağlayabilmesi için finansmana erişiminin sağlanması ciddi önem arz ediyor. Salgın süreci hızlı bir şekilde etkisini gösteriyor olsa da ekonomi çarklarımız bir şekilde döndürülmelidir. Bu süreçte ülkemizin ihracat hacminin düşürülmemesi adına kolaylıklar ve destekler arttırılmalıdır. Göz ardı edemeyiz; tedarik zinciri bir kere kırıldı mı, bir daha yerine koymak çok zor olur. Dünyada şu anki süreçte üretim mekanizmalarını koruyabilen ülkeler ayakta kalacak. Bu zorlu süreçte herkes elini taşın altına koymalıdır. İşletmelerin nefes almasını sağlayacak borç ertelemeleri, kredi imkanları, işçi maaşı desteği gibi birçok kalemde verilen destekler artırılmalıdır. Bankalarımız ekonomimizin can damarı olan işletmelerimize kredi verme sürecinde adil olmalı ve gereken desteği sonuna kadar sağlamalıdır. Süreçten en az hasarla çıkabilmemiz için insan sağlığını korumak ve daha sonra da üretimi kesinlikle devam ettirmek zorundayız. İşletmelerimiz bu süreçte ayakta kalmaları ülkemiz için hayati bir öneme sahiptir. Reel sektör temsilcileri desteklerden yararlanmaya özen göstermeli ve umutsuzluğa asla kapılmamalı, üretim mekanizmalarını korumalıdırlar.
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu
“Birlikte başaracağız”
Yaşadığımız süreçte önceliğimiz sağlık. İkinci olarak ise zorda olsa çarkları döndürmeye çalışan iş dünyasının ödeme sisteminin bozulmaması için kredi ihtiyacı karşılanmalıdır. Trabzon ve Doğu Karadeniz bölgesi özelinde firmalarımız birçok sorun yaşamakta ve
Özellikle uzun vadeli ve en az bir yıl ödemesiz krediler piyasayı rahatlatabilir. Korkuya gerek yok, itidalli ve akıllıca hareket ederek mücadelemizi sürdüreceğiz ve birlikte başaracağız. İşveren ve işçi bu dönemde el ele vererek hayata tutunmaya çalışmalıyız. KOSGEB üzerinden daha önce 2008 krizi sonrasında uygulanan başarılı teşvikler artırılarak uygulanabilir. Unutulmamalıdır ki bu tür süreçlerde piyasalar en kötünün ardından hızlı bir toparlanma gösterir. Buna da hazırlıklı olmalıyız, üretim yeteneğimizi, istihdamı, işgücümüzü kaybetmemeliyiz.
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dr. Markus C. Slevogt
“Geleceğe umutla bakmalıyız”
İçerisinde Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası üyelerinin de bulunduğu, dünya çapında tüm Alman Dış Ticaret Odaları’ndan 4000’i aşkın üye firmanın ekonomik beklentilerini ortaya koyan bir anket Nisan’da
Ankete Türkiye’den katılan firmalar için gelecek bir yıllık süreçte ticari gelişmelerini etkileyebilecek en büyük risklerin likidite ve finansman, döviz kurları ve ürün/hizmetlere talep olduğunu görüyoruz. Bizler AHK Türkiye olarak, üyelerimize bu alanlarda mümkün olan en iyi desteği sağlamak için çalışacağız. İçinde bulunduğumuz süreçte dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik aktivitelerin devamlılığı büyük önem taşıyor. Bu süreçte birbirimizle dayanışma halinde olmamız, kendimizi ve çevremizi virüsün etkilerinden korumaya çalışırken geleceğe de umutla bakmamız faydalı olacaktır.
Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç
“Asıl mücadele salgın sonrasında başlayacak”
Bizim için en önemli konu, Covid-19’a karşı belirlenen tedbirleri alarak ve kurallara sıkı sıkıya uyarak hem çalışanlarımızı hem de firmalarımızla beraber iş ortaklarımızı korumaktır.
Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, devletimizin aldığı bu kararların aynı hızla ve etkin bir şekilde uygulanabilmesidir. Asıl mücadele salgın sonrasında başlayacak. Yapılacak çalışmalar kapsamında, salgının sona ermesinden sağlık politikalarından yönetim şekillerine, küreselleşmeden yerelleşmeye, ekonomi ve teknolojiye kadar her alanda nasıl bir dönüşüm olacağı üzerine öngörüler ortaya çıkacak. Bu öngörüler çerçevesinde de Türkiye, tüm sektörlerin nasıl şekillenmesi gerektiğine kadar atılacak adımları ve alınacak önlemleri tespit etmelidir. Krizden dersler çıkararak işimizi yeniden tanımlamalı, stratejik anlamda doğru hamleler yapmalı, orta ve uzun vadede nasıl kazanım sağlayacağımıza odaklanmalıyız.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya
Salgının Diyarbakır ekonomisine etkileri
Bölgemizin en büyük Organize Sanayi Bölgesi’ndeki işletmelerin yüzde 60’ından fazlası üretimlerini ya tamamen ya da kısmen durdurmak zorunda kaldılar. Ayrıca ticari yaşamın can damarı KOBİ’ler’in de yüzde
Halen istihdamın en büyük payına sahip olan hizmet sektörünün mutlak surette ayakta kalmasını sağlayacak tedbirleri düşünmek, buna göre sürdürülebilirliği olan politikaları devreye sokmamız, özellikle turizm sektörünün canlandırılmasına yönelik teşvik modellerini sektör temsilcileri ile birlikte geliştirmemiz gerekecek. Tarımı ve sanayimizi yeniden ayağa kaldıracak ekonomik kalkınma paketlerini uygulamakta yarar görüyoruz. İç pazarımızı genişleterek yeni pazar alanlarını yaratmakta fayda var. Açılacak dış pazarlarda anında yer alabilecek bir altyapıyı da hazırlamak gerekecektir.
Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Lütfü Yücelik
“Daha güçlü bir Türkiye için üreten ekonomi modeli”
Üretim ve istihdamımızı muhafaza etmemiz için yapılan düzenlemelerin ve sağlanacak desteklerin hiçbir ayrım yapılmadan bütün sektörleri kapsaması ve bankaların,
Biz iş dünyası temsilcileri olarak öncelikle devletimizin yaptığı fedakarlıkları görüyor ve takdir ediyoruz. Bu noktada başta özel bankalar olmak üzere bankacılık sektörünün de daha aktif rol almasını ve ekonomimizin bu süreçten daha az kayıpla çıkmasına yardımcı olmasını bekliyoruz.
İş dünyası olarak daha güçlü bir Türkiye için üreten ekonomi modeline de ne kadar ihtiyacımız olduğunu bu günlerde daha çok benimsedik ve test ettik. Bizler, moral ve motivasyonumuzu bozmadan, gerek toplumumuzun sağlığı, gerekse ekonomimizin geleceği anlamında bu sıkıntılı günleri en az kayıpla atlatmamız için daima üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Biz Türk Milleti olarak, şartlar ne olursa olsun, dayanışmayı en iyi bilen, lokmasını bölüşen, darda olana, zorda olana her zaman elini uzatabilen kadirşinas bir milletiz… İnşallah bu hasletlerimizle, bize yakıştığı gibi bu zorlu süreci de birlikte atlatmak için elimizden geleni yapacağız ve bugünleri elbirliği, gönülbirliği ile aşıp, ülkemizin geleceği için hep birlikte çalışmaya, üretmeye ve fayda sağlamaya devam edeceğiz.
TBD (Türkiye Bilişim Derneği) Genel Başkanı Rahmi Aktepe
“Teknolojide üretime devam edilmeli”
Uzmanlar, salgının 6 ay sürmesi halinde Türkiye ekonomisinin yüzde 20, bir yıl sürmesi halinde yüzde 38 oranında küçülebileceği endişesini dile getiriyorlar. Mevcut krizden alacağımız en önemli ders; bilginin, bilim
Öncelikli olması gerekli iki konunun “Haberleşmenin Ayakta Tutulması” ve “Teknoloji Üretimine Devam Edilmesi” olduğunu düşünüyoruz. Yükselmekte olan dezenformasyon girişimleri ve siber saldırılara karşı savaşımızın sürmesi çok önemli. Kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve karar vericiler, yine birlikte çalışmak ve günün koşullarında yaşamın durmaması için çözüm üretmek zorundadır. KOBİ’lerin desteklenmesi, onlara hizmet veren BT sektörünün desteklenmesi devam etmeli, iş kaybı konusunda alınacak önlemlerin yine dijital çözümlere bağlı olacağı gözden kaçırılmamalıdır.
Şu anda etkinliklerini durdurmak zorunda kalan sektör STK’larının sanal ortamda çalışmalarına devam edebilmeleri için ve bu sürecin sonunda yok olmamaları için de bir destek çözümü sağlanmalıdır. Bütün bu süreçlerin sağlam bir dengede yürüyebilmesi için TBD olarak Evrensel Hizmet Fonu’nun önemli bir destek kaynağı sağlayabileceği görüş ve önerimizi paylaşmak isteriz.
TÜBİSAD (Bilişim Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı K. Erman Karaca
“Dijitalleşme yatırımları artarak devam etmeli”
Bilgi teknolojileri sektörü yatırımların azalması ve hizmet ihtiyacının da yavaşlaması nedeni ile süreçten olumsuz etkilenebilir. Context’ten aldığımız son donanım verilerine göre şimdiden 2019 Mart ve 2020 Mart ayı verilerini karşılaştırdığımızda yüzde 24’lük bir
Bilişim sektörünün altyapı, Ar-Ge ve diğer yatırımlarının artarak yapılabilmesini temin edebilmek üzere sektörün Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketine dahil edilmesi yerinde olacaktır. Koronavirüs süreci bittiğinde kuşkusuz hepimiz yeni bir yaşam tarzını benimseyeceğiz. Dijitalleşme ile birlikte bilişim sektörü, sağlık, finans, eğitim ve üretim sektörleri başta olmak üzere birçok sektörle etkileşimini artıracak. Bu nedenle sektörün küçülmesinin önüne geçecek tedbirlerin ivedilikle devreye alınması gerektiğini düşünüyoruz. Kamu ve özel sektör firmaları dijitalleşme yatırımlarını artırarak devam etmeli.
TELKODER (Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği)
“Evrensel Hizmet Fonu’nun kullanılması sektörü rahatlatacaktır”
Koronavirüsü nedeniyle ekonomideki daralmalar sektörde sözleşme iptalleri ve sözleşme bedellerinin ödenmemesi gibi olumsuz durumları beraberinde getirdi. Bu nedenle özellikle sektörde varlığını sürdüren ve
Bu zor dönemde adeta bir bel kemiği görevi gören telekomünikasyon sektörümüzün ayakta tutulması kritik bir önem taşıyor. Diğer türlü yaşanacak ekonomik kriz sektörün birkaç yıl geri gitmesine yol açabilir. Telekomünikasyon gibi lokomotif bir sektörde yaşanacak büyük çapta ekonomik kriz ise tüm ekonomimizi derinden sarsacaktır.
TELKODER olarak yetkilileri bu çerçevede sorumluluk almaya davet ediyoruz. Telekomünikasyon sektörü diğer sektörlere göre avantajlı bir konumda. Çünkü söz konusu önlem ve adımların hayata geçirilmesi için devlet kaynaklarının yanı sıra sektörde faaliyet gösteren işletmecilerin katkıları ile oluşturulan Evrensel Hizmet Fonu’nun kullanılması da sektörü rahatlatacaktır.
Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu
“İş yapma biçimlerinde total bir değişim kaçınılmaz”
Makine İhracatçıları Birliği olarak, virüsün etkilerini ve alınan tedbirlerin yeterliliğini analiz etmek üzere bir anket yaptık. Bu ankette, Türkiye’de faaliyet gösteren makine imalatçısı firmaların yüzde 80’inin Mart ayında sipariş kaybı yaşadığını gördük. Firmaların
Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 11’e yakınını gerçekleştiren sektörümüzün, ikinci çeyrek bitmeden virüs kontrol altına alınsa dahi önemli bir daralma yaşayacağını düşünüyoruz.
Üretimin Batı’ya doğru çekilip makine geliştiren ülkeler arasında daha dengeli bir şekilde paylaştırılacağı döneme geçiş biraz daha hızlanacaktır. Yatırım ve faaliyet ortamı elverişli olan ülkeler, yani pazarı büyük, insan kaynağı geniş, kayıt dışı oranları ihmal edilebilir seviyede olan, piyasası denetim ve gözetim altında, sermayenin, fikri mülkiyet haklarının, evrensel norm ve değerlerin güvence altında olduğu ülkeler küresel makine imalatının yeniden pay edilmesinde ummadıkları roller üstleneceklerdir. Küresel ölçekte yaşanan bu dönüşüm, bizce Türkiye’deki iş yapma biçimlerinde de total bir değişimi kaçınılmaz kılacaktır.
TOKKDER (Tüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı İnan Ekici
“Sektör de mücbir sebep kapsamında”
Kredi faiz oranlarındaki düşüşün ve ekonomimizdeki toparlanmanın da etkisiyle operasyonel araç kiralama ve kısa dönem / günlük araç kiralama sektörü 2020 yılına oldukça olumlu başlamıştı. Ancak bu durumdan sektörümüz de elbette olumsuz etkileniyor.
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan
“Sektörümüzün, salgına karşı gerekli tedbirleri alarak çalışmalarını sürdürmesi, ülke ekonomisi açısından önem taşımaktadır”
50.000 kişiyle geçtiğimiz yıl 16 milyar dolar tutarında ihracat yapan ve Türkiye’nin toplam ihracatının yaklaşık yüzde 10’unu gerçekleştiren sektörümüzün, üretim kesintisi yerine, salgına karşı gerekli tedbirleri alarak
Duruş yapmaktan ziyade, salgının önlenmesini mümkün kılacak tedbirlerin alınması daha rasyonel bir çözüm olarak görülmektedir. İtalya ve İspanya örneklerinde olduğu gibi, ülkenin tümüyle karantina altına alındığı durumlarda bile, süratli bir çözüm ortaya çıkmamıştır. Türkiye, başından beri aldığı tedbirlerle, gerek Avrupa, gerekse Asya ve Amerika’dan ayrışmaktadır. Tüm üretici kuruluşlara, artık herkes tarafından bilinen, hastalığın yayılmasını engelleyecek tedbirleri uygulamaya aktarma ve çalışanlarını bilinçlendirme konusunda azami gayret sarf etmelerini tavsiye ediyoruz.
TOBB E-Ticaret Meclisi Başkanı Öget Kantarcı
“Şirketlerin de bu döneme ciddi bir şekilde hazırlanması gerekiyor”
Bundan sonra insanların daha fazla e-ticareti tercih edeceği anlaşılıyor. E-ticaret platformları olarak ürün çeşitliliğindeki gücümüzü satıcılarımızdan alıyoruz. Önümüzdeki süreçte
Bu dönemde e-ticaret oyuncaları olarak yetkililerin belirttiği uyarılar çerçevesinde önlemlerimizi alarak tüketicilerin ihtiyaçlarına cevap vermek en büyük önceliğimiz. Birçok perakende şirketinin de bu dönemde e-ticaret kanallarına yöneldiğini görüyoruz. Önümüzdeki dönemde tüketici alışkanlıklarının değişeceğini düşünecek olursak perakendecilerin çoklu kanal yatırımlarına önem vereceklerini düşünüyoruz. Tecrit uygulamaları dünya ticaretini neredeyse durma noktasına getirirken şirketlerin de bu döneme ciddi bir şekilde hazırlanması gerekiyor.
UTİKAD (Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener
“Doküman işlemleri temassız ve kağıtsız yapılmalı”
Bulaşı riskini azaltmak amacıyla taşımacılık süreçlerinden mümkün olan tüm doküman ve ödeme işlemlerinin temassız ve kağıtsız yapılması büyük önem arz etmektedir.
TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Barbaros Bağlıkaya
“Gün çalışmak günüdür”
Korona belası ilk önce seyahat acentalarını vurmuştu. Kamuoyunda oluşan panik havası yla tüketiciler tüm sezona yayılan rezervasyonlarını iptal edip, paralarının iadesini istediler. Bu
İKMİB (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister
“Üretmeye ve ihracata devam edeceğiz”
Kimya sektörümüz birçok sektöre hammadde ve yarı mamul sağlayan kritik bir sektör. Bu süreçte sağlığımız için önemli olan temizlik ve hijyen ürünleri, ilaç, medikal ürünler vb. sektörler ise kimya sektörümüzün yelpazesi
Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Başkanı Can Dinçer
“Sektör, Ar-Ge teşviklerine ihtiyaç duyuyor”
TÜRKBESD’e üye şirketlerin 2020’nin ilk 3 ayında gerçekleştirdikleri iç satışlar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 oranında arttı. Sektör olarak bu zor günlerde
Ülkemizin lokomotif sektörlerinden olan beyaz eşya sektörü için devletimizin sağlayacağı bazı vergi ve uygulama düzenlemeleri, istihdamın korunması ve ekonomiye güçlü katkımızın sürmesi açısından büyük önem arzetmektedir. Pandemi krizi diğer sektörlerde olduğu gibi beyaz eşya sektörünün de gelecek dönemde dijitalleşme, yapay zekâ, otomasyon ve bulut tabanlı teknolojilere daha fazla yatırım yapma ihtiyacını ortaya koydu. Sektörümüz bu alanlarda Ar-Ge teşviklerine ihtiyaç duymaktadır.
MOSDER (Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Balcı
Mobilyacılar kira desteği için yasa çıkmasını istiyor
İç pazarda yüzde 80 oranında satışlarda daralma gözlemlenmektedir. Yüzbinlerce kişiye istihdam sağlayan sektörümüzün mağazacılık
İHKİB (İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Gültepe
“Destekler 1 yıla çıkarılsın”
Türkiye için stratejik öneme sahip hazır giyim sektörünün salgını en az hasarla atlatabilmesi için çalışıyoruz. Türkiye’den milyarlarca dolarlık alım yapan, aralarında Inditex Grup, H&M, Zara, Marks and Spencer, Levi’s, Primark, Best Seller’ın de bulunduğu küresel
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu
“Sektör, stratejik önemde”
Türkiye inşaat malzemesi sanayisi, gerek toplam üretimi ve istihdamdaki payı, gerekse diğer sektörlerle yakın ilişkisinden dolayı ülkemiz için stratejik
İSKİD (İklimlendirme Soğutma Klima İmalatçıları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Ozan Atasoy
İklimlendirme ve havalandırma sektörünün önemi arttı
Dernek olarak yüzde 90’ını temsil ettiğimiz iklimlendirme sektörü, hızlı bir teknolojik gelişmeyle Türkiye’de enerji verimliliği standartlarına uygun klimalar üretiyor ve Avrupa Birliği
Türkiye Perakendeciler Federasyonu Başkanı Ömer Düzgün
“Tedarik zinciri tüm aşamalarıyla denetlenmeli”
Yerel market zincirleri, ülkemizin geçtiği bu zorlu dönemde, halkı mağdur etmeyecek bir fiyat politikası uygulamaya çalışıyor. TPF, üretim-
BMD (Birleşmiş Markalar Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Öncel
“Zaman kiracılara el uzatma zamanı”
Salgın önlemleri çerçevesinde Türkiye’de market ve eczane dışındaki mağazaların tamamı 19 Mart’tan bu yana kapalı ve bir daha hangi tarihte açılacakları öngörülemiyor. Nakit akışı duran perakendeci tüm bütçesini 400 bin çalışanının maaşlarına, vadesi gelen
AYİDER (Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği Başkan Yardımcısı Mimar Ahmet Erkurtoğlu
“Korona sonrası balkonlu ve güneş alan konutlar revaçta olacak”
Enerji ve su tasarrufu sağlayan yeşil binalar kazanacak. Şehrin yeni yerleşen yerlerinde hayat bulacak yatay mimariye sahip binalar tercih nedeni olabilecek. Nüfusun yoğunluğunun daha az olduğu semtlerde yeni gelişen bölgelerde konut satışları hızlanacak.
Konut ile ofis iç içe geçecek. Evler aynı zamanda home ofis olarak değerlendirilecek. Şirketler ofislerini küçültürken çalışanlar da evlerindeki koşulları değiştirecek. Şu an dünyada da bu yöne doğru bir değişim söz konusu.
KAPAK / Krizde iş dünyasının öngörü ve beklentileri
KAPAK / Krizde iş dünyasının öngörü ve beklentileri
Kriz bitecek, ardından ne gelecek, normalleşme nasıl olacak, kim ne kaybedecek, ne kazanacak?... Bu soruların en gerçekçi yanıtları iş dünyamızdan geliyor.