Azerbaycanlı devlet adamlarının, milletvekillerinin, diplomatların, akademisyenlerin ve gazetecilerin katılımıyla Azerybaycan’da Atatürk Merkezi’nde gerçekleşen merasimde bir konuşma yaparak benim Türkiye ile Azerbaycan arasında bir kardeşlik köprüsü oluşturduğumu söyleyen Milletvekili Prof.Dr. Nizami Caferov, özellikle barış ve diyalog çalışmalarımın bir özetini sundu.
Engin Köklüçınar, kitabının meydana gelişini ve benim dünden bugüne ortaya koyduğum ve koymakta olduğum hizmetlerimin bir özetini yaptı ve kitabın Azerbaycan dilinde yayınlanmasından duyduğu yüksek sevinci paylaşan bir konuşma yaptı.
Kitap ve benim hakkımda güzel ve olumlu değerlendirmelerde bulunan dünyaca tanınmış Azerbaycanlı Yazar Cengiz Abdullayev ise hak etmediğim iltifatlarla benim Türk dünyasının sosyal sorumluluk projelerindeki rolümü anlattı.
Yapılan törende Azerbaycan’ın Ankara Eski Büyükelçileri’nden Mehmet Ali Nevruzoğlu, Ankara’da birlikte gerçekleştirdiğimiz ilk faaliyetlerden bugüne gelen bir özet sundu.
Törende kitap hakkında İstanbul Eski Başkonsolosları’ndan Seyyat Aran, Azerbaycan Milletvekili Melahat Hasanova, Azerbaycan Milletvekili Musa Guluyev, Azerbaycan Milletvekili Aydın Hüseyinov, İşadamı Aydın Heydarov, tanınmış Tarihçi ve Yazar Yunus Oğuz, Azerbaycan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ramis Asker, Gazeteci Halid Niyazov, kitabın tercümesini yapan Afet Mamayeva ve gene İstanbul eski Başkonsolosları’ndan Hayrettin Koca ayrı ayrı söz alarak kitap ve benim hakkımda konuştular.
Şamil Ayrım ve Cengiz Güldamlası ise tespit, tahlil ve değer ölçüleriyle geçmişten bugüne bir çizgi çizerek çalışmalarımı değerlendirdiler.
Beni gururlandıran muhteşem törenin sonunda yaptığım teşekkür konuşmasında ben de Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın gençlerine bu tören vesilesiyle medya aracılığıyla seslenerek yıldönümünü yaşadığımız Hocalı Katliamı’nın unutulmamasının önemine değindim. Gelecek nesillere kin ve garez aşılanmasından yana değilim. Ama Türk dünyası gençlerinin Hocalı’yı unutmamalarının gerektiğine inananlardan olduğumu söyledim. Hocalı’da yaşananlarının takipsiz kalması, Karabağ topraklarının sahiplerinin boynu bükük, göçmen olarak yaşamalarının Türk dünyasına uygulanan çifte standarttan başka bir şey olmadığını vurguladım.
25 yılın taze, diri ve acı anıları ve de bu acıları yaşayanların sağ olarak aramızda bulunduğunu belirterek gençlerimize bu anıları unutturmamamız gerektiğinin önemine dikkat çektim. Zira yüz yıldır “Ermeniler bizi katlettiniz” derlerken bizlerin bir şeyler söylememesi, Kıbrıs’ta yaşananları, bugünlere intikal ettiremediğimiz için bugün bazı Kıbrıslılar’ın bize, “Burada ne işiniz var?” diyebildiklerini hatırlattım. Ve hafızamızı unutkanlık değil, unutmamak üzerine şekillendirmek zorunluluğumuzun önemini vurguladım.