Ekonomik soğuma dönemine girdik
KPMG Türkiye’nin üçer aylık dönemlerle hazırladığı Bakış, yeni sayısında, Türkiye ve dünya ekonomisinde yılın son çeyreğini inceledi. Pandemi sonrası Türkiye ekonomisine ilişkin makro veriler değerlendirildi. Bakış’a göre, bilinmeyenle mücadeleyle geçen 2020’nin ardından 2021 Türkiye’de ekonominin soğuma yılı olacak. Gelişmekte olan ülkelerden Türkiye ve Çin pozitif görünümleriyle diğer ülkelerden ayrışıyor. Pandemi etkisiyle geçen yılın sonunda öncü verilere göre en kötünün geride kaldığı vurgulanan Bakış’a göre bu yıl küresel toparlanma ve yaraların sarılmasıyla geçecek. Büyümeyle ilgili her coğrafya farklı sinyaller veriyor. Türkiye’den gelen işaretler umutlu.
Dünyada 2020’nin son çeyreği Bakış’tan şöyle yansıdı:
• Yaz-boz tahtası gibi geçen 2020’de salgın eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik çalkantıya sebep oldu. Yılın sonunda aşı haberleri öncülüğünde göreceli iyileşen beklentilere rağmen; temel ekonomik ve siyasi görünümde etkisi uzun süre devam edecek değişimler yaşandı.
• Bahar aylarında yaşanan karmaşa ve aşırı kötümserleşen beklentiler, yılın son çeyreğinde yerini umutlara bıraktı. Küresel büyüme beklentileri olumlu yönde revize edilmeye başlandı. Yılın ilk yarısında yüzde 6’lar seviyesinde beklenen küresel daralma, yüzde 4’ler seviyesinde kalacak. Hasarın tamiri ise iyi ihtimalle 2021 sonunda gerçekleşecek.
• Uluslararası kurumların büyüme beklentileri yıl içinde önce kötüye doğru, sonra da iyiye doğru revize edildi. Son dönemde gelen revizyonlar olumlu olmakla birlikte, küresel bir daralma yaşanacak ve bu daralmanın merkezi en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği (AB) olacak.
• Artan merkez bankası bilançolarının yanında sağlanan trilyonlarca dolarlık mali destekler, 2021 için önemli ve olumlu bir altyapı oluşturuyor. Süreç, 2021 boyunca da devam edecek.
• Pandemi GSYH’leri tarihte çok az görüldüğü şekliyle daralttı. Bu nedenle 2021 büyümeleri, birçok ekonomi için iyileşmeye işaret edecek. Aşının yaygınlaşması ve birikmiş taleple başta Asya ve Batı Avrupa olmak üzere birçok bölgede toplam büyüme yüzde 5’i aşacak. Türkiye’nin en önemli ticari partnerlerini barındıran Batı Avrupa’daki büyüme yüzde 5.2 olarak tahmin ediliyor.
• Bununla birlikte bölgesel daralma beklentileri içinde en büyük yarayı AB ülkelerinin alması bekleniyor. Uzak Asya ise salgını ilk yaşayan ve süreci ilk tamamlayan bölge olarak, 2021’i büyümeyle kapatabilecek kapasitede görünüyor.
• Salgının Avrupa’da bıraktığı etki küresel ortalamaların üzerinde seyrediyor. Vaka sayılarının hızla arttığı ve yer yer kontrolden çıktığı kıtada mevcut yapısal sorunlar durgunluğun derinleşmesine sebep oluyor.
• Yıl ortası tahminlerine göre yüzde 9 seviyesinde daralması beklenen AB için son tahminler yüzde 7.5 seviyesinde küçülmeye işaret ediyor. 2021 için beklenti yüzde 3.5 büyüme seviyesinde.
• İngiltere’de tablo ağır: Bu süreçte, artık birlik üyesi olmasa da İngiltere en ağır fatura ile karşılaşan ülke olacak. 2020’yi yüzde 10’un üzerinde daralmayla kapatması beklenen ülkede ekonominin yeniden eski temposuna kavuşması yıllar sürecek.
• AB’nin bu durumu, Türkiye ihracatının yüzde 50’sinin bu bölgeye yapıldığı düşünüldüğünde olumsuz bir görünüm oluşturmaya devam ediyor.
• Gelişen ekonomilerde durum: Gelişen ülke (EM) ekonomileri, salgından beklendiği gibi daha hızlı bir toparlanma süreci ile çıkacaklar. Başını Çin’in çektiği gruptaki ülkeler, yüksek üretim faktörleri potansiyelleri ve adaptasyon kabiliyetleri ile avantaj sağlayacaklar.
• Bol likidite ve düşük faiz ortamı, belirli miktarda riski kabullenen ve daha yüksek getiri arayışında olan portföylerin ülkelere girişinin tetiklenmesini sağlayacak. Risk algısının normalleşmeye başlaması, EM ekonomileri için büyük bir kazanım.
• Gruptaki ülkelerden 2020’yi büyümeyle kapatması beklenen ülkeler ise Çin ve Türkiye. Çin, salgın sürecini erken yaşadığı için pozitif büyüme yakaladı. Türkiye ise bunu, içinden geçtiğimiz parasal sıkılaştırma sürecini tetikleyen kredi büyümesi stratejisiyle yakaladı.
• Sonuç olarak, 2021’de çok güçlü bir büyüme yaşanması beklenen EM ülkelerinde görünüm pozitif. Türkiye’nin de içinde değerlendirildiği bu grup, 2021’de büyük kazanımlar sağlayabilir.
• Türkiye için beklentiler: Türkiye için 2020 hem salgın hem jeopolitik açıdan sarsıntılı geçti. Salgın süreci, küresel görünüme paralel seyretti. Toparlanma da küresel toparlanma ile paralel gerçekleşecek.
• Yerel ekonomi tarafında yılın ortası ile sonu arasındaki politika farklı. GSYH daralmasını kontrol altına alabilmek için uygulanan kredi büyümesi politikasından vazgeçilmesi ancak bu esnada doğan enflasyonist baskı görünümü değiştirdi. Türkiye 2020’yi pozitif büyüme ile kapatacak olsa da bozulan dengelerin yerini bulması zaman alacak. Türkiye 2021’in ilk yarısını yüksek faiz ortamı ve ekonomik soğuma süreci ile geçirecek. Bu süreçte atılacak reform adımları ise yılın geri kalanı ve daha uzun vade için önemli temel taşı olacak.
• Öncü göstergeler Türkiye için de en kötünün geride kaldığını söylüyor ve kalıcı toparlanma adımlarının 2021’de atılması bekleniyor. Bu süreçte artan risk iştahı, gelişen ekonomiler için güçlenen sermaye girişleri, hemen tüm ülkelerde hızlı büyüme rakamları ve normalleşmeye başlayan genel makro göstergeler ile karşılaşacağız.
• Kısa vadeli öngörüler önceki dönemlere kıyasla görece olumlu olmakla birlikte salgında yeni dalgaların yaşanması veya aşı sürecinin beklendiği gibi devam etmemesi gibi riskler önemini koruyor.
• Tüketici davranışlarındaki değişimler ise kalıcı hale geldi. Yeni düzene büyük bir hızla adapte olan iş dünyasının geliştirdiği yeni modeller; yakın geleceğin normalleri olarak hayatımızdaki yerlerini alacaklar. Bu süreçte tanışacağımız yenilikler geleceğe uzanan köprünün temel taşlarını oluşturacaklar.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, esnafın kademeli olarak işyerlerini açtıktan sonra desteklerin 1 yıl daha sürmesi gerektiğini belirterek, “İşsizliğin gizli önleyicisi esnafımız kademeli olarak iş yerlerini açtığında ciro ve gelir kaybı desteği gibi destekler 1 yıl daha sürdürülmeli. Sosyal güvenlik primlerini ödemekte zorlanan esnafımız için bu primler düşürülmeli ve defter tutma hadleri ise yükseltilmeli” dedi. Esnafı koruyan adımların atılmasını desteklediklerini kaydeden Palandöken, Perakende Yasası hakkında yapılan çalışmaların esnafı koruyan nitelikle güncellenip kabul edilerek yürürlüğe girmesini beklediklerini söyledi.
“Yapılandırma taksitleri en az 6 ay ertelenmeli”: Yapılandırma taksitlerinin en az 6 ay ertelenmesi gerektiğini vurgulayan Palandöken, ilk taksiti ödemeyenin yapılandırmasının bozulacağını, yüzbinlerce esnafın yapılandırmasının bozulmak üzere olduğunu aktardı. Palandöken, ödemelerin normalleşme sürecine göre belirlenmesi, matrak artırımı ve stok affı getirilmesini istediklerini dile getirdi.
Fenerbahçe Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Elif Başak Sarıoğlu, yurtdışında bulabilecekleri yaşam standartlarını, araştırma ve geliştirme yapabilme imkanlarını Türkiye’de sağlayabilirsek, Z Kuşağının da ilk tercihinin çoğunlukla vatanında kalmak; sevdiklerinden/ ailesinden ayrılmadan, yetiştiği topraklarda yaşamına devam edebilmek olacağını söylüyor: “Z Kuşağının beyin göçünü önlemenin ilk adımı onları daha iyi anlamak olmalı.”
Dünyada son 15-20 yıldır, Y kuşağının dünyayı şekillendirdiğini, ancak yakın geleceğe Z kuşağının yön vereceğini, hatta günümüzü de büyük ölçüde yönlendirenin dolaylı olarak da olsa bu nesil olduğunu belirten Sarıoğlu, Z kuşağının doğma ve yetişme döneminde iletişim teknolojisindeki değişimin hızıyla birçok kırılma gerçekleştiğini, her konuda derin bir farklılaşma olduğunu aktarıyor: “Fijital özellikleri sebebiyle, yani fiziksel karşılığı olan her şeyin dijital eşdeğerinin de olması beklentisi nedeniyle dijitalliğe erişemedikleri ortamlarda mutsuz olabiliyorlar. Dijital alt yapıya yapılacak yatırımlar ve dijitalle fiziksel deneyimlerin harmanlanabileceği projeler çok önemli kazandı. Çalışanlar artık, Türkiye’de ikamet ederken başka ülkenin ekonomisine hizmet edebiliyorlar. Bu da beyin göçünün dijitalleşme sonrası farklı bir versiyonu. Bunu önleyebilmenin bir yolu da insanların ürettiklerine ülkemizde de aynı değeri verebilmekten geçiyor.”
Elif Başak Sarıoğlu, Z kuşağının öne çıkan beklentilerinin; eğitim kalitesi, istihdam ve istikrar olduğunu ifade ediyor. TUİK’in gençlik istatistiklerine göre yaşam memnuniyeti oranında genel bir düşüş yaşandığını, OECD’nin 2020’de yayınladığı çalışmanın sonuçlarına göre, gençlerin en çok kaygı duyduğu konularıbn başında akıl sağlığını takiben, istihdam ve kişisel gelir gibi ekonomik konuların geldiğini kaydeden Sarıoğlu, “Nüfusumuzun neredeyse üçte biri Z Kuşağı. Dolayısıyla genç işsizliği bizim ülke için en acil ele alınması gereken konu başlıkları arasında” diyor.
Sarıoğlu, Tokyo’dan, Melbourne’e, İstanbul’dan, Pittsburgh’a kadar aynı filmleri, aynı müzikleri takip eden, gerçek anlamda ilk küresel kuşak olarak tanımlanan Z kuşağının, azınlıklara ve çoklu kültüre en yakın duran kuşaklardan bir tanesi olduğunun söylenebileceğini dile getiriyor: “Z kuşağı için ‘eşitlik’ en hassas konuların başında geliyor, gelişme fırsatı sunan ve netleştirilmiş kariyer planlarını kendileriyle paylaşabilecek kurumları tercih ediyorlar. Salt maaş beklentisi dönemi sona erdi. Z Kuşağına ‘değerlerin uyuştuğu bir şirket’ ve ‘sosyal ihtiyaçların karşılanması’ tatmin edici maaşa ek olarak sunulmalı. Z Kuşağı, yaptığı işin takdir görmesini istiyor, standart mesai saatleri içerisinde çalışmak istemiyorlar. Esnek ve hibrit çalışma modelleri içerisinde çalışarak, ortaya koyduklarının esas alınarak değerlendirilmesini bekliyorlar. Fikirlerini özgürce ifade edebilmek, alınan kararlarda kendi fikirlerinin de değer gördüğünü ve saygı duyulduğunu hissetmek istiyorlar.”
KPMG’nin her yıl gerçekleştirdiği Küresel CEO Araştırması’nın Covid-19 Özel Versiyonu yayınlandı. 2020’nin başında bin 300 CEO ile yapılan (Türkiye’den de 15 CEO’nun katıldığı) araştırmanın ardından Temmuz’daki ikinci araştırma pandeminin iş liderlerinin gündemini nasıl değiştirdiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, Covid-19, iş dünyasını yöneten CEO’ların ‘liderlik’ anlayışını yeniden yapılandırıyor. CEO’lar artık kar etmeye değil, şirketlerinin amacına odaklı. İş dünyası liderleri görevlerini sadece şirket yönetmekle sınırlı görmüyor, her biri kendisini toplumsal değişimin liderliği konusunda sorumlu hissediyor. Büyümenin önündeki en önemli tehdit artık ticaret savaşları ve buna bağlı ülkeselleşme değil, ‘yetenek riski’. Yeşil büyüme ve iklim öncelikli. Eski düzene dönüş yolları kapandı. KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan, artık dünyanın eski normale dönmeyeceğini belirterek, yeni bir gelecek tanımlama fırsatı bulunduğunu ve üç eylem alanının kritik olacağını söyledi: “Sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve güvenilirlik.”
‘Türkiye’de ve Dünyada Derin Teknoloji Girişimciliği’ Raporu yayınlandı
Teknopark İstanbul’un kuluçka merkezi Cube Incubation öncülüğünde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda çalışan İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) işbirliğiyle yapılan çalışmayla hazırlanan “Türkiye’de ve Dünyada Derin Teknoloji Girişimciliği” başlıklı raporda özellikle Covid-19 salgınıyla derin teknolojilere yönelik talebin arttığı belirtiliyor. Araştırmaya Türkiye’den 6 ana teknoloji kategorisi ve 12 ana sektörde faaliyet gösteren 131 derin teknoloji girişiminin kurucuları ve/veya yöneticileri katıldı. Derin teknolojilerin, günümüz global sorunlarının çözümünde önemli bir yere sahip olacağı düşünülüyor. Pandemiye yönelik ürün ve çözümler derin teknolojinin dünyaya armağanları. Derin teknoloji Ar-Ge çalışmalarıyla desteklenerek büyüyor.
Derin teknoloji alanında dünya çapında yapılan yatırımların en fazla fotonik ve elektronik kategorisinde, en az da kuantum bilgisayarlarda yapıldığı görülüyor. 2020’de dünyada 51 farklı ülkede 1.305 farklı şehirde derin teknoloji yatırımı gerçekleşti. ABD ve Çin’in, 2015’ten 2018’e kadar derin teknoloji şirketlerine yapılan küresel yatırımların yaklaşık yüzde 81’ini gerçekleştirdiği görülüyor. Sektörde pek çok Avrupa ülkesi de öne çıkıyor.
Teknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu, “Yeni kuluçka binasıyla birlikte sağladığımız pek çok desteğin yanında sürdürülebilir, öngörülebilir ve Türkiye’de ilkleri gerçekleştiren benzersiz bir derin teknoloji girişim ekosistemi oluşturmak hedefiyle ilerlemekteyiz” diyor. Topçu, Türkiye’deki derin teknoloji girişimlerinin hizmet sağladığı ana sektörleri ‘sağlık’, ‘üretim ve yapı’, ‘savunma ve havacılık’ diye sıraladı.
İndirilen uygulamaların şampiyonu oyun kategorisi: We Are Social’ın Hootsuite ile birlikte hazırladığı küresel ölçekli 2021 Dünya Dijital Raporu verilerine göre; internet erişiminin yüzde 92.6 oranında mobil telefonlar aracılığıyla sağlandığı dünyada, en çok indirilen uygulamalar içinde mobil oyunlar birinci sırada.
5 yılda yüzde 108 büyüyecek: Rapora göre, insanlar günde yaklaşık 7 saatini internette geçiriyor, günde ortalama 3.5 saat televizyon izleniyor, sosyal medyada 2.5 saat vakit geçiriliyor ve ortalama 1 saat de oyun oynanıyor. Mobil oyunlara gösterilen ilgi, oyun pazarının büyümesini ivmelendiriyor. Yatırım danışmanlığı hizmeti veren ARK’ın hazırladığı rapora göre, 2020’de 175 milyar olan küresel oyun pazarı 2025’e kadar yaklaşık 365 milyar dolara yükselecek. 2020 itibarıyla 2.7 milyar olarak belirlenen mobil oyuncu sayısının ise 2023’te 3 milyarı geçmesi bekleniyor.
Türkiye, Orta Doğu ve Afrika pazarında lider: Küresel oyun pazarının 2020’de bir önceki yıla göre dört kat büyüdüğüne dikkat çeken IFASTURK Eğitim, Ar-Ge ve Destek Kurucusu Mesut Şenel, sektörde Türkiye’nin Orta Doğu-Afrika pazarında lider konumda yer aldığını söyledi.
Uluslararası Para Fonu (IMF), 2021 yılı için Türkiye’nin büyüme beklentisini yukarı yönlü revize etti. IMF’nin ‘G-20 Gözetim Notu’na göre, Ekim raporunda yüzde 5 olarak tahmin edilen Türkiye’nin 2021 büyümesi, yüzde 6’ya yükseltildi. IMF, 2022 yılında Türkiye’nin yüzde 3.5 büyüyeceğini tahmin ediyor. Kurum, Ekim raporunda 2022 yılı büyüme tahminini yüzde 4 olarak açıklamıştı. IMF’nin 2020 yılı için beklentisi ise yüzde 1.2 büyüme yönünde oldu.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada; “İllerimizi, Bakanlığımızın belirlediği kriterlere göre 4 gruba ayırarak Mart başı itibarıyla kademeli normalleşme sürecini başlatıyoruz” dedi. Açıklamadan dikkat çeken satırbaşları ise şöyle: “Kısa çalışma ödeneğinin süresini son defa olarak Mart ayı sonuna, asgari ücretteki artış miktarı kadar yükselttiğimiz nakdi ücret desteğinin süresini de 17 Mart’a kadar uzattık.
Restoran, kafe, kıraathane esnafımızı rahatlatacak yol haritası önümüzdeki günlerde açıklanacak.
Hafta sonu uygulamasından başlayarak sokağa çıkma sınırlamasını illerde vaka, aşılama ve diğer kriterlere göre aşamalı şekilde kaldırıyoruz.
Halen uzaktan eğitimle faaliyetlerine devam eden öğrencilerimizin durumu, illerdeki vaka sayısına göre değerlendirilecektir.
İllerimizi vaka ve aşı oranları gibi kriterlere göre; ‘düşük’, ‘orta’, ‘yüksek’ ve ‘çok yüksek’ riskli olarak sınıflandıracağız. Normalleşme takvimini de buna göre yürüteceğiz.
Gübre destekleri yüzde 100 artışla 2 katına çıkarıyoruz. Buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi hububat ürünlerinde dekara 8 lira olan desteği 16 liraya yükseltiyoruz. Organik ve organomineral gübre kullanan üreticilerimize ise ilave olarak dekara 10 lira olan destekleme ödemesini dekara 20 liraya yükseltiyoruz. Bu destek ödemeleri çiftçilerimizin en çok ihtiyaç duydukları ilkbahar döneminde hesaplarına yatırılacaktır.”
Londra merkezli sosyal medya ajansı We Are Social’ın, Hootsuite ile birlikte hazırladığı 2021 Dünya Dijital Raporu’na göre, Türkiye’de 2019’da kişi başına 158 Dolar (1120 TL) online alışveriş (e-ticaret) yapılırken, 2020’de bu rakam 304 Dolar’a (2150 TL) ulaştı. Son bir yıldaki yüzde 92’lik artışa rağmen Türkiye dijital alışverişte 703 Dolar (4960 TL) olan dünya ortalamasının yarısına bile ulaşamadı. Ülkeler sıralamasında da Türkiye 2019’a göre bir basamak gerileyerek 29. sırada yer aldı. Kişi başı online alışveriş miktarında ilk üç sırayı Güney Kore (2012 Dolar/14185 TL), İsviçre (1863 Dolar/13135 TL), İngiltere (1697 Dolar/11965 TL) paylaştı. 18 ülkede kişi başı online alışveriş miktarı 1000 Doların üzerinde gerçekleşti. 2019’da ise 10 ülkede kişi başı online alışveriş 1000 doların üstündeydi.
Her 100 kişiden 75’i online alışveriş yapıyor: Raporda, kişi başına düşen online alışveriş miktarının dünya ortalamasının çok gerisinde kaldığı ortaya çıksa da alışveriş yapan kişi sayısının arttığı belirlendi. İnternet kullanan 16-64 yaş aralığındaki her 100 Türk’ten 75’i geçen yıl online alışveriş yaptı.
İnternet, en uygun fiyata ulaşmak isteyenlerin tercihi: Türkiye’nin ilk para iadeli alışveriş sitesi Avantajix.com’un Kurucu Ortağı Güçlü Kayral, Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği’nin (TÜBİSAD) raporlarına göre de e-ticaretin her yıl ortalama yüzde 30-40 aralığında büyüdüğünü anımsatarak, raporun bu yıl e-ticaret pazarının normalin üzerinde büyüyeceğini gösterdiğini söyledi: “Hem Türkiye’de hem de yurt dışında yapılan araştırmalarda internetten alışverişin tercih edilme nedenlerinin başında en uygun fiyata ulaşmak geliyor.”
2021 küresel toparlanma ve yaraların sarılmasıyla geçecek; Dünyada Türkiye pozitif ayrışıyor
2021 küresel toparlanma ve yaraların sarılmasıyla geçecek; Dünyada Türkiye pozitif ayrışıyor
Yapılan araştırmalar sonucunda raporlar, 2021’in küresel toparlanma ve yaraların sarılmasıyla geçeceğini gösteriyor. Gelişmekte olan ülkelerden Türkiye ve Çin ise pozitif görünümleriyle diğer ülkelerden ayrışıyor. Pandeminin Ekonomi Günlüğü’nde gündemin nabzını tutmaya devam ediyoruz.