Sorulacak çok fazla soru var. Eğer dönebilmek veya bu insanları döndürebilmek mümkünse hala; ki umut her zaman vardır, üzerine epeyce düşünmek ve analitik planlamalar yapmak gerekmektedir. Altını çizmekte fayda var; göç sadece fiziksel bir yer değişimi değildir...
Yürüme eyleminin başlangıcından itibaren insanoğlu, yaşantısını daha da anlamlı hale getirebilmek için; hatta belki de kendisi için daha “anlamlı yerleri” keşfedebilmek için hiç durmadan yola devam etmiştir. Peki nedir bu “anlamlı yer” ifadesi ile anlatılmak istenen?
Bulunduğu yerde mutlu olamayan ya da olmama ihtimalini sıklıkla aklına getiren her canlı, olası bir göçmen adayıdır. Şüphe yoktur ki mutluluk kavramı çok göreceli bir ifadedir. O halde anlatımı şu şekilde güncellemek pek de yanlış olmaz. Bir coğrafyada bulamadığını, başka coğrafyada bulabilen veya bulma ihtimali güçlü olan herkes olası bir göçmendir. Buradan yola çıkarak söylenebilir ki, coğrafyalar arasındaki farklar göç olgusunun esas sebeplerini oluşturur.
Coğrafyalar arasındaki farklar söylemi de sonsuz olasılıkları içerebilir. Toplumsal baskılardan, savaş tehditlerine, iklim/çevre koşullarına bağlı olumsuzluklardan, ekonomik beklentilere kadar birçok farklı durumdan söz edilebilir. Kısaca “daha huzurlu bir gelecek” tüm bu koşulları geride bıraktıktan sonra, beklenen bir durumdur. Bu durumların bir kısmı göç etmek isteyen bireyin/bireylerin inisiyatifi dışında gerçekleşebilir. Yani bir savaş tehdidi veya toplumsal baskılar kişinin pek de müdahale edemeyeceği durumlardır. Kişinin becerilerini, bilgisini veya tecrübesini daha verimli kullanabileceği bir başka ülkeye göç etmesi de olasılıklar arasındadır. Ancak bir defa daha altını çizmek gerekmektedir; kişi giderken sadece fiziksel varlığını beraberinde götürmez. Eğitimi, bilgisi, becerileri ve tecrübeleri de onunla ayrılır yaşadığı coğrafyadan. O halde şartlar ne ölçüde değişmelidir ki, göç edecek insan dönsün bu kararından? Aksi takdirde, ayrıldığı toplum, veda ettiği sistem belki kısa belki de orta bir gelecekte bu insanın ülkesine veya toplumuna kazandırabileceği birçok değerden mahrum kalacaktır.
Türkiye’den ayrılan nüfusun büyük kısmını 28 yaş altı bireyler oluşturmaktadır. Başka bir ifade ile iş yaşamının henüz başında olan bu insanlar ülkeden ayrıldıktan sonra yurt dışında kazanacakları tecrübe ile büyük olasılıkla kariyerlerine yine Türkiye dışında devam edeceklerdir. O halde, şu soruyu da sormak yerinde olacaktır: “Özel sektör veya kamu ne şekilde fırsatlar ve olanaklar sunmalıdır ki, mezunlarımız ülkelerinde kalmaya devam etsinler, hatta ayrılmış olanlar da ülkelerine geri dönsünler?”
Görüldüğü üzere, sorulacak çok fazla soru var. Eğer dönebilmek veya bu insanları döndürebilmek mümkünse hala; ki umut her zaman vardır, üzerine epeyce düşünmek ve analitik planlamalar yapmak gerekmektedir. Bir defa daha altını çizmekte fayda var; göç sadece fiziksel bir yer değişimi değildir...
GÖÇ: Dönebilmek ve Döndürebilmek Mümkünse Hala…
Paylaş