“Beden aklın unuttuğunu hatırlar.” J.L.Moreno
İnsan eylem ile dünyaya gelmektedir. Psikodrama eylemin gücünden yola çıkarak net ve kesin bir yöntemle kişinin derinliğini keşfetme amacını gütmektedir. Kişinin derinliğinin ve bilinçdışı süreçlerinin eylem aracılığıyla açığa çıkması beden hafızasında kalan bilgilerin de görünür kılınmasını sağlamış olur.
Psikodramanın temelinde bulunan diğer iki önemli dinamik de yaratıcılık ve spontanitedir. Psikodramanın temel hedefi, kişilerde spontanlığı arttırarak yaratıcılıklarını kullanmalarına yardımcı olmaktır, bu da beraberinde sağlıklılığı getirir.
Moreno’ya göre spontanlıkları bastırılan kişilerin yaratıcılıklarını sergilemeleri de güçleşir. Yaratıcılığı engellenen kişiler üst düzeyde yeteneklere sahip olsalar bile sahip oldukları bu gizil güçlerini geliştiremezler, üretken olamazlar, pasif kalırlar, kısacası kendilerini gerçekleştiremezler.
“Psikodrama, gerçeğin dramatizasyon ile yeniden keşfedilmesidir.” J.L. Moreno
Kişinin deneyimlediği bir yaşantıyı psikodrama sahnesinde yeniden yaşama şansı vardır. Klasik psikoterapide kişi terapiste deneyimlerini sözle anlatırken psikodramada oyun ile anlatır. Sözler akıl süzgecinden geçirildiğinde mantığa büründürülerek gerçeği karşı tarafa aktarmada sapmalar olabilir. Oysa dramatizasyon ile aktarılan bilgide yanlış anlaşılmalar en aza indirgenir.
Psikodrama oturumları, Isınma, Oyun ve Paylaşım olmak üzere üç temel aşamadan oluşur. Psikodrama sahnesi, gerçeğin güvenli provasının yapıldığı yerdir, orada yaşananlar gerçek hayata taşınabilir. Sahneye gelen kişi, protagonist yani başoyuncudur. Başoyuncu, hayatının bir döneminden bir olayı, bir çatışmayı, sorununu veya çıkmazını, geleceğe dair bir hayalini ya da korkusunu; kısacası her şeyi psikodrama sahnesine getirebilir. Bir psikodrama oturumu “Isınma” ile başlar. Isınma, bireyin iç dünyasının harekete geçmesi için gereklidir. Isınma yürüyüşü lider ile başoyuncunun nereden başlanılacağına doğru gittikleri bir yürüyüştür. Bu andan itibaren terapistin yönetiminde bütün bir grup, başoyuncunun oyununu oynamak üzere hazır durumdadır. Başoyuncunun hayatındaki kişiler, kavramlar, duygular ve olgular gruptan seçtiği kişilerin yardımı ile sahnede canlandırılır. “Oyun” esnasında rollere seçilme kişiye spontanite ve doğal olarak empati kazandırır. Psikodrama sahnesinde grup üyeleri, birbirlerini model alabilirler, yeni roller, yeni davranışlar öğrenebilirler. Duyumlar keskin, zihinler açık, hissiyat yoğundur. Akıl ve duygu bütünlüğü ile keşifler yapılıp belli bir noktaya ulaşıldıktan sonra oyun sonlandırılır ve “Paylaşım” aşamasına geçilir. Rol alan kişiler, aldıkları roller ile ilgili geri bildirim verirler; protagonist ya da diğer rol kişileri ile özdeşim kuranlar, bunu paylaşırlar; kendi hayatlarından benzer çağrışımları olanlar, anılarını getirirler. Sahnede yaşanan her şey gözden geçirilir, başoyuncu için anlamlı bir öyküye dönüştürülür.
Psikodrama bir öğrenme, bir davranış değişikliği sürecidir. Yargının, eleştirinin olmadığı; spontanitenin ve yaratıcılığın ortaya koyulduğu Psikodrama sahnesinde birey kendi psikolojik geçmişiyle karşılaşıp, çözümlenmeden kalmış ve bugünü olumsuz etkileyen yükleri fark ederek davranış ve duygularına yönelik içgörü kazanıp yeni davranış modelleri ve rolleri deneyimleyerek öğrenme şansına sahip olur. Bu da bireyin değişim ve gelişim açısından yol almasını sağlayabilir.
Başlangıçta kendine özgü bir terapi tekniği olarak ortaya çıkan psikodrama, olumlu etkileri fark edildikçe eğitim, aile, iş, örgütsel gelişim, yönetim, personel eğitimi, kişisel gelişim programları gibi pek çok alanda kullanılmaya başlanmıştır. Psikodrama yöntemi ile insanın kendine bakabilmesini, başkalarının gözünden görmeyi öğrenmesini, yeni yöntemler geliştirmesini sağlamak mümkündür.
Peki, ‘Psikodrama’yı kullanarak hangi gruplarla çalışıyoruz?
Psikodramatist ve Çocuk Terapisti Uzm. Psikolog Arzu Aydın Koç’un da söylediği gibi; “Eylem’in (oyun) yoğun olarak kullanıldığı Çocuk Psikodraması Grupları’nda 6-11 yaş arası çocuklarla çalışılır. Çocuklar empati becerisi yanında, sorun çözme becerilerini de geliştirirler.”
“Çok sıkıldım. Beni kimseanlamıyor, herkes üstüme geliyor. Bu kadar çok işin üstesinden nasıl geleceğimi, ne yapacağımı bilmiyorum.”
Ergenlik dönemi; çocukluk ile yetişkinlik arasında bedensel ve duygusal değişimlerin yoğun olarak yaşandığı kendini yeniden tanımlama ve yaratma dönemidir. Ergenler gelişim sürecinde birçok yeni duruma uyum sağlamaya çalışırken; psikodramadaki “eylem” yoluyla; kendilerini tanıma ve ifade etme becerisi kazanma, davranış ve duygularına yönelik içgörü kazanıp kendilerine özgü yeni ve uygun davranış modelleri ve rolleri deneyimleyerek, öğrenme şansına sahip olabilirler.
Çocuk yetiştirmek zor zanaat…
Kişiliğin temelleri çocukluk yaşlarında şekillenmektedir. Etkili iletişimin temelinde farkında olmak yatar. Anne babaların hem kendi iç dünyalarının yani duygu, düşünce ve tutumlarının farkında olup onların ne anlama geldiğini bilmesi hem de çocuklarının davranışlarını gerçekçi olarak değerlendirmeyi bilmeleri gerekir. Bu amaçla anne baba olarak kendilerine farklı bir yerden bakıp kendilerini daha iyi tanıyarak çocuklarıyla olumlu ilişkiler kurabilmeleri, Psikodrama tekniği sayesinde mümkün olabilmektedir.
“Niçin bazı öğretmenler zevkle ve huzurla ders yaparken diğerleri bitmiş, bezmiş bir halde dersten çıkarlar? Aynı sınıfa derse giren öğretmenlerden bazıları niçin diğer arkadaşlarından daha iyi sınıf yönetirler? Bir sınıftaki öğrenciler, öğretmen değiştiğinde niçin öncekinden oldukça farklı davranış gösterirler?”
Etkili ve başarılı bir öğretim ortamının şartı, iyi bir sınıf yönetimidir. Sınıf yönetimi, öğrencilerin temel psikolojik ihtiyaçlarını anlama ile başlar. Öğrencilerinin davranışlarını değiştirmek isteyen bir öğretmen, önce kendi davranışlarını gözden geçirip değiştirmeye istekli olmalıdır. Öğretmenler psikodrama teknikleri ile tanışıp kendilerine farklı bir yerden bakarak kendilerini daha iyi tanıyabilirler, psikodrama tekniklerini sınıf içinde kullanmayı deneyimleyebilirler.
“Yüksek kazanç, sosyal hakların varlığı artık bir çalışanın mutlu olabilmesi için yeterli nedenler değil.”
Hızla gelişen dünyada, kurumun varlığını sürdürebilmesi ve başarılarını yükseltebilmesi için kurum kimliğini oluşturması veya koruması gerekiyor. Kurum kimliğinin önemli saç ayaklarından biri de insan, yani çalışanlar. Çalışanların davranışları, çalışanların iletişim biçimleri, yaratıcılıklarını işlerine yansıtabilmeleri, kısaca mutlu çalışan olabilmeleri çok önemlidir.
Başta insan kaynakları olmak üzere, orta kademe tüm yöneticilerin psikodrama yöntemi ile tanışması ve psikodrama yöntemini uygulayabilmesi kurumun mutlu çalışanlara ulaşma yolunu açacaktır.