Ekonomi Yazarı Osman Ulagay, Pandemi’nin (Covid-19 Salgını) yayılmasını önlemek için alınan önlemlerin dünya ekonomisini durma noktasına getirdiğini belirterek, “Yapılan tahminlerde yanılma payı yüksek oluyor ama dünya ekonomisinin pandemi öncesindeki büyüklüğüne yeniden erişmesi için 2021 yılının 2. yarısına kadar beklemek gerekecek gibi görünüyor” dedi. Bunu söylerken göz ardı edilmemesi gereken bazı gerçekler bulunduğunu söyleyen Ulagay, “Dünya ekonomisi 2021’de pandemi öncesindeki büyüklüğüne erişse bile bu bütün ülkelerin, bütün sektörlerin, bütün firmaların eski durumlarına geri dönmesi anlamına gelmeyecek. Bazı ülkeler, sektörler, firmalar daha olumsuz etkilenecek. Bazıları ise krizi dönüşüm için fırsat sayarak daha iyi duruma gelecek. Yani batanların ve çıkanların olacağı zor bir süreç yaşanacak ve Türkiye de bundan etkilenecek” diye konuştu.
Büyümek için dış finansmana ihtiyaç var
Türkiye’nin pandemi öncesinde zaten zor bir dönemden geçtiğine dikkat çeken Ulagay, görüşlerini şöyle aktardı: “Biz 2017 yılında çok yüksek bir büyüme hızı hedefi koyduk kendimize ve bu hedefi tutturmak için ayağımızı gaz pedaline dayadık. Nitekim yüzde 7’nin üzerinde bir büyüme hızına eriştik 2017’de ama 2018’de ne oldu? Ekonominin motoru su kaynattı, ayrıca biz bu hızı sürdürecek yakıtı, yani dış finansmanı bulamaz hale geldik. Sonunda Ak Parti’nin ilk iktidar yıllarında izlediği tutarlı programla itibarlı para haline getirdiği Türk lirası yeniden dünyada en çok değer kaybeden paralardan biri haline geldi. 2020 yılına da bu kısır döngüyü kıramadan girdik ve bir kez daha ekonomide büyümeyi zorlarken COVID-19’a yakalandık. Türkiye ekonomisinin temel sorunu hızlı büyümeyi finanse edecek dış kaynağa muhtaç olması ama paranın bol ve ucuz olduğu bir dünyada bile Türkiye’nin bu dış finansmanı sağlayamaması.”
Türkiye’nin dış sermaye çekmek için kredi notunu yükseltecek bir sürece girmesi gerekirken uluslararası finans çevrelerine akıl öğretmeye kalkmasının doğru olmadığını dile getiren Ulagay, “Uluslararası finans çevresine ‘akıl öğretme’ yaklaşımımız ters tepiyor ve para vermiyorlar. Tersine borsaya, tahvillere, yatırıma gelen para da kaçıyor. Geçen hafta Moody’s kredi notumuzu bir kez daha düşürdü, gerekçelerini de gayet net şekilde ortaya koydu. Türkiye’nin tepkisi ne oldu? Bir kez daha Moody’s’e kızdık, Türkiye’ye haksızlık edildiğini iddia ettik ve gene gülünç duruma düştük” görüşünü aktardı.
Kısır döngü ekonomiyi toparlamıyor
Ekonomide ciddi bir kısır döngünün içinde bulunulduğunu savunan Ulagay, savını şu ifadelerle detaylandırdı: “Kamu bankalarını bol miktarda ucuz kredi dağıtmaya zorlayarak ekonomide bir canlanma görüntüsü yaratmaya çalıştık, bundan yararlananlar da oldu ama yeterli dış kaynak olmayınca, döviz olmayınca bu kez adını koymadan faizleri yükseltmek ve kredi artışını frenlemek zorunda kaldık. Ekonomide ve bazı sektörlerde geçici bir canlanma olunca enflasyon hemen başını kaldırdı. Bu politikalarla belki bir çeyreği kurtardık ama sonra ne oldu? Tekrar başa döndük ve faizleri yükseltip kredilerde frene basmak zorunda kaldık.” Günü kurtarmak için atılan adımların aslında köklü çözümleri engellediği bir sürecin yaşandığını kaydeden Ulugay, uyarıda bulunarak; “Dünya pandemiyle birlikte büyük bir değişime zorlanıyor, bizim buna ayak uydurabilmek için bugünkünden çok farklı bir anlayışla gerçekçi çözümlere yönelmemiz gerekiyor” dedi.
İşsizlikte yapısal sorunlarımız var
Osman Ulagay, Covid-19 nedeniyle dünya ekonomisinde muazzam bir işsizlik patlaması olduğunu ve Türkiye’de de bazı sektörlerin bundan çok etkilendiğini hatırlatarak pandeminin bundan sonraki seyrinin istihdamdaki gelişmeleri etkileyeceğine ancak ülke olarak Türkiye’nin istihdam konusunda da yapısal sorunları bulunduğuna dikkat çekti. Ulagay, “Pandemi nedeniyle dünyada yaşanan kapanma sürecinde başta ABD olmak üzere birçok ülkede işsizlik oranı yüzde 10’un üzerine çıkınca panik yaşandı, sıra dışı önlemler alındı ve işsizlik oranı yüzde 10’un altına çekildi. Bizim işsizlik oranımız ise zaten yüzde 13’ün üstünde ve biz bunu normal sayıyoruz” eleştirisini yaptı.
Covid önlemleri yeterli değil
Covid-19 nedeniyle birçok ülkede ekonomik hayat durma noktasına gelince başta ABD olmak üzere pek çok ülkede benzeri daha önce görülmemiş önlemler alındı. Merkez bankaları muazzam bir parasal genişlemeye gitti, ayrıca maliye politikalarıyla da ekonomiye büyük bir destek sağlandı. Bir tahmine göre bu desteklerin toplamı 12 trilyon doları geçti. Ulagay, Türkiye’de de bazı sektörlere farklı destekler sağlandığını ancak devletin sağladığı desteklerin GSYH içindeki payının G-20 ülkeleri arasında 17. sırada kaldığını kaydetti. Ulagay, “IMF’nin Nisan ayı sonunda yayınladığı verilere göre Türkiye’de devletin ekonomiye sağladığı desteğin GSYH’ya oranı yüzde 2’de kalırken bu oran ABD’de yüzde 11’i, Güney Afrika’da yüzde 10’u, Brezlya’da yüzde 6.5’i , İngiltere’de yüzde 5.1’i, Fransa’da yüzde 5’i, Almanya’da yüzde 4.9’u, Çin’de yüzde 3.5’i buldu” bilgisini verdi. Birçok ülkenin parasal genişlemeye giderek ekonomiyi canlandırma seçeneğini gündeme aldığının ve sözkonusu ülkelerde enflasyonun sürekli olarak hedeflenen düzeyin altında kaldığının altını çizen Ulagay, “Onların korkusu deflasyon, Türkiye ise hala yüksek enflasyonla mücadele etmek zorunda olan bir ülke” dedi.
Dünya çok boyutlu değişime zorlanacak
Pandemi sürecinin birçok sektörde yıkım ölçüsünde sorun oluştursa da bazı sektörler için fırsatlar barındırdığını hatırlatan Osman Ulagay, ilk olarak; teknoloji ve dijital ekonomiyi buna örnek gösterdi. Ulagay, “Pandemiyle geçirdiğimiz dönemde yaşananlar da bunu gösteriyor. Evden çalışmak zorunda kalan herkes Zoom’u kullandı, Amazon dünyanın en etkili dağıtım şebekesini kurarak cirosunu ve karını yüzde 20’nin üstünde artırdı, Microsoft CEO’su Nadella, ‘iki yıl sonra gelmeyi düşündüğümüz noktaya dört-beş ayda geldik’, dedi. Amazon, Apple, Facebook, Google, Microsoft gibi djjital teknoloji devlerinin performansı ABD borsalarını pandemi ortamında yeni rekorlara taşıdı. Öte yandan evden çalışmanın bir zorunluluk haline gelmesi ve birçok sektörde bu olanağın kullanılması ‘ofislere gerek kaldı mı?’ sorusunu gündeme getirdi. Pandeminin etkisi azalsa bile bu tür sorular gündemde kalacak bence. Ayrıca yeni pandemilerle, iklim değişiklğinin yakıcı etkileriyle, eşitsizlik sorunuyla mücadele etmenin önemi de gündemde kalacak. Dünya çok boyutlu bir değişime zorlanacak” diye konuştu.
Ekonomileri durma noktasına getiren pandeminin yarattığı ortamda kapitalizmin geleceği de bir kez daha tartışılıyor şimdi. 2008-2009 krizinde de kapitalizmin çatırdadığını söyleyenler olmuştu. Aslında Dünya Ekonomik Forumu gibi kapitalist dünyanın önde gelen kuruluşları, Financial Times gibi önde gelen yayın organları geçen yıldan beri kapitalizmin geleceğini tartışmaya açmıştı. Küresel kapitalizmin bugünkü haliyle yola devam edemeyeceği, iklim değişikliği gibi, eşitsizlikteki patlama gibi sorunları de dikkate alan bir kapitalizme, Dünya Ekonomik Forumu’nun sloganıyla “paydaşlar kapitalizmi”ne geçmenin gerekli olduğu tartışılıyordu. Osman Ulagay, “Şimdi pandeminin ortaya çıkardığı tabloda herkes, her firma can derdine düşmüşken bu tartışma yeniden canlanır mı bilmiyorum doğrusu. Ancak kapitalizmin sürekli mutasyona uğrayarak varlığını sürdüren bir tür virüse benzetilebileceğini de unutmayalım” dedi.
Türkiye ekonomisi kısır döngüde
Türkiye ekonomisi kısır döngüde
Ekonomi Yazarı Osman Ulagay, Türkiye ekonomisinin pandemi sürecine kemikleşmiş sorunlarla girdiğini belirterek, “Türkiye ekonomisinin temel sorunu hızlı büyümeyi finanse edecek dış kaynağa muhtaç olması ‘ama paranın bol ve ucuz olduğu bir dünyada bile’ Türkiye’nin bu dış Finansmanı sağlayamaması” dedi.