Türk KOBİ’leri tarihin en büyük fırsatıyla karşı karşıya; Uyum yoksa ölüm var.
Türk KOBİ’leri tarihin en büyük fırsatıyla karşı karşıya; Uyum yoksa ölüm var.
Ekonomist Rüştü Bozkurt’a göre dünya ekonomileri için yeni bir dönem başlıyor.
Peki bu yeni düzen yani Avrupalılar’ın ifadesiyle 4.0 ne anlama geliyor? Rüştü Bozkurt, teorik ve pratik bilgiyi paylaşırken yer yer felsefeden yararlanarak bütünsel bir yaklaşımla anlatıyor: “Sanayi 1.0: 1760’lı yıllarda başlayıp 1830’lara kadar devam eden süreyi kapsıyor. İçeriğinde üretimin el emeğinden makine gücüne doğru bir geçiş temsil ediliyor. Makineleşmenin artması aynı zamanda şehirleşmenin hızlanması, yaşam kalitesinin artması, üretimin pratikleşmesini ve uluslararası ilişkilerin yaygınlaşmasını sağladı.
Sanayi 2.0: Üretimin mekanikleşmesinden bir süre sonra 1840’tan sonra teknoloji daha da ilerledi ve 1870’e kadar ki süreçte teknolojik devrim yaşandı. Ve elektrik teknolojisinin gelişmesiyle üretim kayan bant denilen sisteme geçti. Seri üretim denilen bu yeni alanı en iyi kullanan ise Henry Ford oldu. Üretimde verimlilik arttı ve üretimin tarihi 1950’lere ulaştı.
Sanayi 3.0: Dijital teknolojinin üretimde kullanılmaya başlaması bu sürecin başlangıcını oluşturdu. Üretim süreçlerinde bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin kullanılmaya başlanmasıyla çok daha küçük ve mekanik, pratik ürünlerin gündelik hayata geçişi sağlandı.
Sanayi 4.0: Nesnelerin interneti kavramıyla anılıyor. Daha doğrusu kuantum mekaniği ve dijital teknolojinin ortaya çıkmasıyla gelişen yeni düzen ilk olarak 2011’de Almanya’da dile getirildi. Yeni model aslında üretim metotları ve sektörlerin iş yapışlarını kökten değiştiriyor. Örneğin; bu süreçte 3D yazıcılar devrim gibi gelişim. Çünkü fabrika tarzı üretim modeli tarih olacak.”
KOBİ’ler tarihi fırsatıyla karşı karşıya
Rüştü Bozkurt, gelişmeleri ‘yeni bir dünya kuruluyor’ ifadesiyle aktarıyor. Yeni düzenden en fazla KOBİ’lerin etkileneceğini aktaran Bozkurt, konunun sadece sanayi 4.0 kavramı olmadığını belirterek, “Sanayi 4.0’ı anlarken insan kaynağı 2.0 ile analitik 3.0’ı da bilmek gerekiyor. Yeni dünyaya bakan işletme gelişmeleri iyi okumalı, imkanlarını görmeli ve planını buna göre yapmalı. Aksi halde hiçbir işletme geleceğe güvenli gitme durumunda değil.
Türkiye’de 1975’ten bu yana KOBİ kavramı üzerinde yazan ve düşünen biri olarak söyleyebilirim ki; KOBİ lafımız çok ama KOBİ’nin özüne ilişkin entelektüel planda ve uygulamada bir şey yok. Kurumlar fonlar kuruyor ve KOBİ’lere kullandırıyor ama niteliksel gelişime bakmıyor. Örneğin; bugüne kadar ne kadar teşvik verdik ve ne kadarını geri aldık diye baksak yanıt yok. Çünkü envanterimiz yok. KOBİ’lerde de kendi imkanını bilen ve geleceği iyi planlayan işletmelerimiz var ama sayıları az. Türkiye’de teorik bilgisi olmayan ve kuantum mekaniğinin yaşamımızı nasıl etkilediğine dair fikri olmayan KOBİ’nin 10 yıl sonra hayatını sürdürmesi mümkün değil” açıklamasını yaptı.
İşletmelere 2 mesaj vermek istediğinin aktaran Bozkurt, “Bu yeni dünyanın içerisinde KOBİ’ler için insanlığın 12 bin yıllık tarihinin en büyük fırsat ve tehditleri var. Çünkü 3D yazıcılar ile maliyetler küçülecek ve hızlı, esnek üretim yapılabilecek. Piyasa yapıcı büyük işletmelerin sayıları çok azalacak. KOBİ’lerin önemi artacak. Bunu açık ve net görüyorum. Tehlikesi ise dönüşüme açık olmayan işletmelerin yok olacağıdır. Meraklı, bilgili ve temas halinde olan KOBİ’ler bu süreçte kazançlı çıkar. Aksi halde bilinçli üretici yok demektir” diye konuştu.
Türkiye’de KOBİ’ler dalkavukluk haline geldi
Rüştü Bozkurt’a göre Türkiye’nin büyük sorunu KOBİ’lerin dalkavukluk haline getirilmesi. Fikrini şöyle açıklıyor: “KOBİ’lerin yapılarını, işlevlerini ve kültürlerini dikkate almadan bugünkü çağın gelişmeleri ile KOBİ’lerin bağlantılarını dikkate almadan ve geleceğe ilişkin gelişmeleri yakalayıp onun üzerine fikir inşa etmeden KOBİ dalkavukluğu yapıyoruz. 1980’den bu yana; KOBİ’lerin kaynak eksikliği, kalifiye eleman sıkıntısı gibi aynı jargonu tekrar ediyoruz. Bu ifadelerle KOBİ’leri geliştiremeyiz ve KOBİ’leri gelecekte var edemeyiz.”
Dolayısıyla Türkiye’nin orta gelir tuzağından kurtulamadığını aktaran Bozkurt, KOBİ’ye şu çağrıyı yapıyor: “Dünya çok önemli değişim içinde. 5-10 yıl içinde değişim ana akım haline gelecek. Ona göre birbirimizden yararlanalım. KOBİ’ler meraklı olsun. Örgütlensin ve keşfetsin. Kanaat önderleri de kendini sorgulasın. ‘Ezberlerin tuzağında mıyım yoksa gerçekten dünyayı takip edip KOBİ’nin ihtiyacı olan bilgileri aktarıyor muyum?’ diye. Türkiye’de kanaat önderlerinin meşrulaştırılmış konsepti yok. Yani meşrulaştırılmış stratejimiz yok. Stratejik konsepte dayanmayan hiçbir yazı kalıcı olmaz.”
KOBİ’lerin yüzde 50’si uyum sağlar
Türkiye’de KOBİ’ler genelde kriz zamanında değişime açık oluyor. Ve her krizden sonra işletmelerin niteliği değişiyor. Bozkurt, yenidünya düzenine işletmelerin yaklaşık yüzde 50’sinin uyum sağlayacağına inanıyor.
Bozkurt, “Kimi işletmelerin niteliği değişecek kimisi ise yok olacak. KOBİ’lerden yeni düzene uyum sağlamayan yüzde 35-40’ı yok olacaktır. Zaten değer üretmeyen işletmeler tasviye olmuyorsa o ekonomi sağlıklı değildir. Ayrıca KOBİ’ler üretimde nitelik kazandırmak durumundalar. Nitelik için ise entelektüel sermaye üretmek gerekiyor” diyor.
Çok reform hiç reformdur
Hükümet’in bu dönem reformlara yoğunlaştığını hatırlattığımız Rüştü Bozkurt, eleştiriyor: “Reform diyoruz ama her şeyi reformun altına alıyoruz. Bu kadar reform derseniz hiçbir reformu yapamazsınız. Türkiye’de bugünkü bilgi düzeyinde hiçbir reform yapılamaz.”
Bozkurt yapılması gerekenleri 7 başlıkta açıklıyor: “1. Kayıtdışılığın azaltılması gerekiyor. Öncelik olarak da dinamik envanter oluşturulmalı. 2. Hukuk reformu yapılmalı ve yasalar önünde herkes eşit olduğunu bilmeli. 3. Türkiye’nin hangi alanlarda rekabetçi olduğuna dair strateji belirlemeli. 4. Mevcut teşvik sistemi yenilenmeli; alan ve sektör yerine projeler teşvik edilmeli. 5. Gelişmiş ülkelerde dolaylı veri olmaz. Veri reformu yapılmalı. 6. Ülkede iş yapma kolaylaştırılmalı. 7. Meşrulaştırıcı uzlaşma dili tüm kesimlerce kullanılmalı.”
Rasyonel otoriteler olmalı
Türkiye’de inovasyon, Ar-Ge, yenilik gibi kavramların sulandırıldığını hatırlatan Bozkurt, sulandırmanın panzehiri olarak rasyonel otoriteyi gösteriyor. Rasyonel otoritenin söylene söylene sulanan ifadelere derinlik kazandıracağını aktaran Bozkurt, “Hükümet, siyaset veya medya kavramları sulandırabilir. Ama rasyonel otorite o kavramları derinleştirir. Anlaşılması için ifade edilebilir. Türkiye’de İlber Ortaylı bir rasyonel otoritedir. Türkiye’de rasyonel otoritelerin olması için üniversitelerin bağımsız, bağımsız üniversitelerimizin de iyi çalışması gerekiyor. Aksi halde rasyonel otorite olmadan ülke gelişemez orta gelir tuzağından da kurtulamayız” diyor.