Ama yaratıcı ve kapsayıcı bir yaklaşım ve iyi yönetişime ihtiyaç var. Kaynağı ne olursa olsun alınacak 60 milyar dolar bizim sorunumuzu çözmez. Bize krizden çıkış için fırsat penceresi sunar. O kadar” dedi.
Türkiye’de işsizlik oranları Şubat’ta bir önceki aya göre 4.1 puan artarak yüzde 14.7’ye yükseldi. Söz konusu dönemde işsiz sayısı 1 milyon 376 bin kişilik artışla 4 milyon 730 bin kişi olarak kayıtlara geçti. Rakamların anlamını Ekonomist Prof.Dr. Haluk Levent ile değerlendirdik. Levent, ülkenin en önemli konusunun işsizlik olduğunu belirterek, “Mart ayı işsizlik ile Şubat ayı işsizlik karşılaştırmasının aynı kaldığını görüyoruz. Bu iki ayın aynı kalması işsizliğin arttığı anlamına geliyor. Kanaatim bu oran bir miktar daha artacaktır. Ancak bu oranların katlanabilir bir oran olmadığı aşikardır” dedi.
Ekonomide şu anda tek bir sorunun bulunmadığının altını çizen Levent, “Kısa vadeli bakınca enflasyon, dolar kuru, faiz ve en önemlisi işsizlik problemleri var. Dolayısıyla sorunların da önceliği yok aslında tüm sorunların eş zamanlı çözülmesi gerekiyor. Ancak korkarım bu krizin bir dibi yok” diye konuştu.
“Çıkış için yaratıcı ve kapsayıcı olunmalı”
Ekonominin stagflasyon süreci yaşadığını ve bu krizin Türkiye’nin tecrübeli olduğu bir tür olmadığına dikkat çeken Levent, şu noktalara değindi: “Yaşanılan kriz, önceki krizlerden çok farklı. Çünkü biz bugüne kadar ağırlıklı finansal temelli ya da dış veya iç şoklardan kaynaklı krizlerle uğraştık. Bu tür krizlerde yol haritası belliydi: büyük bir devalüasyon ve kemer sıkma programları. Birkaç ay sonra da kısmen işleri yoluna koyabilirdik. Şimdi ise hem enflasyon hem durgunluk var. İşin kötüsü bunun iktisat teorisinde bilinen bir reçetesi yok.”
Stagflasyondan çıkış için yaratıcı ve kapsayıcı olmak gerektiğine dikkat çeken Levent, yaratıcı olma kavramını ise şöyle açıkladı: “IMF’ye gittiniz ve 60 milyar dolar aldınız. Çözüm için bu yetmez. Bu kaynak sadece krizi çözmek için bir fırsat penceresi açar. Eğer o pencereden memleketi geçirebilecek kıratta ekonomi yönetimi varsa o pencereden geçersiniz. İşini bilen yaratıcı isim bunu başarabilir. Ayrıca kapsayıcılık konusunda ise kutuplaştırıcı değil, şeffaflığı artıran, hukukun üstünlüğünü kabul eden bir yapıyla toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir stratejiyi tanımlıyoruz.”
“Bir kırılma daha olabilir”
Birçok ekonomistin yaşanılan krizi ‘L’ olarak tanımladığını hatırlattığımız Haluk Levent, kendisinin de ‘L’ye inandığını ancak bir kırılma daha beklediğini söyledi. Kırılmanın nedeni olarak da küresel teknolojik gelişmeleri örnek gösteren Levent, görüşünü şöyle aktardı: “Teknoloji üretim sürecini dönüştürmeye başladı. Bu dönüştürme, içinde bulunduğumuz toplumsal düzenin sınırları içerisinde kalarak geçiştirebileceğimiz bir dönüşüm değil. Önümüzde 2 seçenek var. O iki seçenekten birini seçmek durumundayız. Her iki seçeneğin sonunda ulaşacağımız nokta da bugün serbest piyasa mekanizması olarak adlandırdığımız şeyin yürürlükte olmadığını gösterecektir. Daron Acemoğlu’nun ABD için yürüttüğü ve 2007 yılına kadar olan verilerle hazırlanan makalesinde ABD’de yerel otomasyon piyasasına giren her birimlik otomasyonun 6.3’lük istihdamı yok ettiğini gösterdi. Dolayısıyla yaratıcılık içermeyen her iş otomasyon tarafından yok edilecektir. Bunun etkisi ne? Bugünkü refah seviyesi için daha az çalışma yeterli olacaktır. O zaman ne yapacağız? Çalışan sayısını çok azaltırsak da o zaman talep açısından çok sıkıntı çıkacaktır.
Otomasyon, tekrarlı işlerin büyük bölümünü ikame ettiğinde gerçekte açığa çıkacak ciddi işgücü olacak. Biz bunları ‘A’ şıkkı ya ölüme terk edeceğiz, ‘B’ şıkkı bunlara transfer geliri elde edeceğiz. Eğer transfer geliri aktaracaksak bu sistemin bu büyüklükte transfer gelirini mas etmesi de gerekecek.”
Dünyanın bir bolluk toplumuna dönüşeceği fikrinin de sıcak geldiğini dile getiren Levent, bu yaklaşımın ütopik olmadığını teknolojik gelişmeler ve maddi temellerin hazır olduğunu toplumsal gelişmeleri ise soluk ışıklı bir yıldız gibi gördüğünü aktardı.
Insanoğlunun önünde iklim değişikliği gibi konuların bulunduğunu bunun da toplumsal gelişmeyi hızlandıracağını dile getiren Levent, “Hayatta kalmamız büyümeyi sınırlandırma, bölüşümü düzeltmek ile olur. Bunun alternatifi ölümdür” dedi. Otomasyonun aynı zamanda dünyada sermaye hareketlerinde geriye dönük bir yol haritası sunacağını savunan Haluk Levent, görüşlerini şöyle paylaştı: “Doğrudan yabancı sermaye neden bir ülkeye gider; pazar oluşturmak, ikincisi ucuz işgücü için. Acemoğlu gibi iktisatçıların bulduğu bulgulardan birisi; bu otomasyonun önce mavi yakalı ucuz işgücünü ikame edeceği. Belki de bizim gibi ülkelerden büyük doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının metropollere gidişi olacaktır.”
“İhtiyaç akçesi kullanılmıştır algısı iyi olmadı”
Merkez Bankası’nın ‘ihtiyaç akçesi’nin kullanılması ifadelerine de değinen Haluk Levent, konuya ilişkin görüşlerini şöyle açıkladı: “Merkez Bankası’nın ihtiyaç akçesinin kullanılması noktasında henüz bir yalanlama olmadı. Eğer doğru ise de bu iyi bir algı değil. Arjantin moratoryum ilan etmeden 3 gün önce o kaynağını kullanmıştı. İster istemez ‘Acaba Türkiye’de böyle bir olasılık var mı?’ sorusu akıllara geliyor. Problemlerimizden biri karşı karşıya bulunduğumuz krizin çok küçümseniyor olma algısıdır. İktisatçılar kriz olduğunu görüyor ama kimsenin bir önlem almadığını da görüyor. Oysa yapılması gereken piyasaya güven sağlayacak bir algının oluşturulmasıdır. Bu algı tamir edilmediği sürece üzerinde tartışabileceğimiz bir şey yok. Bu ihtiyaç akçesinin de kullanılmış olması ciddiyetsizliğin üzerine tuz biber ekmektedir. ‘Sorun yok’ imajıyla ihtiyaç akçesinin kullanılması birbiriyle çelişmiştir.” ‘Yap-işlet-devret’ modelleriyle büyük projelerin yapılmasının bütçeye sıkıntı doğurduğunu ifade eden Levent, “30 yıllık imtiyazların verildiği çok sayıda proje yürütüldü. İktidarın ömründen uzun projelerle başka iktidarların eli koluda bağlanıyor. Gelecek kuşakların harcama kalemleri kısıtlanmış oluyor. Bu durum kuşaklar arası gelir ve servet eşitsizliğini zirveye çıkarıyor” dedi. Türkiye’nin reform yorgunu olduğunu kaydeden Haluk Levent, ancak eğitim konusuna acil el atılması gerektiğini paylaştı. Yeteri kadar nitelikli öğretmenin bulunmadığını ve içerik olarak da öğrencilere nitelikli bir eğitim sunulmadığını dile getiren Levent, şu noktalara değindi: “Online eğitim imkanları da kullanılarak örgün eğitim verilmeli. Bu bir çaresizlik değil. Bu yapılabilir. Bütçesi de ayırılabilir. Yaratıcı, eleştirel düşünen, sorgulayıcı, problem çözebilen bir nesil yetişmeli. Bu eğitimlere yetişkinler de dahil edilmeli. Bunun sonucunu 5-10 yıl sonra alabiliriz.”
Ayrıca Türkiye’nin güçlü yönlerinin şu dönem turizm ve ihracatçı kapasitesi olduğunu ifade eden Levent, ileriye dönük bağ etkisi olmayan alanlardan çıkıp ülke için yeni sektörlerin belirlenmesini, bunu yaparken de iç talebin canlandırılmasını istedi. Levent, bunun için başkanlık sisteminin dönüşmesi ve kararların konsensüs ile alınması gerektiğine dikkat çekti.
“IMF şeytanlaştırılıyor”
Prof.Dr. Haluk Levent, IMF’nin gereksiz yere şeytanlaştırıldı¤ını belirterek, IMF’nin aslında bir itfaiyeci oldu¤unu söyledi: “Evde yangın çıkmış ve itfaiye su sıkıyor. Ev sahibi ise ‘ev perişan oldu’ diyerek itfaiyeciye kızıyor. IMF’nin durumu budur. Bunu yapmamak lazım. Türkiye şu anda piyasanın 5 puan üstünde borçlanabiliyor. IMF’de bu kadar yüksek borçlanma olmayacak. IMF sadece geri ödemeyi garanti altına almak için önlem alıyor. Önlemlerden kaynaklı sıkıntı ne kadar çekilecek o içerideki problemdir. Kanaatime göre IMF’den daha uygun kaynak bulmak zor.”
Prof.Dr. Haluk Levent: "Stagflasyon tecrübemiz yok"
Prof.Dr. Haluk Levent: "Stagflasyon tecrübemiz yok"
Ekonomide yaşanan ‘stagflasyon’ kriziyle ilgili ‘Türkiye tecrübesi’ bulunmadığını dile getiren Prof.Dr. Haluk Levent, “Bu krizden çıkışı için bilinen bir yol haritası yok.