KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi

Korumacı politikalar dünya ticaretini daraltacak

EKONOMİST

Ekonomist Prof.Dr. Muhittin Kaplan, küresel ekonomik krizin tanı ve tedavisinin henüz gerçekleşmediğini belirterek, “Özellikle gelişmiş ekonomilerde korumacı politikaların devreye girmesiyle dünya ticaretinde daralma meydana gelecektir” dedi.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İngilizce İktisat Bölümü Bölüm Başkanı Prof.Dr. Muhittin Kaplan, Türkiye ekonomisinin dünya konjonktüründen bağımsız değerlendirilemeyeceğini belirterek, “Avrupa’da baş gösteren 2008 krizi henüz geçmiş değil. Avrupa tam anlamıyla toparlanmadan Türkiye’nin toparlanmasını beklemiyoruz” dedi. Türkiye’nin 2017 yılında mevcudunu korumasının ‘başarı’ olarak adlandırılacağını söyleyen Kaplan, “2008 yılındaki dünya krizini ülke olarak 2011 yılında net olarak yaşamaya başladık. Uluslararası konjonktür krizi atlatamadı. Belirsizlik nedeniyle özel kesim yatırımlarını durdurdu. Kamu yatırımları ile çarkları döndürmeye çalışıyoruz. Güneydoğumuzdaki fiili savaş durumu biterse yüzde 5 büyüme rahatlıkla sağlanır. Hatta son yıllarda ötelenen yatırımlarla bu oran yüzde 7-8 bandına çıkar” bilgisini verdi.

Dünya ticareti küçülecek
2008 küresel ekonomik krizinin reçetesinin henüz bulunamadığının altını çizen Kaplan, ABD gibi gelişmiş ekonomilerde krizden çıkış adına ulusal ekonomileri koruma refleksinin geliştiğini belirtti. Trump’ın seçilmesinin de bu refleksin bir sonucu olarak yaşandığını aktaran Kaplan, görüşlerini şöyle açıkladı: “Normalde kapitalizmin doğasına aykırı bir yeni dünya ile karşı karşıyayız. ABD ile başladı. Avrupa ve Rusya ile devam ediyor. Korkarım bu eğilim devam ederse dünya ticaretinde ciddi bir daralma meydana gelecektir. Orta ve uzun vadede en büyük endişemiz bu olmalıdır.”

Koordinasyon sağlanmalı
İktisadi kalkınmanın yol haritasının istikrar olduğunun altını çizen Kaplan, Türkiye’deki referandum sürecine bu gözle baktığını söylüyor. Gelişmiş ekonomilerin bu tercihi daha önceki yıllarda yaparak istikrarı getirdiğini ve ekonominin daha fazla konuşulmasıyla bu alanda ilerleme kaydettiklerini anlatan Kaplan, “Bakıyorum gelişmiş ülkelerde, istikrarın sağlandığı ülkelerde siyaset ikinci, ekonomi birinci planda. Sistem değişikliği kısır siyasi tartışmaları ikinci plana atacaksa Türkiye için iyi bir gelişme olacaktır. Ancak Türkiye’de başkanlık referandumunda ‘evet’ çıkması halinde yürütülen politikalarda değişiklik beklemiyorum. Sadece koordinasyon sağlanacaktır” diye konuştu. Siyasette kısır çekişmelerden kurtulunması gerektiğinin altını çizen Kaplan, “Gelişmekte olan bir ülkeyiz, piyasalarımız henüz olgunluğa ulaşmadı. Refah seviyesi yüksek bir ülke olmak istiyoruz. Çok hızlı almamız gereken ve alabileceğimiz yol var. Ekonomiyi temel öncelik yaparsak büyüme potansiyelimizi yakalayacağımıza inanıyorum” dedi.

Sanayi 4.0 devrimi risktir
Türkiye’nin ekonomide temel sıkıntısının ‘orta gelir tuzağı’ olduğunu aktaran Muhittin Kaplan, ülke olarak kolay zenginleşme sürecinin bitirildiğini ve bilgiye, Ar-Ge’ye dayalı büyüme modelinin kapıya dayandığını aktardı. Kaplan, Türkiye’nin sanayileşme sürecine gönderme yaparak, “Sanayileşme stratejisinde klasik modeller artık miladını doldurdu. Evet beyaz eşyada, otomotivde, tekstilde bu süreçleri yaşadık. Ucuz işgücüyle bu sektörlerde Avrupa’nın en önemli tedarikçisi olduk. Ama şimdi önümüzde sanayi 4.0 var. Artık gelişmiş ekonomiler ucuz işgücü avantajını kullanmadan üretimin yolunu buldu. Ve kendileri üretmek istiyor. Bu dünya ekonomisi açısından ciddi bir sorun. Şu an için ise bizim gibi ekonomiler için sanayi 4.0 bir risktir” açıklamasını yaptı. Türkiye’nin bu süreçte Ar-Ge ve teknolojiye ciddi destekler verdiğini aktaran Kaplan, özel sektörün kamu kadar elini taşın altına sokması gerektiğinin altını çizdi. Bunun için de mantalite değişikliğine ihtiyaç olduğunu paylaşan Kaplan, şunları söyledi: “Kişi başına milli gelirimiz 10 bin dolarda takılıp kaldı. Beklenen sıçramayı bir türlü yapamıyoruz. Özel sektörümüz, ‘belirsizlik var’ diyerek yatırım yapmıyor. Bilgi üretmek lazım, bunun yolu da Ar-Ge ve inovasyondan geçiyor. Ama üniversite-sanayi-kamu organizasyonu sağlanamadı. Yapılanlar bireysel girişimlerdir. Türkiye ekonomisini incelerken 2 şey dikkatimi çekiyor. Türkiye gelişmiş ülkeler gibi bazı trendleri zamanında yakalıyor. İthal ikamesi buna örnektir. Zamanında başlanmış ama zamanında durdurulamamış. 50’lerin sonunda başlayan ithal ikame sürecini 70’lerde bitirmek gerekirken biz 80’lerin ortasına taşıdık. Ar-Ge konusunda bir takım adımlar attıktan sonra alanında önde olan girişimlerimizi kurtaramadık. Ar-Ge firmaları kuruluyor ve bir süre sonra yabancılar gelip alıyor. Devlet olarak ciddi planlama yapıp bu firmalarımızın kurtarılması gerekiyor. Burada kamu bu konuya el atmalı. Gerekirse de satın almalı. Bunu yapmazsanız zengin olmaz, kişi başı 50 bin doları yakalayamazsınız.”

İlkokul sonrası meslek okulu olmalı
Ülkede dönüşüm yolunun birçok yol haritası var. Yapısal reformlarda eğitimi bir numaraya yerleştiren Muhittin Kaplan, önerisini şöyle detaylandırdı: “İlköğretim 4 yıl. Daha sonra ise istisnasız tüm okullar meslek okulu olacak. 4 yıl meslek okuyan herkesin elektrik, elektronik, marangozluk vs. bir mesleği olacak daha sonra isterse üniversite okusun. Ama altın bileziği hep kolunda olacak. Ama Türkiye’de nasıl oldu bilmiyorum bir düz lise kavramı üretildi. Kültürümüzde de yok. Öğrenci 22 yaşına kadar piyasada hiç çalışmıyor ve üniversiteyi bitirir bitirmez hemen bir masa başı işi istiyor. Nitelikli ara eleman bulamıyoruz.”
Türkiye’nin geleceği için karamsar olmadığını belirten Kaplan, ama eğitim politikasında radikal değişikliğin şart olduğunu, kendisinin mevcut eğitim sisteminden memnun olmadığını söyledi. Yeni neslin kolay yoldan para kazanmayı erdem olarak gördüğünü kaydeden Kaplan, “Emeğiyle, aklıyla çalışan insanın değerli olduğunu göstermek zorundayız. Kapitalizmin tüketim toplumuyuz. Üretime geçişi sağlayamazsak gelecekte var olamayacağız” dedi. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.