Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Necip Çakır, Ülkenin ekonomik koşullarının pandemi sürecinden bağımsız olarak sıkıntılı olduğunu belirterek, “Üretememe, işsizlik gibi sorunlarımız var. Gelir dağılımında dünyanın en kötü ülkeleri arasında yer alıyoruz. Bunları aşmanın yolu sağlıklı büyüme programından geçer. Ancak bu büyüme için ihtiyacımız olan kaynağımız maalesef yok. Rezervimiz -50 milyar dolara yakın” dedi.
Kaynak ihtiyacını karşılamak için çok fazla seçeneğimizin bulunmadığını savunan Çakır, görüşlerini şöyle aktardı: “Uluslararası Para Fonu (IMF) elbette çok matah bir kuruluş değil ama denize düşen yılana sarılır. Ülke olarak CDS’miz (risk primi) çok yüksek. Yapısal reform programına ihtiyaç var. IMF’den doğrudan kaynak gelmesi de; stand by anlaşması veya ‘Monitoring’ çıpa oluşturarak piyasalara güven sağlayacak bize de yardımcı olacaktır. Güven verici bir programı 600’lerden 360’lara gelmiş olsa da CDS oranlarımızı düşürecektir ve düşük faiz ile ihtiyacımız olan kaynağı sağlayabiliriz.”
“Gelir dağılımı çok bozuldu”
Ciddi gelir dağılımı bozulmasıyla karşı karşıya kalındığını paylaşan Necip Çakır, bu alanda dünyanın en geri kalmış ülkeleri arasında yer aldığımıza dikkat çekti. Kriz dönemlerinde gelir dağılımının daha fazla bozulduğuna dikkat çeken Çakır, “Bu bozulmanın sonucunda öyle bir noktaya geliyor ki; çok küçük bir azınlık iyi eğitim alabilecek. Orta gelir grubu ise eriyor. Ülkede ya zengin var ya fakir. Dolayısıyla bu alana özel politika yürütülmeli” dedi. Bunun yolunun da adil vergi politikalarından geçtiğini hatırlatan Çakır, görüşlerini şöyle aktardı: “Vergide denetim yok. Yapılmadığı için de dolaylı vergilere yükleniliyor. Ülkenin vergi gelirinin 3’te 2’si dolaylı vergiden sağlanıyor. Traktöre
mazot alan çiftçi ile işadamı aynı vergi sistemi ile ödeme yapıyor. Gelir dağılımını dolayısıyla bütçe açığını düzeltmek için dünyada başarılı örnekleri görüldüğü gibi vergi sistemini tabana yaymak gerekiyor. Adaletsiz sistem nedeniyle
de kayıtdışı ekonomimiz çok büyük. Neredeyse milli gelirin 1.5 katı kadar kayıt dışı ekonomimiz var.”
“Ülkeye güven sağlanmalı”
Necip Çakır’a göre en temel sorun güven. İktisat politikalarında belirsizlik görüldükçe kimse yatırım yapmak istemiyor. Çakır, “Çünkü böyle bir atmosferde ne bankalar kredi vermek ister ne de insanlar kredi almak ister. Alınan kredilerin batık kredi olma olasılığı artıyor. Şu anda icra davaları zirveye ulaşmış durumda. Esnafın halini anlamak için sokak röportajlarını izliyorum: ‘Elhamdülillah oturuyoruz.’diyorlar. Dolayısıyla önce piyasaya güven verilmeli. Ardından da yapısal reformlara öncelik verilecek” açıklamasını yaptı. Kemal Derviş’in güçlü ekonomiye geçiş politikaları çerçevesinde; BDDK, TMSF’nin kurulması,Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sağlanmasının ulusal ve uluslararası piyasaya güven teşkil etmek için oluşturulduğunu hatırlatan Çakır, şunları söyledi: “Finans piyasalarının güven kazanmasılazım. Bunun örneğini de görüyoruz. Naci Ağbal ve Lütfi Elvan’ın göreve gelmesiyle iyimser hava esmeye başladı. Eğer bu kadro güven verici politikalar uygulamalarla kendini göstermez ise 2-3 yılı kaybederiz. Üstelik vatandaşın buna dayanacak gücü yok.” Güven eksikliğinden kaynaklı olarak ülkeden ciddi para çıkışlarının yaşandığını aktaran Çakır, “Bu ülke kaynak sıkıntısı çeken bir ülke değildir. Çünkü son birkaç yıldır ülkeden ve sistemden çıkan kaynak için 250-300 milyar dolar ifadeleri kullanılıyor. Bu kadar büyük bir kaynağın temel çıkış nedeni güven eksikliğidir. Bu algıyı değiştirmeliyiz” dedi.
“Üretim ekonomisine geçiş sağlanmalı”
Ülkemizin ‘hizmet sektörüne’ erken geçiş yaptığını savunan Çakır, “Hizmetler sektörüne erken geçiş ile hak edilmemiş zenginlik yaşadık. TL’nin aşırı değerlenmesiyle tarım dahil birçok sektördeki üretimin yerini ithalat almaya başladı. Daha önce ekonomi içinde yüzde 25’lere ulaşan sanayi sektörünün ağırlığı yüzde 16’lar seviyesine geriledi. Oysa bu gelir düzeyinde bir ülkenin hizmet ekonomisine geçiş yapmaması gerekiyordu. Şu anda bu politikanın sonucunu görüyoruz. Pandemi de çöküşü hızlandırmıştır. Restoranlarda, AVM’ler ve esnaf olarak çalışanlar ne olacak. Ülkenin en önemli artısı olan genç nüfus ciddi işsizlik ile karşı karşıya kalacak” diye konuştu.
İhracata dayalı büyüme modeli sağlıklı mı?
Sağlıklı ekonomi büyüyen ekonomidir. Ancak ülkemiz ihracata dayalı büyümeden çok ithalata bağımlı büyüyor. Krizlerde iç talep düştükçe firmaların can havliyle ihracata yoğunlaştıklarının altını çizen Çakır, şunları dile getirdi: “İhracat önemli ama nasıl ihracat yapıldığı daha önemli bir konu. Son dönemlerdeki girişimlerle ihracatçı sayısı 100 binlere ulaştı. Ama bu firmaların büyük bölümü düşük, orta düşük ve orta yüksek üretim ile ihracat yapıyor. İhracatın en azından yarısı ileri teknoloji ihracatı olmalı. Pazar çeşitliliği ve ürün çeşitliliğine de ihtiyaç var. Geçmişten beri sürdürülen il bazında veya sektör bazında teşvikler yanlış politikalar olarak karşımızda duruyor. Denetimin olmadığı bu teşviklerden bir sonuç çıkmadı. Ama yakın bir zamanda uygulanmaya başlanan ‘proje bazlı’ devlet desteğini anlamlı
buluyorum.”
“Parlamenter sisteme dönüş yapılmalı”
Ülkede ekonomiyi değerlendirirken siyaseti muaf tutmayan Prof.Dr. Çakır, “Ülkemizdeki Başkanlık sistemi ile ekonomi daha da çıkmaza giriyor. Denetimi olmayan bir Başkanlık sistemi olmaz. Bu konuda fikrim net: Çift meclisli parlamenter sistem olmalı. Halkın ve kamuoyunun onayı olmadan hareket edilmemesi lazım. Şu anda denetimde hiçbir mekanizmanın olmaması sıkıntıların temel nedenidir. Dolayısıyla seçim sistemi değişmelidir. Şunu da unutmadan paylaşmak istiyorum: Koalisyon sisteminden korkmamak lazım” dedi. Çok kapsamlı bir program oluşturulması gerektiğinin altını çizen Çakır, şunları söyledi: “Programın ilk ayağını hukuk oluşturmalı. Hukuk olmaz ise demokrasi de olmaz. Daha sonra enerji, tarım ve su alanında çalışmalara ağırlık verilmeli. Enerji ve tarım kaynakları kurutuyor. Özellikle enerjide örneğin ciddi bir mantalite değişikliğine ihtiyaç var. Avrupa ülkeleri yenilenebilir enerjiye önünü dönmüş ve maliyetleri düşürmüş durumda. Biz ise halen daha nükleer enerji ile uğraşıyoruz. Bütün bu yenilikler aynı zamanda kemikleşmiş cari açığımıza da çözüm sağlayacak. Tarımdan uzaklaştıkça yüzyıllardır gelen bilgi birikimini de kaybediyoruz. Konya yüzölçümüne sahip olan Hollanda’nın tarım ihracatı 120 milyar euroyu aşıyor. Belçika örneğin; 50 milyar euroda. Tarımda bu kadar kapasitesi olan bir ülkenin ithalatçı olması garip.”
Ekonomist Prof.Dr. Necip Çakır: “Kaynak sıkıntısı var, IMF çözüm sağlayabilir”
Ekonomist Prof.Dr. Necip Çakır: “Kaynak sıkıntısı var, IMF çözüm sağlayabilir”
Ekonomist Necip Çakır, ülkede üretimi harekete geçirmek için ciddi kaynağa ihtiyaç olduğunu belirterek “Denize düşen yılana sarılır. IMF dışında bir çıkar yolumuz bulunmuyor. IMF ve/veya AB politikalarını çıpa olarak kullanıp uluslararası kuruluşlardan düşük faizli borç alabiliriz” dedi.