Tunca, pandemi sonrasındaki çıkışta gelişmiş ülkelerin hızlı bir toparlanma süreci yaşayacağını ancak ülkemizin bu fırsatı yakalayamayacağını savundu.
Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu enflasyon, kur, faiz sıkışıklığının temel nedeni olarak pandeminin görülemeyeceğini dile getiren Ekonomist Arda Tunca, ekonomiyi ‘pandemi öncesi veya pandemi sonrası’ şeklinde ayırmanın doğru olmadığını belirterek, “Sorun ekonominin temel kurallarından kopmaya başladığımız 2010 yılındaki enflasyon-faiz tartışmalarına dayanıyor” dedi.
Bu yaklaşımın 2013 yılında kendini net olarak hissettirdiğini dile getiren Tunca, şunları söyledi: “2013’ün Ocak ayında Merkez Bankası kuru düşürmek için piyasaya 3.9 milyar dolar para sürdü. Ocak ayının sonunda ise Merkez Bankası sert faiz artırımına giderek repo faizini yüzde 4.5’ten yüzde 10’a çıkardı. Merkez Bankası’nın bu kadar geç hareket etmesinin nedeni ise siyasi baskıydı. 2013 yılı Merkez Bankası’nın tamamen bağımsızlığını kaybettiği yıldır. Sorunların temeli de bu yıllara dayanmaktadır.”
2013’ün Haziran ayında ‘Gezi Olayları’nın gerçekleştiğini ve ekonomideki sıkıntıların siyasi olarak olaya bağlandığını hatırlatan Tunca, “O dönem hükümet, ‘Yabancı yatırımcı Gezi Olayları nedeniyle ülkeye gelmiyor’ söylemlerini aktarmıştı. Ancak olaylar sonrasında yabancı yatırımcı gelmeye devam etti. Yani yatırımcı Gezi Olayları’nı dikkate almamıştı. O zaman da ülke olarak uzun vadeli değil, kısa vadeli sermaye çekiyorduk” hatırlatmasını yaptı.
“Merkez Bankası bağımsızlığı sağlanmalı”
Yabancı sermayenin bakışında Gezi Olayları’ndan ziyade Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın görevden alınmasının kritik olduğunu savunan Tunca, görüşlerini şöyle aktardı: “Merkez Bankası ‘bağımsız’ ifadesi kullanılsa da Murat Çetinkaya görevinden alındı. Görevden alınma nedeni olarak da ‘Hükümeti dinlemiyor’ ifadesi kullanıldı. Bu ifadeyle Merkez Bankası’nın bağımsızlığı tamamen yok edildi. Algı bozulunca da yabancı sermayenin tutumu da değişti. Şu anda yaşanılan sıkıntıların temel nedeni yurtdışı güçleri değil, para politikasının kural dışı davranışlarıdır.”
Para politikasında kural dışılığın birçok sorunu beraberinde getirdiğini hatırlatan ve şu anda iktisat kuralları içerisinde olmayan bir kuralın uygulanmaya çalışıldığını paylaşan Tunca şu noktalara değindi: “Polonyalı Astronomi Bilgini Nicolaus Copernicus (Kopernik), Miktar Teorisi’ni yazdı ve temellerini attı. 500 yıl önce ortaya konan teoride olduğu gibi para miktarı arttıkça paranın değeri düşer. Şu anda ise siyasi baskıyla iktisat kuralları içerisinde olmayan bir kural uygulanıyor. Oysa Merkez Bankası sıkı bir duruş sergileseydi kur, faiz ve enflasyon kıskacına girilmezdi.”
“Büyüme refaha yansımıyor”
Arda Tunca, Türkiye’nin kendi yarattığı sermayeye dayanarak bağımsızlaşan, kısa vadeli sermayeden kurtulan ve bağımlılığı azalan bir ekonomik modele geçemediğini belirterek bu şartlar altında da geçemeyeceğini savundu. Ülkede büyüme yaşandığını ama büyümenin refaha yansımadığını kaydeden Tunca, “Kişi başı gelir düzenli olarak düşmekte. Bu düşme 2013’ten bu yana devam ediyor. Oysa doğru para politikasıyla büyüme refaha yansıyacaktı. Ancak başaramadık. Türkiye, doğru politikalarla kısa vadeli sermaye ile barışıklığını sağlamak zorunda. Bu arada ‘kısa vadeli sermaye çeksin, boğulsun’ demek istemiyorum. Ama uzun vadeli sermayeyi çekme noktasına gelene kadar yani birkaç on yıldır olduğu gibi kısa vadeli sermaye bağımlılığımız sürüyor, sürdürmek zorundayız” açıklamasını yaptı. Tunca, uzun vadeli sermaye çekecek hamleleri ise Türkiye’nin artık yapamayacak noktada olduğunu paylaştı. Reform sürecinin buna fırsat tanıdığını ancak hiçbir değişiklik yapılmadığını ifade eden Tunca, “Siyasi irade bunu tercih etmedi” dedi.
Ülkenin 1923’te kuruluşundan sonra, 24 Ocak 1980 ve 2001 krizinden sonra Kemal Derviş döneminde olmak üzere 2 reform süreci yaşadığını aktaran Tunca, son dönemlerde ekonomi çevrelerince dile getirilen ‘yeni bir hikaye’ isteğinin de mevcut hükümet ile sağlanamayacağını kaydetti. Olası yeni iktidarın da elinin kolunun bağlı olduğunu savunan Tunca, “Tüm dünyada demokrasilerin hırpalandığı bir dönemden geçiyoruz. Hem uzun süren parti iktidarları hem de sakat demokrasi muhalefeti çok zayıflattı. Bu saatten sonra yeni iktidarların ne yapabileceği konusunda soru işaretleri taşıyorum. Kısa vadede yeni bir hikaye yaratmak zor” dedi.
“Kurumların kurumsallaşması sağlanmalı”
Ekonominin refah artırıcı gücünün kurumsallaşma sağlaması gerektiğini söyleyen Arda Tunca, kurumların liyakatlı çalışanlarının yeteneklerini ortaya koymasının önemli olduğunu paylaştı. Tunca, ‘kurumlarda tek kişi yetkisi’nin sıkıntı yarattığına ve çapraz kontrol mekanizmasına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekti: “Merkez Bankası, Sayıştay’ın bağımsızlığı gerekiyor. Eskiden var olan kurumları reform edeceğimize yok ettik. Devlet işleyişinde bürokrasi lazımdır. Aksi halde devlet yönetimi olmaz. Osmanlı, Roma, Pers medeniyetlerine kadar bürokrasi vardır.”
“Likitide çekme yarışında geride kaldık”
Tüm dünyada krizler sonrasında faiz oranlarının aşağıya indiğini ve ciddi likitide bolluğu yaşandığını paylaşan Arda Tunca, özellikle gelişmekte olan ülkelere bu dönem ciddi para arzının sağlandığını hatırlattı: “2018 yılından bu yana bu süreçlerden mahrum kaldık. Meksika, Hindistan gibi ülkeler faiz artırımına gidiyor. Pandeminin yarattığı ekonomik sıkıntı sonrasında herkes sermaye çekme yarışında. ABD, faiz oranını 1, 1.5 yıl içinde yukarı çekeceğini açıkladı. Bu gelişme de uluslararası sermaye çekmek için rekabete gidileceğini gösteriyor. Türkiye, faiz-kur kıskacını daha yoğun ve derin yaşayacağı döneme girdi. Ve kur arttıkça faizin de artacağını kanıksadı. Vaktinde hatalar yapılmasaydı kur ve faiz ilişkisini doğru kursaydı bu kadar ağır finansman maliyetiyle karşılaşmayacaktı.”
“Hızlı toparlanma mümkün değil”
Ülke halkının ciddi bir borçluluk seviyesinde olduğunu aktaran Tunca, kamu kaynaklarının destek olarak verilecek yerde borçluluk oranlarının arttırıldığını söyledi. Tunca, Pandemi sonrası işsizlik oranlarının artacağını ve toplumun geçim sıkıntısı ile karşı karşıya kalacağını dile getirdi: “İktidar ‘büyüdük’ diyor ama bu büyüme sloganda kalacaktır. Halk bu büyümeyi hissetmiyor. Yani vücut yağlanıyor, kaslanmıyor. Yağlanan vücut ise hastalıklara davetiye çıkarır. Büyümenin refaha yansıması ise ekonomi dışında atılacak adımlarla olur. Zira ilk aşamada topluma güven verilmeli. Bunun için kuvvetler ayrılığı ilkesi sağlanmalı. Hukukun üstünlüğü sağlanmalı.”
Gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı bir toparlanma sürecine gireceğini öngören Tunca, Türkiye’nin pandemi sonrasında hızlı bir toparlanma ihtimalinin olmadığını ifade etti: “Ülkemizde kendi içimizde yarattığımız gerilim her şeyin önüne geçti. Pandemi öncesinde de sıkıntılı olduğumuz için pandemi sonrası sıkıntılarımızla baş başa kalacağız. Sert çıkış yakalayacak olanlar gelişmiş ülkelerdir. Biz ülke olarak borçluluğun, işsizliğin arttığı, yüksek enflasyon, kur ve faizin yüksek olduğu bir dönemde hızlı bir toparlanma sürecine giremeyeceğiz.”
Ekonomist Arda Tunca: “Hızlı toparlanma olmayacak”
Ekonomist Arda Tunca: “Hızlı toparlanma olmayacak”
Ekonomist Arda Tunca; yüksek enflasyon, faiz ve kurun temel nedeni olarak 2010’lu yıllardan bu yana uygulanan kural dışı ekonomi politikalarını adres gösterdi.