Kitaplar, “Kişide istenilen davranış değişikliği” olarak yazar eğitimi. Sadece davranışa indirgenmiş; hangi davranışların eksik olduğu, “kim?” ve “ne için?” sorularının eksik kaldığı ve buna kimim karar vereceği pek yazılmaz. Dolayısıyla tek taraşı ve ezber haline gelmiş bir kabul olsa da muğlak içeriği nedeniyle herkes kafasında bir değişimi algılar ve içeriğini kendi oluşturur. Bireysel psikolojinin kurucusu sayılan Alfred Adler, bireyin, iş, eş ve sosyal çevre olarak (arkadaş) yaşamda 3 temel sorununun olduğunu söyler ve mutlu bir insanın bu üç temel sorunla başa çıkması gerektiğini söyler. Farklı düşünürler, insanın kendisini var etmesi, hayatına anlam katması ve kendini tanımasını da söyleyerek bizlere farklı yükler ve sorumluluklar yüklemişlerdir. Yaşam, insan için karmaşıktır; çetrefilli, inişli çıkışlı ve bir o kadar da sorunludur. İnsan o kadar çok şeyle başa çıkmak zorundadır ki kendisi bu yolculukta sonunda ölüm olduğunu bilmesine rağmen yine de çok şey yapmak zorunda kalmanın yanı sıra hayatın zorluklarına teslim olmak yerine onun üstesinden gelmeye çalışmaktadır.
Bir düşünür, “hayat mücadele değildir, mücadelenin kendisi hayattır” derken yanıldığını söylemek zordur. Bu bağlamda “eğitim nedir?” sorusuna; kişiyi, hayatın zorluklarında ayakta kalmanın yanı sıra ona biçim verme, kendi üst varlığına ulaşma, uygarlıklar yaratma; kısaca sorun çözme becerisi geliştirme olarak da tanımlanabilir. İş, eş ve arkadaş sorununun yanı sıra var oluş bilincine varma, kendisini kendisinin en üst seviyesine taşıma sorumluluğu da vardır insanın. Hayatı yenmek değil ama onunla uyumlu bir yaşamı oluşturmak ve kendisini sağlıklı, başarılı ve mutlu bir kendisine götürmek zorundadır. Okullar sadece bilgi aktarmaz, kişiyi hayata da hazırlamalıdır. Kişiler ezber notlarla kendini var edemezler. Öğretmenler de birer ezber mekanizmasına dönüşmüş durumdadır. Her türlü sözde iyi ve pahalı okullardan mezun olan ama kendini yönetemeyen, iş, eş ve arkadaş sorunlarını çözememiş nice meslek erbabı yaşamaktadır. İnsanların çoğunluğu mutsuz, başarısız ve sağlıksızdır. Hasta olmamak sağlıklı olmak değildir. Evli barklı, işi gücü olan ve tanıdıkları olan milyonlarca insan neyazık ki pek mutlu olamadığı gibi yaşamın içindeki temel sorunları çözebilmiş değildir. Peki, o halde okullar veya eğitim denen şey ne işe yarar? İnsan sağlıklı, başarılı ve mutlu değilse; hayatın getirdiği sorunlara çözüm bulamıyorsa eğitimin kendisini sorgulamak gerekmez mi? Eğitimden bahsedenler neyin eğitimini veriyorlar? Test ve tost arasına sıkıştırılmış gencecik beyinlerden güçlü bir ülke ve toplum var edilebilir mi? Eğlenemeyen, mutsuz, kızgın, küskün, onuru çiğnenmiş, adam yerine konmamış veya ötekileştirilmiş insanlardan nasıl bir toplum çıkabilir?
“Sevilmemiş bir çocuk bir köyü yakar” diye bir Afrika atasözü gerçekliği varken; sevgisiz, yaşam sorunlarına çözüm bulamayan bir eğitim, eğitim değildir. Eğitim denen olguyu yeniden gözden geçirmek ve temel sorunlara çözüm bulacak yeni bir düşünceye hızla ihtiyaç vardır.
Eğitim Neydi Sahi?
Paylaş