Enerji Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı, Biyokütle Enerji Santaralleri’nin Türkiye’nin yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarında adeta dokunulmamış hazine görüntüsü verdiğini söyledi. 2018 sonunda 800 MW seviyesinde olan BES (Biyokütle Enerji Santralleri) kurulu gücünün, 2022 Mart sonunda 2 bin 102 MW’a ulaştığına dikkat çeken Kalaycı, ülke potansiyelinin ise en az 10 bin MW olduğu bilgisini verdi.
BES kurulu gücünde İstanbul ilk sırada
BES’lerin yerleşim birimlerinden ve enerji hatlarından uzakta konumlanan ve yüksek sayıda büyükbaş hayvan barındıran çiftliklerinin enerji talebinin karşılanmasında kritik bir işlev yüklendiğine vurgu yapan Alper Kalaycı, çiftliklerin enerji maliyetlerinin BES’ler tarafından karşılanmasının, hayvancılığa verilen bir destek anlamı da taşıdığını sözlerine ekledi.
Türkiye genelindeki Biyokütle Enerji Santrali (BES) kurulu gücü Mart 2022 itibarıyla 2 bin 102 megavat olurken; kurulu güç sıralamasında İstanbul 264.5 MW ile ilk sırada yer alıyor. İstanbul’u 132.4 MW ile Ankara, 88.4 MW ile İzmir, 81.6 MW ile Balıkesir ve 81.5 MW ile Samsun izliyor.
Biyogaz Yatırımlarını Geliştirme Derneği (BİYOGAZDER) Yönetim Kurulu Başkanı Altan Denizsel, ülkemizde 100’e yakın biyogaz tesisi bulunduğunu belirterek, ıslak fermentasyon tesislerinin toplam kurulu gücünün 365 mw olduğunu açıkladı. Çöp alanlarından biyogaz
Biyogaz denilince aklı ilk olarak şehir çöplerinin geldiğinin unutulmamasını isteyen Denizsel, şehir çöplerinin günde 90 bin ton civarında olduğunun altını çizdi. Şu andaki yöntemlerle bu atıklardan alınabilecek maksimum verimin elde edilmediğini paylaşan Denizsel, görüşlerini şöyle aktardı: “Biyokütle-biyogaz alanında doğru teknolojileri seçerek yapılacak yatırımlar ülke ekonomisine büyük fayda sağlar. Ayrıca ilk başta hammadde yurt içinden sağlandığı için ithalat sıfır demektir. Aynı zamanda; yerli teknoloji miktarı fazladır. İstihdam yaratır, nakliye sektörünü harekete geçirir, servis ve bakım ile yedek parça sektörünü sürekli besler, teknolojik eklemeler ile ikincil ve üçüncül ürünler elde edilir. Karbon ayak izi azaltılır ve çevre kirliliği ile mücadele edilir.”
Organik atıkların metan gazı saldığını ve bu gazların karbondioksitten daha fazla havayı kirlettiğinin altını çizen Denizsel, oysa enerji dönüşümünün sağlanması ile önemli bir gelir sağlanacağını paylaştı. Yerli ve milli enerji üretimi konusunda sektörün önemli bir potansiyeli bulunduğunu kaydeden Denizsel, şu anda sektöre verilen bir desteğin olmadığını ifade etti. Sektörün önünün açılması için gereken şartları ise şöyle açıkladı: “Biyogaz üretimi çiftliklerde lisanssız enerji kapsamında yapılması için Tarım Bakanlığı destekleri olması gerekir. Ancak geçen sene yayımlanan mevzuat ile çiftliklerin atıktan biyogazdan enerji tesisi kurmaları yenilenebilir enerji hibeleri kapsamına alınmadı. Dolayısıyla biyogazla üretilebilecek birçok ürün ithal edilmeye devam ediyor. Olayın sadece enerji olmadığının da bilinmesi gerekiyor. Biyokütle tesisleri ile fermente ürünlerden organik katı gübre, organomineral gübre, sıvı gübre, amonyak, amonium sülfat ve amonium nitrat üretilebilir. Ormansal atıklar proliz ve gazlaştırma yöntemleri ile değerlendirilerek biyochar, odun sirkesi ve proliz yağı elde edilir. Atık lastikler çimento fabrikalarında yakılacağına proliz yapılarak yağ ve karbon siyahı üretilir. Kısaca biyokütle sektörünün yeniden ele alınıp doğru teknolojilerin kullanılması için çalışma yapılması gerekir.”
Ülkemizin biyokütle ve biyogaz konusunda gelişmiş ülkeler ile kıyaslanamayacağını savunan Denizsel, sektörü sadece Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın desteklemesinin doğru olmayacağının altını çizdi.
Konuyu sadece yenilenebilir enerji sektörü içinde değerlendirmenin de yanlış olacağını paylaşan Denizsel, şu bilgileri verdi: “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı üzerine düşeni yapmıştır. Ama sektörün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı tarafında da ortak bir politika ile desteklenmesi gerekir. Gelişmiş ülkelerin atıklarını yönetme gücüne sahip olduğunu görüyoruz. Ama sürekli tüketime yönelik üretim yapanlar, hammadde sağlayanlar ile gübre, enerji gibi lobi gücü yüksek sektörlerin baskısı bu alandaki ulusal bir vizyonu, stratejiyi hayata geçirmeyi engeller. Oysa biyokütle ve biyogaz sektörü kalkınmanın kilit sektörlerinden biridir. Unutulmamalıdır ki atığını yönetemeyenler kaynaklarını sürekli yurt dışına transfer ederler ve ihracat yaparak döviz getirenlerin çabalarını sokağa atarlar.”
Biyokütle iki kat büyüdü; Ülke potansiyeli ise en az 10 bin MW
Biyokütle iki kat büyüdü; Ülke potansiyeli ise en az 10 bin MW
Türkiye’nin yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarında sayıları hızla artan Biyokütle Enerji Santralleri’nde (BES) kurulu güç seviyesi 2 bin 100 megavat (MW) seviyesine ulaştı. Türkiye genelinde 81 kentin 73’ünde BES’ler üretim yaparken, yerel yönetimlerin son yıllarda artan farkındalığının etkisi ile kurulu güç son iki yılda iki kat artış gösterdi.