Katmadeğerli, detaylı, güzel, şık ve farklı ürünler tasarlamayı sevdiğini belirten, ‘FEVER’ markasının yaratıcısı Hatun Özbek, duygularıyla hareket eden bir yönetici olduğunu vurguluyor: “Duygularım hep tasarımın içinde var. Ekip ruhuna çok inanıyorum, mutfağın her aşamasındayım, tasarıma çok değer verdiğim için bütün güçleri kontrol ederek ayakta kaldım. Pandemi öncesinde yüzde 40 büyüme hedefimiz varken birden Pandemi çıktı, bu krizi de atlattık. Aynı ekiple uzun yıllar çalışmak ve ekibe gençleri katmak çok önemli.”
Fever Tekstil Kurucusu Hatun Özbek’in yaşam mottosu; “Haklı mı olmak istersiniz, mutlu mu olmak istersiniz?” sorusunun yanıtında gizli. “Ben haklı değil, mutlu olmayı seçenlerdenim” diyen Özbek, zaman zaman çalışanlarına da bu soruyu yönelttiğini söylüyor. Krizle veya hatayla başederken geçmişe değil, hep ileriye baktığını kaydeden Özbek, “O kapı kapandıysa başka kapı açılır. Bu kapı kapanırsa bir başkası açılır, herşey de hayır vardır, bu da geçer” mottosuyla ilerlediğini anlatıyor. Özbek, şirketi büyütmekten ziyade, tüketicinin gözünde kalıcı bir marka olma hedefiyle çalıştığını aktarıyor.
Televizyonda farklı programlarda ve ünlü dizilerde ürünlerine rastlanılan ‘FEVER’ markasının tanıtım videolarında Türkiye’nin doğal güzelliklerinin sunulması amaçlanıyor. Özbek, Mardin’de, Başakşehir Stadyumu’nda ve Güney Afrika’da tanıtım çekimleri yapılan markanın, önümüzdeki dönemde yeni çekimlerini Kapadokya, Trabzon Sümela Manastırı, Van Gölü’nde Ani Harabeleri ve Hatay’da yapmayı hedeflediğini paylaşıyor.
Tekstil aile geleneği
Hatun Özbek, tekstilci bir aileden geliyor, babası kumaşçı. İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi) Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü mezunu Özbek’in çocukluğundan beri hobisi; çizim ve tasarım. Düğün, nişan, doğumgünleri, özel kutlamalar gibi önemli günlerde aile fertlerinin kıyafetlerini tasarlayıp diktiren Özbek, üniversiteden sonra 1993’te yurtdışına gider ve Brighton Institute of Technology’de İş İdaresi eğitimi alır, 1995’te Türkiye’ye dönüş yapar ve çocukluk hayali olan moda tasarım işini; adını Madonna’nın ‘Fever’ şarkısından ilham alarak ‘FEVER’ markasıyla hayata geçirir. Küçük bir sermaye desteğiyle Osmanbey’de küçük bir dükkanda tekstil sektörüne adım atar, A kalite kumaşlarla tasarladığı ceket pantolonları önce yabancı müşterilere satmaya başlar. İlk müşterisi tasarladığı serilerin hepsini alır. Babasından borç alarak önce küçük bir dikiş atölyesi açar, ancak hem işini geliştirmek hem de atölye ile uğraşmaktan yorulur ve bu dönemde fasonun ne olduğunu öğrenir. 1.5 yıllık Osmanbey macerasından sonra markayı 1997’de Şişli/Bomonti’deki showroom ve kesimin olduğu 1000 metrekarelik merkez binasına taşır.
Körfez Krizi’nden önce Kuveyt’te 11 ‘FEVER’ mağazası, Arap ülkeleri, Bulgaristan ve Yunanistan’dan butik müşterileri bulunduğunu belirten Özbek, krizden sonra Araplarla çalışmayı bıraktığını, tamamen iç piyasaya yöneldiğini paylaşıyor: “Bu dönemde kadın dış giyiminin tüm ihtiyaçlarına yönelik ürünler üretmeye, kadınlar için zamansız tasarımları hedefleyen koleksiyonlar hazırlamaya başladım. Tamamen iç piyasaya yönelik, butik ve katmadeğerli ürünler, özel koleksiyonlar üreteceğim, ‘FEVER’ markasına yatırım yapacağım dedim. Türkiye’nin hemen hemen her noktasında bizim ürünlerimizi satabilecek aradık. Bugün 81 ilde ve gelişmiş birçok ilçede toplam 150 butikte ürünlerimiz ‘FEVER’ markasıyla satılıyor. İş ortağımız butiklerin sahiplerinin de kadın olmasına özen gösterdik. Ürünlerimizi, bizi tamamlayacak diğer markalarla birlikte kendi isimleri altında satabilmelerine olanak sunduk.”
Koleksiyon tasarımına artık daha fazla zaman ayırabildiğini aktaran Özbek, ‘her 6 ayda bir farklı ürünler üretelim’ mantığıyla çalıştığını, her sezon pantolondan eteğe, elbiseden cekete, bluzdan takım elbiseye tüm kadın dış giyim ürünlerine koleksiyonda yer verdiğini kaydediyor: “6 ayda 1 içinde 500 model bulunan bir koleksiyon hazırlıyoruz. Yurtdışındaki müşterilerimizin talebine göre koleksiyona ilaveler olabiliyor.” Özbek, son 5 yılda üretimlerinin yarısını ihraç ettiklerini, yurtdışında partnerlik yaptıkları müşterileri bulunduğunu, Laleli’de 4 firmayla iş ortaklığı yaptıklarını ifade ediyor: “Türk Cumhuriyetleri, Kazakistan, Azerbaycan, Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Yunanistan, Kosova, ABD, İran, Irak’ta butik markalarla çalışıyoruz.”
Kumaş seçiminden tasarıma kadar büyük bir titizlikle çalıştığının ve kadınların askıda değil, üstünde görünce kendini mutlu hissedeceği ürünler tasarladığının altını çizen Hatun Özbek, hedef kitlelerinin çalışma hayatına giren 25 yaş üstü kadın olduğunu dile getiriyor. Trendleri yakından takip eden Özbek koleksiyonlarında; kadını iyi gösteren, ütüsüz, krep kumaşlar, son 5 yıldır da doğal elyaflı, sürdürülebilir, üretiminde çevreye duyarlı, daha az su harcanan, doğaya uyumlu (TENCEL™ markalı lyocell ve modal elyaflar) kumaşlar ve viskon kumaşları tercih ediyor.
Pandemi’de e-ticarete giriş yaptı
Özbek, “Pandemi’de ‘FEVER’ markamızla e-ticarete giriş yaptık. Butik firmalarımız bizim ürünlerimizle e-ticaret sitelerinde kendi mağazalarını açmaya başladılar. 26 senelik bir marka olduğumuz için direkt tüketiciyle olan bağlılığımız var. Ürünümüzün her zaman arkasındayız. Son 1 yıldır, online’da bir mağaza cirosu kadar ciro elde ediyoruz. Butik müşterilerimize farklı, online satışa farklı koleksiyonlar üretmeyi hedefliyorum” diyor.
Pandeminin ilk yılında yüzde 30 küçüldüklerini, 2021’in ilk yarısının Pandemi’nin başından da kötü geçtiğini, iç piyasadaki kaybı yurtdışı ile kapamaya başladıklarını kaydeden Özbek, iç piyasanın yavaş yavaş hareketlenmeye başladığını, aşıyla birlikte sosyal yaşam hareketlenince sektörde toparlanma başladığını da ifade ediyor: “Whatsapp üzerinden çok satış yapmaya başladık. Önümüzdeki yaz, Pandemi öncesi büyümeyi yakalarız, ‘FEVER’ markamızla ihracata ağırlık vereceğiz. Tüm etiketlerimizde Made in Türkiye ibaresini hep kullandım ve buna çok önem verdim. 25 çalışanımız ve 5 fason atölye ile sürekli çalışıyoruz. Doğal elyaflı, insan vücuduna zararlı olmayan daha fonksiyonel kumaşlarla tasarım yapmayı ve daha genç bir çizgiye ulaşmayı hedefliyoruz. Pandemi ile birlikte işbirliklerimizi artırıyoruz. Markayı benden sonra da devam ettirecek firmalarla işbirliği yapmak istiyorum.”
Tekstilde eğitim ve katmadeğerli ürün önemli
Özbek, Türkiye’yi kurtaracak 3 t’yi; ‘tarım, turizm ve tekstil’ olarak sıralıyor. Organik tarım potansiyeline değinen Özbek, tekstilde katmadeğerli ürünün önemini vurgulayarak, sektörde nitelikli ara eleman sorunu yaşandığına dikkat çekiyor. Türkiye’nin katmadeğerli ürün üretebilmesi için tekstil makinelerini kullanmayı, dikiş dikmeyi öğreten tekstil okulları açılmasını, sektördeki KOBİ’lerin devlet tarafından desteklenmesini isteyen Özbek, tasarımcılara da öncelikle dikiş dikmeyi öğrenmelerini ve mutlaka dünyayı takip etmelerini öneriyor. Sektörde geri dönüşümün önemini de vurgulayan Özbek, daha fonksiyonel, uzun süreli kullanılabilecek ürünler tasarlamayı hedeflediğini açıklıyor.
Kenevirin önemi: Özbek, tekstilde keneviri geleceğin parlayan yıldızı olarak görüyor: “Doğayı en çabuk temizleyen su istemeyen, tekstilde katmadeğeri yüksek bir bitki. Örneğin; İtalya’da devlet destekli kenevir üretiliyor. Türkiye’de özellikle Doğu Anadolu bu alanda en kıymetli topraklar. Mutlaka bu konuyu değerlendirmeliyiz.”
Fever Tekstil Kurucusu Hatun Özbek’in yaşam mottosu; “Haklı mı, mutlu mu olmak istersiniz? Mutlu”
Fever Tekstil Kurucusu Hatun Özbek’in yaşam mottosu; “Haklı mı, mutlu mu olmak istersiniz? Mutlu”
‘FEVER’ markasının yaratıcısı Hatun Özbek, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir üretim anlayışıyla markasını geleceğe taşıyacak. Özbek’in yaşam felsefesini; ‘Haklı mı olmak istersiniz, mutlu mu olmak istersiniz? Ben mutlu olmayı seçenlerdenim” cümleleriyle özetliyor.