1 Kasım 2014 tarihinde, Gagavuzya’nın başkenti Komrat’ta, Komrat Başkent Üniversitesi’nde düzenlenen III. Halklararası Ekonomika Forumu’nda; “Gagauziya’ya-Yatırım–Gelişme Vektoru”nde, “kan kardaşlarımız Türkiye’miz, bizi bırakmayın, biz çalışkan ve üretken insanlarız, çok asimilasyonlar yaşadık, korkumuz var, üretimlerimiz kalitelidir, doğaldır, bizden de alın, biz para yardımı istemiyoruz, yatırımlarınızı istiyoruz, tutun ellerimizden, Bizi unutmayın, sayılarımız az ama biz de Türk’üz biz de varız” diyor Gagavuz Özerk Devleti’nin Cumhurbaşkanı Mihail Formuzal.
Gagavuzya’yı ziyaretimiz, Gagavuz Devlet Başkanı tarafından Marmara Grubu Vakfı’nın Ekonomi Forumu’na davetli olması sebebiyleydi.
Gagavuzya, Avrupa’nın ortasında Hristiyan Oğuz Türkleri’nin yaşadığı yer. Gagavuz Yeri de diyorlar. Moldovya’ya bağlı özerk bir devlet. Oğuz Türkçesi konuşuyorlar, dilleri devrik dizimli. Dinleri Hristiyan. Duaları ve İncil’leri de Türkçe. İnsanları çalışkan, Gagavuz Yeri kadar doğal, insan ilişkileri medeni ve güvene dayanan ilişkiler. Yabancılara temkinli bir yaklaşımları var ama saygı çerçevesinde. Aile bağları güçlü ve eğitimliler. Halkı pazara giderken bile tertemiz. Genelde büyük avlularda yemek için toplanıyorlar. Ailenin başı ailenin en yaşlı adamı olurmuş, dualarını başlatan ise ailenin en yaşlı kişisi.
Rus Bilim Adamı Valentin Moscov ve Çek Bilim Adamı Constantin İrece’ye göre soyları M.S. 552-745 Gök Oğuzlar’a, Atilla’ya dayanır. Altaylar’dan çıkmışlardır. Gagavuzlar’ın saygıyla andıkları büyük ataları Mihael Çakır’a göre, Gagavuzlar’ın dili Oğuz dilidir. M.S. 756-1055 yıllarında Oğuz devletlerinde göç başlayınca Balkanlar’a yerleşirler. Mihael Çakır, Gagavuzlar’ın tarihini, kültürünü de Gagavuz dilinde ve Oğuz dilinde yazmıştır. 1931 yılında Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Atatürk’e Gagavuz Yeri varlığını da bildiren yine Gagavuzlar’ın Ay-Dedesi Mihael Çakır’dır. Ay-Dede Mihail Çakır adına, tiyatrolar, kültür merkezleri vardır, üstelik O’nun adına bilimsel kongreler de düzenlenmiştir.
1802 yıllarında, Rus İmparatoru Alexsander I. bu toprakları onlara bağışlamış ama Beserebya’ya, Gagavuz Yeri’ne gelene kadar ve hatta geldikten sonra her savaşta ezilip azalmışlar. Savaşın azgın, bastığı yerleri, ezip geçmeden duramayan diktatörleri, Gagavuzları’da ezmiş silindir gibi. Gagavuzlar’ın açlıktan ve susuzluktan yüzde 35’inin kırıldığı yıllar olmuş. Uzun yıllar suya hasret yaşayan Gagavuz Yeri’nde pınarların ayrı bir yeri bir kutsallığı vardır. “Sızıntı” diyorlar pınara. Diğer yandan her Kasım’ın 7’sinde canavar (kurt) yortuları da var. Bu dönemde obalardan, yaylalardan hayvanlarını getirirler kışlıklara. Diğeri her Mart’ın 7’sinde Hıdırellez kutlamalarıdır. Bu günlerini, kumlama, bazlama, lavanga, akıtmalarla kutlarlar. Folklör kültürleri güçlü. Örneğin; bir folklor türküsü; “Gülüm kurutmam seni, suda çürütmem seni, yedi yılda görmesem unutmam seni.”
At tutkuları ataları Oğuzlar gibi. Bu tutkunun canlı örneğini de gördük, Gagavuz Yeri steplerinde. Büyük atalarından oğula geçen bir tutku bu. At Yetiştiricisi… Sadece at yetiştiricisi değil, tutkusunun şairi, ressamı, resimleri sergileniyor, güzellik kraliçesi atları var. Atlar onun herşeyi, o da atlarının. Onu öperek sevgilerini ve minnettarlıklarını gösteriyorlar zaten. Atları dünyaca meşhur. Ülke başkanlarına kadar bir çok ünlü onun atlarını görmeye gelmiş. O da atları gibi gibi kendi alanlarında ve kendince hür. Yarışı da kendisiyle.
Gagavuzlar, 1991’de Soğuk Savaş sonrası, Sovyet Sosyalist Birliği’nin dağılmasından sonra Gagavuz Yeri’nde Özerk cumhuriyetlerini kurmuşlar. Bu cumhuriyetleri 4 yıl sürmesine karşın tanınmamış. 1994 yılında, toprak hakları kabul edilmiş. 1848 km toprakları var. Türkiye’nin de yardımıyla Moldovya içinde otonom bir devletleri olmuş. 26 köyleri, 180 bin nüfusu, 3 dilleri var. Birisi Gagavuzca (Oğuz Türkçesi) biri Rusça, diğeri Moldovya dili. Dördüncü dilleri İngilizce. Okullarda gençler için İngilizce eğitim veriliyor.
Okulları, hastaneleri, kolejleri, üniversiteleri, güvenlik güçleri, kendilerine ait halk toplulukları, milletvekilleri, yasaları var. Başkentleri var; Komrat. Topladıkları vergilerin hepsi Gagavuzya içinde kalıyormuş ancak sınır vergileri Moldovya’ya gidiyormuş. TİKA’nın da buralara çok yardımı olmuş, onun projelerini kullanıyorlarmış. Mesela; TİKA, emekliler için başkent Komrat’ta huzurevi, kimsesizler için barınma evi, Vulkaneşti’de hastane, Çadır kasabasında su projeleri, kanalizasyon projeleri, okullarda yemekhaneler yapmış. TİKA’nın proje ve yardımları devam ediyormuş.
Türkiye’de eğitim alan Gagavuz gençleri de var. Türkiye’den giden gençler ise Komrat Üniversitesi’nden burslu eğitim alıyor. Bu gençler eğitim alırken Rusça’yı da öğreniyor. Eğitim dili İngilizce olduğundan İngilizceleri de gelişiyor. Üstelik Türk öğrencileri adeta kendi yuvasında gibiler, Komrat Üniversitesi Rektörü… Ve Öğretim Üyesi… onlara adeta bir anne şefkati ile yaklaşıyor, her sorunu ve problemleriyle ilgileniyor. Öğrencilerle de konuştuk, burada hiçbir şekilde yabancılık çekmediklerini dile getirirken gözlerindeki pırıltıyı ve öğretim üyelerine duydukları güveni, saygıyı, sevgiyi gördük. Marmara Grubu işadamları bağış da yaptılar. Bu hassasiyet farklılıklarla barış ve karşılıklı anlayış, saygı içinde yaşamak, Gagavuz Yeri panayırı ve pazarlarına da yansımış. Pazarlarında, Rusça, Gagavuzca Türkçesi, Moldovca ve İngilizce diller konuşuluyor ve herkes birbirinin dilini anlıyor. Herkes birbirinin dilini anladığı için, kavga yok, huzursuzluk yok, problem yok, medeni bir yaşam tarzı var. Pazarlarında en çok dikkatimi çeken yağlı boya ve resim tabloları. Çoğunun tablosunda su figürü var, ama “at”lar vazgeçilmezleri. Diğer etnik grupların ve Gagavuzlar’ın, ince oyaları ve el işçiliği de birbirine benziyor. Tabloların ve ince el işçiliğinin de dört tane dili var gibi. Gagvuzya’nın bir dil merkezi de var. Burada dil için, adetleri için araştırmalar ve toplantılar yapılıyormuş. Doktorlar, alfabe yazıyor, kitaplar çıkarıyorlarmış. 2011 yılında kurulan, Marina Moreviç adında bilim araştırmaları akademileri de var. Akademi adını, Gagavuz Bilim Kadını Marina Moreviç’ten almış. Atatürk kütüphaneleri de var onların gururu. Diğeri bilgi merkezi, bu merkez sayesinde, Osmanlı arşivlerinden atalarının İstanbul’da, Edirne’de mezarlarını bulmuşlar, o mezar taşlarında yazılar Gagavuzcaymış. Diğer çok ilginç olan bir durum da “Ana Sözü Gazetası” adlı gazeteleri. Orada “Genç Gagauz Yazıcılar Birliği”nden Alla Büük’le tanıştık. Alla’nın tutkusu memleketi Gagauzyeri, Ana Sözü Gazetası’nın sloganı gibi “Yaşa, benim halkım.” Diğer önemli gelişme de, üç yılda bir dünya Gagavuzya kongreleri yapılıyor olması. Bu kongrelerde sadece Gagavuzca yani Türkçe konuşuluyor. Dünyanın 18 devletinden Gagavuzlar geliyormuş.
Bir de her yılın Kasım ayı başında yaptıkları şarap festivalleri var. Bizim ekip bu festivale de rast geldi.
Gagavuz kültüründe at vazgeçilmez bir Oğuz geleneği ama Rus edebiyatı, tiyatro, opera, şiir, resim yazın sanatı Türk kültürüyle ilmik ilmik harmanlanmış. Yemek kültüründe doğal Türk yemekleri geleneği hakim. Eğitim oranlarının yüksekliği sosyal yaşam alanlarına saygınlık olarak yansımış.
Gagavuz Yeri Ekonomik Formu’nda, Gagavuz Özerk Devleti’nin yatırım fırsatları ve cazibesine dikkat çeken konuşmacılar ve Cumhurbaşkanı Formuzal, Türk yatırımcılar için 5 yıl vergi alınmadığını söyledi. Örneğin; Yeşim Holding büyük yatırımlar yapmış, en az 2000 kişilik istihdam sağlıyormuş. Onlar da 5 yıl vergiden muaf tutulmuş. Hayvancılık, tarım, bağcılık, özellikle şarapta Avrupa’nın en iyisi olan Gagavuzya, “süt fabrikalarını, meyve fidanlarını, seralarını, armut, şeftali, erik, ceviz gibi ürünlerini korumak için soğuk hava depoları, proje ve yatırımlarına ihtiyaçları olduğu”nu dile getiriyor. Vergisiz mal alımı için Moldavya ve Avrupa ile kontrat imzalamışlar. Moldovya, havayolu, demiryolu gibi ulaşım olanaklarına sahip olduğundan ve stratejik konumda durduğundan, Gagavuzya’nun da önemi artmış. Bu yüzden, Bulgaristan, Romanya, Almanya, Fransa, İspanya, İtalya mallarını Beyaz Rusya, Rusya ve Avrupa’ya buradan göndermeyi tercih eder olmuş.
Formuzal, Türkiye’nin daha fazla yatırım yapmasını arz ettiklerini vurguluyor, “Türkiye ile Moldovya arasında vize sorunu da çözüldü, vize problemi de yok, kan kardaşlarımız artık gelsin, bizim ülkemize de yatırım yapsın, bizim de ürünlerimizden de alsın, bizim insanlarımız çalışkandır, kaliteli üretimlerimiz var, kan kardaşlarımız bizden elini çekmesin, bizi unutmasın, sayımız az ama biz de Türk’üz biz de varız” diyor.
Mesela vatandaşlarımızın çoğu tatilini Türkiye’de yapıyor. Biz Türkiye’yi tercih etmelerini salık veriyoruz. Her yıl Moldovya’dan ve Gagavuzya’dan 70 bin insanımız tatil için Türkiye’yi tercih ediyor. Gagavuzya’nın şarapları çok kaliteli olduğundan, Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’da çok satılıyormuş. Avrupa’da en iyi kırmızı yumuşak ve kaliteli şarap Gagavuzya’da varmış. “Türkiye’de bizden alsın, bizim şarabımızı da tanısın” diyorlar. Eskiden, Moldova şarapları buradan alır kendi etiketini basar, Fransa’ya satarmış. Fransa’da kendi etiketini basar Rusya’ya satarmış.
Alışverişlerinin çoğunu Türkiye’den yapıyorlar. “Biz de kan kardaşlarımızın bizden alışveriş yapmalarını bekliyoruz” diyorlar. Yatırım altyapısı için değişik projeler geliştirdiklerini bu projeleri hızla hayata geçirmeye çalıştıklarını dile getiriyorlar. Bu gün Moldovo’da 250 civarında Türk firması bulunuyormuş. Bunların 65 tanesi Gagavuzya’da faaliyet gösteriyormuş. Moldova’da ki Türk firması sermayesi ise 315 milyon dolar civarındaymış. Bu hedefin 1 milyar dolara çıkarılması en büyük arzuları. Gagavuzya’da yatırım yapan Azeri işadamları da var. Azerbaycan’da okuyan Gagavuz gençleri de var. Azerbaycan’ın da çok yardımları olmuş. Karşılıklı dil, tarih, şiir programı toplantılarına katılıyorlarmış. Azerbaycan Moldova’daki bağlardan yemeklik ve şarap üzümlerini alıp ileri teknoloji ile işliyorlarmış. Gagavuzlar’ın Türk kardaşlarından bir isteği de “Burada herşey doğal ve organik, insanlarımız eğitimli ve meslek sahibi, bu özelliklerini yaban ellerde geri hizmetlere itilerek kaybetmek istemiyorlar, üstelik bu körelme kendilerine de ülke ekonomilerine de zarar veriyor, Türkiye buraya yatırım yapsın, biz mesleğimizi ve üretkenliğimizi paylaşalım, hem de yurdumuzda kalalım” diyorlar. “Bizim yaşam standartı altında insanlarımız var, kimseden para yardımı istemiyoruz, bize yatırım yapın, bizimle ticaret yapın biz kendi insanımıza emeğimizle bakarız” diyorlar.
Gagavuzya ekonomisine daha çok katkı dışarıda çalışan nüfusundan geliyor. Nüfusun 18 bini Rusya’da çalışıyor. Ayrıca Rusya’da 25 bin, Ukrayna’da 60 bin, Türkiye’de 10 bin, Brezilya’da 3 bin, Bulgaristan ve Yunanistan’da yerleşmiş Gagavuzlar varmış. Brezilya Gagavuzları’nın yaşlıları Türkçe dillerini kullanırken gençler dilini bilmiyormuş. Adları, soyadları Rusça olduğundan ulaşılması biraz güç olmuş. Amerika’da 3 bin Gagavuz olduğu da dile getiriliyor. Ama henüz Avrupa Birliği’ne (AB) girmemişler. Gagavuzya’nın AB’ye girmesi Moldovya sayesinde olacak ama Gagavuzlar’ın korkusu; Moldovya AB’ye girerse Gagavuzlar’ın asimilasyonu ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacakları. Bu yüzden tüm dilekleri ilkin Türkiye’nin AB’ye girmesiymiş. Üstelik de AB’nin Rusya alanlarına göz dikmesine de hoş bakmıyorlar. AB’ye girme konusunda Gagavuzlar çatışma istemiyor. “Biz düşman aramıyoruz, biz varolmak istiyoruz, biz onurlu, çalışkan, üretken bir milletiz, biz kendimize düşman aramıyoruz, dost arıyoruz, Moldova AB’ye girmek için Rusya ile çekişmemeli, nihayetinde bizim köklerimiz buradadır” diyorlar.