Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) gereği Avrupa Birliği; büyük kamu yatırımları ve özel sermayeyi iklim ve çevresel eylemlere yönlendirmek için birtakım aksiyonlar alacaktır. AB ile ticari ilişkileri olan KOBİ’lerimiz, ‘üretim süreçlerinin yeniden belirlenerek denetimi, ek vergiler ve idari yaptırımlar’ gibi alanlarda ciddi ölçülerde etkilenecekler. Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Selçuk Gülsün ile AYM ve bu mutabakatın sektöre etkileri hakkında görüştük.
Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) gereği Avrupa Birliği (AB), özellikle sera gazlarının azaltılmasının büyük çaba gerektirmesi sebebiyle; büyük kamu yatırımları ve özel sermayeyi iklim ve çevresel eylemlere yönlendirmek için birtakım aksiyonlar alacaktır.
Bu bağlamda AB ile ticari ilişkileri olan KOBİ’lerimiz, ‘üretim süreçlerinin yeniden belirlenerek denetimi, ek vergiler ve idari yaptırımlar’ gibi alanlarda ciddi ölçülerde etkilenecekler. Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Selçuk Gülsün ile Avrupa Yeşil Mutabakatı ve bu mutabakatın sektöre etkileri hakkında görüştük.
AYM’de plastik sektörünün de arasında bulunduğu bir dizi sektör açısından önemli meydan okumalar barındırdığını belirten Gülsün, “Avrupa Yeşil Mutabakatı’na hazırlanmalıyız, sektörümüzde faaliyet gösteren işletmelerin bu sürece bir an önce adapte olması ülkemiz ekonomisi açısından büyük önem arz ediyor. Unutulmamalı ki Avrupa Yeşil Mutabakatı bir süredir devam eden döngüsel ekonomiye geçiş sürecinin ortaya çıkardığı bir olgu. Bu sebeple önümüzdeki yıllarda diğer alanlarda da benzeri düzenlemelerin yürürlüğe gireceğini öngörüyoruz” diyor.
Geri dönüşümün önemi artacak.
Avrupa’yı iklim nötr ilk kıta yapmak amacıyla ortaya konan iddialı bir program olan Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın sürdürülebilir endüstri başlığı altında plastik sektörüne yönelik hedefleri de bulunduğunun altını çizen Selçuk Gülsün, “Plastiğin modern yaşamı mümkün kılan vazgeçilemez bir malzeme olduğunun bilinciyle hareket eden AB, önümüzdeki 20 yıllık süreçte plastik tüketiminin iki katına çıkacağını, bu sebeple daha sürdürülebilir bir sanayi oluşturmak için geri dönüşümün etkin bir rol alması gerektiği vizyonunu ortaya koymaktadır.
Özellikle ambalaj, inşaat plastikleri ve otomotiv alanında plastik atık üretiminin azaltılması ve geri dönüşüm malzeme kullanımının zorunlu tutulması gibi bir dizi önlem 2022 yılı sonuna kadar hayatımıza girmiş olacak. Ana ihracat pazarımız olan Avrupa’ya ihracatımızın bu süreçten olumsuz etkilenmemesi adına güçlü bir geri dönüşüm sektörüne olan ihtiyacımız aşikardır. Aksi halde sadece plastik sektörünün değil, plastik sektörünün ara girdi sağladığı sanayi kollarının da ihracatında aksamalar yaşanacak ve pazar kayıpları söz konusu olacaktır” dedi.
AB’nin plastik atık ihracatını durdurma ihtimalini gözden kaçırmamalıyız.
Türkiye’nin ikincil hammadde ihtiyacının önemli bir kısmının ithal edilen plastik atıkların geri dönüştürülmesi yoluyla karşılandığını belirten Gülsün, “Ülke olarak AYM kapsamında AB’nin üçüncü ülkelere atık ihracatını yasaklama ihtimalini de göz önünde bulundurmalı ve bu muhtemel senaryoya uygun planlar yapmalıyız. Mevcut durumda geri dönüşüm sektörümüzün gelişimi sevindirici olsa da orta vadede daha sürdürülebilir bir geri dönüşüm sektörü için kaynağında ayrıştırma ve depozito sistemleri kurarak yurtiçi atığımızı da daha iyi değerlendirecek adımlar atmamız gerekiyor. Gene bir diğer önemli husus ise plastik sektörünün yüksek kaliteli ikincil hammaddeye erişimini mümkün kılmak ve bu suretle plastik sektörünün ara girdi sağladığı otomotiv, ambalaj, beyaz eşya, inşaat, elektrik, elektronik vb. sektörlerin üretiminde kalite kaybının önüne geçilmesidir. Bu sebeple ileri dönüşüm araştırmalarının ve yatırımlarının desteklenmesi büyük bir önem arz etmektedir” dedi.
AB’nin ileri dönüşüm alanında yapılacak araştırma projeleri için önemli miktarda fon ayırdığını belirten Gülsün, “Sektör oyuncularının bu fonlara erişiminin sağlanması amacıyla bilgilendirme çalışmalarının arttırılması, işletmelerin ilk etapta kendi projeleri ile başvuru yapmasının zor olacağı göz önünde bulundurularak AB’de yer alan konsorsiyumların içinde yer almalarının da sağlanması gerekiyor. Bu sayede sektörde gelişen teknolojiyi daha yakından tecrübe etmeleri mümkün olacak ve know-how transferi gerçekleşecektir” dedi.
Sınırda Karbon Düzenlemesi’ne uyum kaçınılmaz.
“AB’nin yerli üretimini korumak ve iklim nötr kıta hedefinden uzaklaşmamak adına uygulayacağı bir diğer mekanizma ise Sınırda Karbon Düzenlemesi” diyerek sözlerine devam eden Selçuk Gülsün, “Sektörümüzün Avrupa’lı sanayicilerle eşit şartlarla rekabet edebilmesi adına Sınırda Karbon Düzenlemesi’ne uyum sağlamamız da kaçınılmaz bir husus olarak önümüzde durmaktadır. Ticaret Bakanlığımız’ın bu konu üzerine oldukça kapsamlı çalışmaları var, umut ediyoruz ki kısa süre içerisinde bu uygulamaya uyum çalışmaları neticelenecektir.
Gene işletmelerin bu geçiş sürecinde takip etmeleri gereken yol haritalarının belirlenmesi, karbon ayak izi analizlerinin gerçekleştirilmesi ve orta vade stratejilerinin belirlenmesi sektör açısından hayati öneme sahiptir” dedi.
Avrupa Yeşil Mutabakatı; İhracatçı KOBİ’leri Zorlayacak…
Paylaş