KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi
2017-08-31 09:00:59

Ağız Tadı Gibisi Yok!

Turgay Biçer

31 Ağustos 2017, 09:00

Uzun bir zaman önce bir yabancı misafirimi balıkçıya götürdüm. Beylerbeyi’ndeki turistik bir restorana. Balık yedik ama zehirlenen ben oldum. Bir haftaya yakın yatmak zorunda kaldım evde. Bu süre içerisinde elimi dahi kıpırdatamıyordum. Çok güçsüz kaldım ve o günleri unutamam. İyileşip ayağa kalktığımda bir eğitim merkezinin açılışına gittim ve orada kanepe, peynir gibi yiyecekler veriyorlardı konuklara. Ben de beyaz peynir aldım; peynirin tadı muhteşemdi. Zira hafta boyunca doğru dürüst bir şey yiyemediğim gibi hiçbir şeyin tadını da alamıyordum. Peynirin tadı öyle nefisti ki hiç unutamadım.

O zaman insanın ağız tadının ne kadar önemli olduğunu anladım; hani deriz ya; “Allah insanın ağzının tadını bozmasın.” Bence, bir insana söylenecek en değerli dileklerden birisidir. Zira ağız tadı bir şekilde bozulmaya görsün, kolay kolay eski haline gelmiyor.

Hayat inişli çıkışlı; vadili, zirveli ve herşey biz, insanlar için. Kolay değil her zaman mutlu olabilmek. Zira herşeyi kontrol edemiyoruz. Buna rağmen sınırlarımızı ve gücümüzü bilip ona göre davranmak; değişebileceğimiz şeylere odaklanıp, değiştiremeyeceklerimizi de kabul etme olgunluğuna ulaşmamız lazım. Bazı şeyleri de oluruna bırakmak, galiba, gerekli.

Yurtdışında yaşarken insanların fazla tevekkül içinde olmasına şaşardım; ben burada zorlamayı, değiştirmeyi ve zorlukları veya olmayacak şeyleri asla kabullenmemeyi meziyet sanarak büyüdüm; zorlarım da ve o şeylerin sınırlarını. Ama çoğunu başardım çoğunlukla da başaramadım ama pes etmemiştim. Şimdi yaşla birlikte anlıyorum ki ne ve kim olursak olalım, bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmek ve “yapacak bir şeyin olmadığını” kabullenmek lazım. Benim için zor oluyor ama kendimi böyle terbiye ediyorum zira hepimizin gücü sınırlı.

Heyacanımı yitirmedim ama ritmimi biraz yavaşlattım. Zira birşeyleri acele yapmış olmak için yapmaktansa gerçekten sindire sindire yapmanın önemini bir kez daha kavradım...

Yemek yerken bile bu kuralı uygulamaya çalışıyorum zira eskiden yemek yemek zevkli de olsa angarya idi benim için. Sanki arkamdan atlı geliyormuş gibi birkaç çiğnemeden sonra yutuyordum... Eşimin yıllarca yavaş çiğnemem konusundaki eleştirilerini de hep kulak arkası ederdim...

Anladım ki tat almak, koklamak, tadına vararak yemek bir ustalık ve her türlü sağlığın önlemli bir ayağını oluşturuyor. Yemek yemek çalışmayı da kapsıyormuş. Çalışma uğruna ağız tadını ihmal etmemek lazımmış. Yediklerimizden zevk almak, onların tadına varmak bunu bir ayin gibi yapmak ruhsal sağlık için oldukça değerliymiş...

Öğrenmenin yaşı yok. Hayatı bütün ve tüm zevkleri ile yaşamak önemli ama daha önemli olan her şekilde ağız tadımızın tadında olmasıdır. Sağlık ve muhabbetle…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.